Background & Objectives: This study was carried out to evaluate the effects of discharge training on quality of life and self-efficacy in stroke patients and their informal caregivers; and reintegration to normal living in patients only. Methods: In this randomized, controlled trial, 59 patients and their caregivers were randomly allocated to receive discharge with education (via a webpage or booklet) or a standard of care discharge without intervention (i.e. an additional training). The 12-Item Short-Form Health Survey (SF-12), the General Self-Efficacy Scale (GSES) were applied to patients and caregivers and the Reintegration to Normal Living Index (RNLI) were applied to patients only, before discharge and 3 months after discharge. Results: It was found that, although the quality of life improved by the trainings in the patient intervention groups, compared with the control group (p<0.05); there was no change in self-efficacy parameter (p>0.05). Both self-efficacy and quality of life of the caregivers improved or maintained by the interventions, compared with the controls (p<0.05). In general, there was no significant difference between training methods (webpage versus booklet) (p>0.05). Lastly, the impact of discharge trainings on reintegration to normal living which was assessed in the patients only, was found to be limited. Conclusion: Although discharge training improved the quality of life in both patients and informal caregivers, its effect on self-efficacy in both populations and reintegration to normal living in patients was found to be limited.
BACKGROUND: Nursing students have a role in the awareness of risk factors in the development of healthy lifestyle behaviors. Nursing students’ awareness of disease risk factors plays a role in developing healthy lifestyle behaviors. Therefore, it was aimed to determine the relationship between the effect of nursing students’ healthy lifestyle behaviors and cardiovascular disease risk factors’ knowledge levels and obsessive–compulsive symptoms. MATERIALS AND METHODS: This was a descriptive cross-sectional study. Two hundred and twenty-four students studying in the nursing departments of two foundation universities participated in the study between April and October 2020. Sociodemographic information form, Health Promoting Lifestyle Profile II (HPLP-II), Cardiovascular Disease Risk Factors Knowledge Level (CARRF-KL), and Maudsley Obsessive–Compulsive Inventory (MOCI) were applied to the students. RESULTS: It was found that the nursing students’ healthy lifestyle behaviors (123.53 ± 25.78) and cardiovascular risk factors’ knowledge level (21.08 ±± 2.70) were high. Obsessive–compulsive symptoms (16.12 ± 6.22) were moderate. In the correlation of sociodemographic characteristics, it was found that age correlated with the nutrition subdimension of CARRF-KL and HPLP-II, income level correlated with HPLP-II, place of residence correlated with HPLP-II, CARRF-KL, and MOCI, and having a health problem correlated with health responsibility. Income status, place of residence, and presence of health problems were found to be correlated with HPLP-II in all subdimensions in the regression analysis. In the regression analysis of HPLP-II with CARRF-KL and MOCI scales, it was found that it was significantly related to interpersonal relations, spiritual growth, stress management, and total score dimensions. CONCLUSION: Healthy lifestyle behaviors of nursing students are related to cardiovascular risk factors’ knowledge level and obsession symptoms. In addition, some demographic characteristics affect healthy lifestyle behaviors.
Abdominal masajda, deri üzerinden yapılan uyaranlara refleks yanıt olarak sfinkterler etkisini kasılıp gevşeme şeklinde göstermektedir. Abdominal masaj, konstipasyonun engellenmesinde uzun yıllardır kullanılmaktadır. Bu derleme nörolojik hastalıklarda uygulanan abdominal masajın etkinliğine yönelik yapılmış çalışmaların gözden geçirilmesi amacıyla yazıldı. Yöntem: PUBMED, CINAHL, Google Scholar veri tabanlarında Ocak 2005-Temmuz 2016 tarihleri arasında yayınlanan çalışmalar, "abdominal masaj", "nörolojik hastalık" ve "konstipasyon" anahtar kelimeleri yazılarak tarandı. Toplam 26 makaleye ulaşıldı. Bu çalışmaların 10'u deneysel, diğerleri ise derleme ve tanımlayıcı nitelikte çalışmaydı. Deneysel çalışmaların 6 tanesi nörolojik hastaların katılımı ile, kalan 4 tanesi ise diğer hasta gruplarının gerçekleştirilmişti. Derlememize, nörolojik hastalarda uygulanan abdominal masajın etkinliğini inceleyen 6 çalışma dahil edildi. Bulgular: Nöroloji hastalarında 3-6 hafta boyunca, günde ortalama 15 dakika uygulanan abdominal masajın konstipasyonun şiddetini, distansiyonu, bağırsak boşaltım güçlüğünü, ağrıyı azaltığı, bağırsak motilitesini ve defekasyon sıklığını arttırdığı bildirilmiştir. Hemşirelerin bağımsız rolleri arasında yer alan abdominal masaj uygulamasının, maliyet etkili, uygulanması kolay ve bilinen yan etkisi olmaması nedeniyle nörolojik hastalarda konstipasyon yönetiminde kullanılabilecek yaklaşım olduğu ifade edilmiştir. Sonuç: Yapılan çalışmalarda abdominal masaj uygulamasının nörolojik hastalıklarda distansiyonu, ağrıyı azallttığı ve defekasyon sayısını, gastrik motiliteyi arttırdığı bildirilse de, etkinliğine yönelik net bir sonuca ulaşmak mümkün değildir. Daha fazla sayıda hastanın katılımı ile gerçekleştirilen randomize kontrollü çalışmalara ihtiyaç vardır.
