Bu çalışmanın amacı, umut ve dindarlık arasındaki ilişkileri incelemektir. Umut, insan için varoluşsal bir değere sahiptir. Zira bireyin, karşılaştığı olumsuz yaşam olaylarından yara almadan ya da minimum hasarla kurtulmasına aracılık eden umut, birçok değişkenden etkilenebilmektedir. Bu bağlamda umut, sadece iyimserlik, sabır gibi psiko-sosyal değişkenlerden değil aynı zamanda yaş, cinsiyet, medenî durum, sosyo-ekonomik düzey ve mükemmeliyetçilik kişilik özellikleri gibi sosyo-demografik değişkenlerden de etkilenebilmektedir. Umudu etkileyebilen bir diğer değişken ise psiko-teolojik kökene sahip olan dindarlıktır. Çünkü dindarlık, doğası itibarıyla umudu besleyen önemli bir motivasyon kaynağıdır. Bu durumun, dindar bireyin ruh sağlığı açısından önemli çıktılarının olduğu düşünülmektedir. Bu çalışmanın iki temel hareket noktasından birisi budur. Bir diğeri ise, ruh sağlığı bozulmuş olan bireylere hizmet veren uzmanlara, bu hizmetlerinin daha etkin sonuçlar üretebilmesi için, danışanlarının dinî inançlarının bu gücünden yararlanabilecekleri konusunda bir farkındalık sağlamaktır. Bu bağlamda çalışma, ilgili değişkenler arasındaki ilişkileri incelemiş olan araştırmaların verilerinden yararlanılarak yürütülmüştür. Çalışma sonuçları, genel olarak, bireylerin dindarlık düzeylerine paralel olarak umut düzeylerinin de yükseldiğini bunun ise onların ruh sağlıklarına olumlu yansıdığını göstermektedir.
Bu makale, en az iki hakem tarafından incelendi ve intihal içermediği teyit edildi. / This article has been reviewed by at least two referees and scanned via a plagiarism software.
Bu çalışmanın amacı, anlam ile birlikte dinin iki temel psikolojik sütunundan biri olan kutsalın, dindar bireyin anlam arayışı sürecindeki değerini incelemektir. Bilindiği üzere din, kutsal ile anlamın kesişme noktasında bulunur. Hatta bazı araştırmacılar, dinin bu kutsalı arama sürecinden başka bir şey olmadığını ifade etmişlerdir. Bazılarına göre ise, varoluşsal anlamda insanda bulunan ve onu dindarlaşmaya yönelten fıtrat, kutsal ve kutsallık duygusuyla aynı şeydir. Bu nedenle kutsalın, insanın dinî gelişiminde oldukça işlevsel olduğunu söylemek mümkündür. Bununla birlikte, olumsuz yaşam olayları ile karşılaşan dindarın anlam arayışı sürecinde ihtiyaç duyduğu psikolojik enerjinin kaynağının da büyük ölçüde bu kutsallık duygusunun olduğu söylenebilir. Hal böyle iken, olumsuz yaşam olayları ile karşılaşan insanların, dinî başa çıkma ve anlam arama sürecinde zikredilen bu kutsallık duygusunun değerinin genelde ıskalandığı görülmektedir. İlgili çalışmaların küçük bir bölümünün maneviyat, ezici bir bölümünün ise dindarlık bağlamında yürütüldükleri tespit edilmiştir. Hâlbuki Din Psikolojisi biliminin çalışma alanı dikkate alındığında, kutsallık duygusunun insanın anlam arayışındaki fonksiyonunun incelenmesinin bir gereklilik olduğu söylenebilir. Bir amacı da bu eksikliğe dikkat çekmek olan çalışmada, birincil ve ikincil kaynaklar çerçevesinde kutsallık duygusunun dindar bireyin anlam arayışındaki psikolojik değeri incelenmiştir. Sonuçların, kutsallık duygusunun, insanın anlam arayışında pozitif etkilerinin olabileceğine dair düşünceleri desteklediği görülmüştür.
Bu çalışmanın amacı, tevekkülün ne olmadığından ziyade ne olduğunu betimlemeye çalışmaktır. Bilindiği üzere dinî bir kavram olan tevekkül, tarihsel süreç içerisinde, zaman zaman özünden saptırılmıştır. Diğer bir ifadeyle, dinin özellikle bireyin motivasyonel gücünü artırarak çalışma hayatına dinamizm sağlayan önemli bir değeri olan tevekküle, gerçek anlamının dışında bir anlam yüklendiği görülmektedir. Bunda yanlış din eğitim ve öğretiminin de etkisiyle oluşan çarpık bir kader inancının etkisinin olduğunu söylemek mümkündür. Bu durum, “kişinin yapmayı planladığı işin, arzu ettiği sonucu doğurması için, sebeplere sarıldıktan sonra o işin sonucunu Allah’a havale etmesi ve O’ndan gelecek her türlü sonuca rıza göstermesi” şeklinde tanımlanabilecek olan tevekkül kavramının zaman zaman istismar edilmesini de beraberinde getirmiştir. Böylece, dinin özüne aykırı yanlış bir tevekkül inancının önü açılmıştır. Bu durum, kaçınılmaz olarak hem bireysel hem de toplumsal bağlamda atalet ve tembellikle sonuçlanmıştır. Bu nedenle çalışmada, birincil ve ikincil kaynaklar bağlamında tevekkülün ne’liği konusu ele alınmıştır. Bununla birlikte çalışmada, tevekkülün dinî bir kavram olduğu düşünüldüğünde, yeri geldikçe Kur’an ve sünnete atıfta bulunulmuştur. Böylece doğru bir tevekkül anlayışının ne olmadığından ziyade ne olduğu üzerine odaklanılarak bu kavramın bireysel psikoloji açısından değeri vurgulanmıştır.
scite is a Brooklyn-based organization that helps researchers better discover and understand research articles through Smart Citations–citations that display the context of the citation and describe whether the article provides supporting or contrasting evidence. scite is used by students and researchers from around the world and is funded in part by the National Science Foundation and the National Institute on Drug Abuse of the National Institutes of Health.
customersupport@researchsolutions.com
10624 S. Eastern Ave., Ste. A-614
Henderson, NV 89052, USA
This site is protected by reCAPTCHA and the Google Privacy Policy and Terms of Service apply.
Copyright © 2024 scite LLC. All rights reserved.
Made with 💙 for researchers
Part of the Research Solutions Family.