Architectural sphere evolved into a different direction within the last three decades due to both the development of digital tools and the economic boom, accompanied by the discourses suggesting that radical changes were underway in design and production. In the context thereof, the present study aimed to understand, what today's leading architects considered design input, what factors led them to form, and the conceptual nature of the association they established between form and content. The available texts inked by the renowned architects on their public buildings built between 1990-2020 were accessed via their own web sites and publications. Those briefs were reviewed using textual analysis based on issue and concept notions, remaining loyal to the intra-text context. The conceptual information was then transformed into conceptual categories. The architects were selected among the renowned architects, where the Google Hits method was used to determine the status of being renowned. Accordingly, a total 1146 architectural briefs by 66 renowned architects on their public buildings were analyzed with an aim to transparently see, what was defined as a problem by the designer and by which concepts the designer sought solutions to identified problems. The approaches of recent architects suggested that the architectural discipline maintained its ancient design paradigms, including the quest for function, surroundings, and form, but the way those parameters were addressed and questioned was changed. Furthermore, the spatial configuration-oriented, ecology-oriented, and city-oriented concepts came to the fore, while metaphor and analogy were frequently used. The present study was limited to the own briefs of the renowned architects on public buildings designed between 1990-2020. Unlike the previous studies in the relevant literature, which focused on recent architectural approaches, the present study addressed the subject based on the architects' own texts. Thus, the architect's expression but not the author's interpretation comes to the fore, contributing in the objectivity of the study.
As a result of the pandemic that emerged in China in the end of 2019, the user experiences with regard to the dwelling dramatically changed due to the fact that the dwelling was then used not only as place to live, but also to work, study, and socialize, and people had to readjust their expectations from their living spaces. This process also urged a revision of the distinctive user requirements for the dwelling spaces. The aim of the present article is to initiate a discussion about the parameters that should be prioritized with a view to dwelling designs and offer recommendations with regard thereof.
Doğa her daim, mimari tasarım için önemli bir ilham kaynağı olmuştur. Doğayı gözlemleyen mimarlar kimi zaman doğada var olanı taklit ederek kimi zaman ondan esinlenerek tasarımlarına yön vermişlerdir. Ancak son on yıllarda artan küresel iklim krizi ve doğal çevreye yönelik sorunlar ve yanı sıra insanların doğayla olan bağlarının zayıflaması sebebi mimarlar, insan ve doğa ilişkisini farklı bir boyutta ele almaya başlamışlardır. Bu anlamda mimarlar, doğa ve insan iletişimini esas alan; çevresel kaynakları korurken insan sağlığını ve refahını da göz önünde bulunduran ve ayrAıca tasarımın kültürel yönlerini de dikkate alan doğa temelli tasarım yaklaşımları ortaya koymuşlardır. Sürdürülebilirliğin önem kazandığı, doğa, kültür ve insan ilişkilerinin yeniden ve farklı biçimlerde sıklıkla gündeme geldiği günümüzde, insan sağlığı, esenliği ve refahında önemli bir yer tutan bu yaklaşımlar daha sağlıklı, konforlu ve çevre dostu iç mekanların tasarımında son derece önemlidir. Bu noktadan hareketle çalışmada, akademik çevrelerce kabul görmüş olan yeşil tasarım, ekolojik tasarım ve biyofilik tasarım olmak üzere üç doğa temelli tasarım yaklaşımına odaklanılmış ve bu yaklaşımların benzerlik ve farklılıklarından yola çıkılarak, sürdürülebilir ve kapsayıcı bir iç mekân tasarım çerçevesi sunulmuştur. Bu doğrultuda nitel araştırma yöntemlerinden biri olan ve tümevarımsal bir sürece dayalı olarak işleyen gömülü teori metodu uygulanmış ve bu bağlamda ilk olarak bu tasarım yaklaşımları ve ilkeleri derin literatür taraması yoluyla açıklanmıştır. Ardından bu tasarım yaklaşımlarının benzerlik ve farkları temel alınarak iç mekân tasarımına yönelik kapsayıcı bir tasarım çerçevesi önerisinde bulunulmuştur. Çalışma, doğa temelli, sürdürülebilir özelliklere sahip iç mekân tasarım yaklaşımlarının hem iç mimarlar hem de kullanıcılar için sunduğu potansiyelleri vurgulaması bakımından önemlidir. Çalışmanın sürdürülebilir tasarım yaklaşımları ile ilgilenen iç mimarlara yeni bir bakış açısı sunacağı ve yanı sıra ilgili literatüre katkı sağlayacağı düşünülmektedir.
scite is a Brooklyn-based organization that helps researchers better discover and understand research articles through Smart Citations–citations that display the context of the citation and describe whether the article provides supporting or contrasting evidence. scite is used by students and researchers from around the world and is funded in part by the National Science Foundation and the National Institute on Drug Abuse of the National Institutes of Health.
customersupport@researchsolutions.com
10624 S. Eastern Ave., Ste. A-614
Henderson, NV 89052, USA
This site is protected by reCAPTCHA and the Google Privacy Policy and Terms of Service apply.
Copyright © 2025 scite LLC. All rights reserved.
Made with 💙 for researchers
Part of the Research Solutions Family.