Nörolojik hastalıklar akut ve progresif seyir göstermesiyle kronik dönemde en fazla yoğun bakıma ihtiyaç duyulan hastalıklardandır. Yoğun bakımda çalışan hemşireler hastayla olduğu kadar hasta ailesiyle de iletişim kurarlar. Özellikle yoğun bakımlarda hastada gelişen ani değişiklikler hasta yakınına yansıyabilmekte ve hemşirelerle iletişimlerinde sorunlar yaşanabilmektedir. Bu çalışmada nöroloji yoğun bakım ünitesinde çalışan hemşirelerin hasta ailesiyle iletişimleri ve etkileyen faktörlerin incelenmesi amaçlanmıştır. Yöntem: Bu çalışmaya en az altı aydır yoğun bakım ünitesinde çalışan ve çalışmanın amacı açıklandıktan sonra çalışmaya katılmayı kabul eden 10 nöroloji yoğun bakım ünitesi hemşiresi dâhil edildi. Hemşirelerle önceden telefonla görüşülerek randevu alındı. Literatürden yararlanılarak oluşturulan yarı yapılandırılmış görüşme formu aracılığıyla görüşmeler gerçekleştirildi. Görüşmelerin gerçekleştirilmesi esnasında katılımcıların onamı alınarak sesli kayıt alındı, bire-bir dökümleri gerçekleştirildi. Görüşmelerin analizinde tematik analiz kullanıldı. Bulgular: Katılımcıların yaşları ortalama 37,3±4,5 ve çalışma süreleri 13,6±8,92 yıldır. Sekiz hemşire mesleğini kendi isteğiyle seçtiğini belirtirken, bir hemşire de yoğun bakım ünitesinde Özgün Araştırma Makalesi (Original Research Article) Geliş /
ÖZKök hücre transplantasyonu yapılan hastaların büyük kısmında oral mukozit, hastaların yaşam kalitesini olumsuz yönde etkileyen önemli sorunlardan biridir. Hastanın beslenmesini olumsuz etkileyerek, parenteral beslenmenin ve ağrıya neden olarak opioid tedavilerin baş-lanmasına neden olur. Hastanın hastanede kalış süresinin uzamasına neden olarak, hastane maliyetlerinin artmasına yol açmaktadır. Bazı hastalarda uzun süreli tedavi sonuçlarını da olumsuz etkileyebilmektedir. Yönetiminde, nakil öncesi hastanın diş hekimliğine yönlendirilerek diş bakımının yapılması, düşük doz lazer tedavi (DDLT) uygulanması, nakil sırasında temel ağız bakımının sürdürülmesi ve kriyoterapinin uygulanması etkinliği gösterilmiş non-farmakolojik yaklaşımlardır.Farklı çalışmalarda, kapsamlı ağız bakımının düzenli yapılması, var olan oral mukozitlerin şiddetini ve süresini azalttığı, DDLT şiddetli oral mukozitin gelişimini engellediği ve oluşan mukozitin iyileşme sürecini hızlandırdığı, tek başına DDLT uygulanması ile kıyaslandığında DDLT ile birlikte kriyoterapinin uygulanmasının oral mukozitlerin iyileştiril-mesinde daha yararlı olduğu saptanmıştır.Bu derleme kök hücre transplantasyonu tedavisi uygulanan hastalarda oral mukozite yönelik çalışmaların gözden geçirilmesi amacıyla yazıl-mıştır. ABSTRACTOral mucositis is one of the most important issues affecting the quality of life in the majority of patients undergoing stem cell transplantation. It negatively affects the nutrition of the patient and leads to the administration of parenteral nutrition as well as opioid therapies due to the onset of pain, a prolonged hospital stay, and an increase in hospital costs. It may also adversely affect long-term treatment results in some patients.Non-pharmacological approaches such as administering low-dose laser treatment (LDLT), maintaining basic oral care during transfer, and administering cryotherapy have been shown to be effective in oral care management.In different studies, it was found that regular oral care decreases the severity and duration of existing oral mucositis, LDLT prevents the development of severe oral mucositis and accelerates the mucositis recovery process, and cryotherapy with LDLT is more effective in the treatment of oral mucositis compared to LDLT alone. This review has been written to overview oral mucositis studies in post stem cell transplant patients.
scite is a Brooklyn-based organization that helps researchers better discover and understand research articles through Smart Citations–citations that display the context of the citation and describe whether the article provides supporting or contrasting evidence. scite is used by students and researchers from around the world and is funded in part by the National Science Foundation and the National Institute on Drug Abuse of the National Institutes of Health.
customersupport@researchsolutions.com
10624 S. Eastern Ave., Ste. A-614
Henderson, NV 89052, USA
This site is protected by reCAPTCHA and the Google Privacy Policy and Terms of Service apply.
Copyright © 2024 scite LLC. All rights reserved.
Made with 💙 for researchers
Part of the Research Solutions Family.