In 2020, men in Turkey murdered 300 women, and 171 women were found suspiciously dead. The dominant narrative around suspicious death cases involves a faulty assumption that women are prone to committing suicide. Women’s organisations and cause lawyers unite against all kinds of violence to challenge this dominant narrative, which grants impunity to perpetrators. Drawing on resource mobilisation theory, this article investigates how women’s organisations become involved in femicide and suspicious death cases to articulate counter-narratives and advance women’s access to justice. It focuses on Şule Çet’s case, which raised intense public reactions due to the lack of procedural fairness at the investigation stage. It relies on semi-structured interviews with Şule’s lawyer and the members of the We Will Stop Femicide Platform (Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu) and the Gelincik Centre (Gelincik Merkezi) to illustrate how women’s organisations made Şule’s story visible and countered the dominant narrative surrounding suspicious death cases. The findings illustrate that women’s organisations’ ongoing struggle to encourage courts to hear women’s stories demands co-operation between different social and legal mechanisms. It includes a combination of several strategies, such as following femicide cases and forming public opinion through social media. The article concludes by arguing that women’s organisations’ use of counter-narratives transforms femicide cases from being only a statistic to a public cause, contributing to women’s struggle in accessing justice.
Feminizmi sadece Batı ile özdeşleştirmek ve feminizmin koruduğu değerlerin Batılı olmayan toplumlar ile bağdaşmadığını ileri sürmek, toplumsal cinsiyetin, dil, din, ırk gibi diğer sosyal faktörlerle olan etkileşimini göz önünde bulunduran feminist hareketin çabalarının göz ardı edilmesine neden olmaktadır. Feminizmin, farklı toplumlardaki kadınların deneyimlediği farklı baskı türleri ile mücadele edebilmek adına geçirdiği evreler göz önünde bulundurulduğunda, tek tip bir feminizmden bahsedilmesi mümkün olmamaktadır. Dolayısıyla, bu makale, feminizmi, ulusaşırı bir kavram olarak ele almakta olup, kavramların ve ulusaşırı normların bir toplumdan diğer topluma aktarıldıkları süreçte etkileşim içerisinde oluşan toplumun gerçeklikler ile nasıl şekil değiştirdiğini incelemektedir. Makale, Fransa'da ortaya çıkan bir olgunun Osmanlı dönemindeki kadınları nasıl etkilediğine cevap ararken, feminist hareket ile ilgili Batı'daki gelişmelerden haberdar olan, aynı zamanda bu harekete eleştirel yaklaşan Osmanlı kadın hareketini incelemekte; feminizmin, Batı'dan sorgulanmadan alınmadığını ve Osmanlı kadın hareketinin, Batı'dan farklı oldukları hususlara eleştirel yaklaşarak feminizmi (yeniden) şekillendirdiğini kabul etmektedir. Son olarak, Batı'dan farklı oluşun vurgulanma amacının modernleşme sürecinde bir kaygıya dönüştüğünü ve bu kaygının yeni baskılama mekanizmaları ile sonuçlandığını ileri sürmektedir.
scite is a Brooklyn-based organization that helps researchers better discover and understand research articles through Smart Citations–citations that display the context of the citation and describe whether the article provides supporting or contrasting evidence. scite is used by students and researchers from around the world and is funded in part by the National Science Foundation and the National Institute on Drug Abuse of the National Institutes of Health.