In the first half of the 2020, we all have witnessed the measures taken to stop the spread of the novel Coronavirus which causes the COVID-19 disease and slow down the pandemic in almost the whole world. One of the most significant measures which was taken to prevent gatherings in public spaces is to stop in person education altogether and move education into digital platforms. On the other hand, in the second half of the 2020, we expect to observe a controlled normalization process until a vaccine is found. Considering that until a vaccine is found, the pandemic will keep affecting people and it will take time to turn back into regular social life, higher education institutions are also expected to adopt into this controlled social life which will last a while longer and keep increasing its educational and scientific activities in this environment. Although, it is still not certain how the higher education institutions will take shape and take its place in the “new normal”, it is possible to say that there are many risks and opportunities waiting for the higher education institutions. While developments in distance and digital learning may be considered as a big opportunity for the universities, travel restrictions, economic stagnation, problems faced in distance learning and obstacles which was encountered in the internationalization process of higher education may be considered as ominously awaiting risks for the higher education institutions.
İnsanlık tarihinin en büyük felaketlerinden birisi olan İkinci Dünya Savaşı, 5 Mayıs 1945'de Hitler'in halefi Amiral Dönitz'in, Almanya'nın kayıtsız şartsız teslim olduğuna ilişkin belgeyi imzalamasıyla, başladığı yer olan Avrupa'da sona erdi. Savaşın tUm cephelerde sona ermesi ise, Hiroşima ve Nagazaki'ye atılan atom bombalanndan sonra, Japonya'nın 14 Ağustos 1945'de Almanya'nın kabul ettiğininkine benzer şartlarda teslim olmasıyla gcrçeklcşti.. Savaş Avrupa'da her açıdan büyük tahribata yol açmıştı. Hcrşeydcn önce beş buçuk yıl süren savaşta ölen 40 milyondan fazla insanın yansından çoğu Avrupa'da hayatlanm kaybetmişlerdi. cari kaybı açısından ilk sırada Sovyetler Birliği gelmektcydi. Sovyetlerin kaybı 20 milyon asker ve siviidi. Buna, 4.3 milyon Polonyalı, 4.2 milyon Alman, 1.7 milyon Yugoslav, 600 bin Fransız 410 bin İtalyan, 390 bin İngiliz ve sayılan tam olarak bilinmemekle birlikte 6 milyon olarak tahmin edilen Yahudi, Çingene, Macar ve diğcr halkların can kayıplan eklendiğinde ortaya korkunç bir manzara çıkmaktaydı. 1 Bu tablo Avrupa'nın ekonomik, sosyal ve siyasi yapısını alt üst etmeye tek başına yeterliydi. Ancak sacaşın getirdiği yıkım insanlann ölmesi ve sakat kalmasıyla sınırlı değildi.Savaş, uzun yıllann ürünü olan altyapıyı ortadan kaldırmıştı. Özcllikle kıta Avrupa'sında, köprüler, yollar vc su kanaııannın büyük bölümü tahrip edilmişili. Zirai alanlar patlamamış mermiler veya mayınlarla doluydu. Fabrikalann çoğu yok edilmiş, sağlam kalanlar ise kalifiye işgücü yokluğundan çalışamaz durumdaydı. Savaş insanları yerlerinden göç ettirmişli. Ülkeler mültecilerle dolup taşmaktaydı. 2 İngiliz ve Fransız hükümetlerinin aksi yöneki tüm çabalanna rağmen, ekonomik ve siyasi anlamda, "Avrupa Çağı"nın geçtiğinc hiç şüphe yoktu. Avrupa ekonomileri • A.O. Siyasal Bilgiler Fakilitesi, Araştırma Görevlisi.
çajrı .ERHAN. i. Kuzey Afrika'da Osmanlı Hakimiyeti'nin Kurulması Türkler'in Mağrib denilen coğrafi bölgeye gelişleri, 1516 yılında Oruç Reis'in Cezayir'e ayak basması ve İspanyoııara karşı bir güç oluşturmasıyla başlamışur. Oruç Reis, buradaki Arap ve Berberileri yenerek, bir yıl içinde tam hakimiyetini kurmuştur. Ancak Oruç Reis'in ölümünden sonra Türkler kısa bir süce için Cezayir'i terk eunek zorunda kalmışlardır. 2 ' Daha sonra 1525 yılında Hayreddin Reis Cezayir'i tekrar ele geçirmiş ve 1528'de bu ülkenin tek hakimi olmuştur. 1534'de Tunus'u da alan Hayreddin Reis, burayı 1535'de İspanyollar'a geri vermek zorunda kalmıştır. 3 1554 yılında Cezayirli Salih Paşa Fas'ı ele geçırıp, burada Osmanlı Devleti'ne bağlı bir yönetim kurmaya çalışmışsa da tutunamamış ve çekilmek zorunda kalmıştır. 1555'de Mehmeddü'l Mehdi Fas'ı geri almışur. Daha önce 1551'de ise Turgut Reis Trablusgarb'ı alarak buraya beylerbeyi olmuştur. Bikaç kez el değiştirdikten sonra Tunus da 1574 yılında Sinan Paşa komutasındaki ordu tarafından ele geçirilip, Osmanlı Devleti'ne bağlanmışur. Böylece Fas dışındaki Kuzey Afrika ülkeleri Osmanlı Devleti'nin hakimiyetine geçmiştir. Aynı dönemde Fas'ta ise Osmanlı'ya tabi bir yönetim vardı. 4 Cezayir, Tunus ve Trablusgarp Osmanlı Devleti'ne katıldıklarında bu üç toprağın yönetimleri tek bir beylerbeyine verilmişti. Ancak, fevkalade öneme sahipböyle geniş 1Mağrip ülkeleri, Fas, Tunus, Cezayir ve Trablus'tur. • A.ü. Siyasal Bilgiler Fakültesi Uluslararası ılişkiler Bölümü Araştırma Görevlisi.
Members of various American missionary organizations, mainly affiHates of American Board of Commissionersfor Foreign Missions (ABCFM, the Board) started LO visit the Levant region in the second deeade of the nineteenth century. Moving out from Beirot, the missionaries established protestant churches, schools, hospita1s and other social facilities mostIy in non-Muslim populated areas of the Empire. While during early years of Ouoman-American encounters the Sublime Porte was indifferent towards missionary activities among its subjects, the official aUİtude gradually changed and bccame negative in the following years, paraııeling the increase in the number of complaints from non-Muslim elergy, the Muslims and the govemment officials. While the missionary activities gaye impetus to the awakening of nationalism among some of the non-Muslim subjeets of the Empire, such as Armenians and Bulgarians, Ottoman negatiye approach to American missionaries reached its climax during the last quarter of the nineteenth century. Accordingly, this artiele evaluates the causes and process of the change in the Otloman official atlitude towards the American missionaries.
Özet"Ulusal Güvenlik" kavramı tüm ulus-devletlerin olduğu gibi ABD'nin dış politikasının oluşturulması sürecinde de dayanak olarak alınan en önemli unsurlardandır. Soğuk Savaş'ın sona ermesinden sonra ABD'nin ulusal güvenlik stratejileri halen devam etmekte olan bir evrim sürecine girmiştir. Söz konusu süreçte ABD, dış politika önceliklerini, tehdit tanımlarını ve savunma politikalarını yeniden yapılandırmaktadır. 9(j'ların ikinci yansından itibaren, ABD'nin ulusal güvenlik anlayışında, "küreselleşmenin" devam etmesini ve buna yönelik tüm engellerin kaldırılmasını temel ilkeler olarak benimsenmiştir.
scite is a Brooklyn-based organization that helps researchers better discover and understand research articles through Smart Citations–citations that display the context of the citation and describe whether the article provides supporting or contrasting evidence. scite is used by students and researchers from around the world and is funded in part by the National Science Foundation and the National Institute on Drug Abuse of the National Institutes of Health.
customersupport@researchsolutions.com
10624 S. Eastern Ave., Ste. A-614
Henderson, NV 89052, USA
This site is protected by reCAPTCHA and the Google Privacy Policy and Terms of Service apply.
Copyright © 2025 scite LLC. All rights reserved.
Made with 💙 for researchers
Part of the Research Solutions Family.