Başta sinemacılar, yazarlar, reklamcılar, halkla ilişkiler uzmanları, oyun tasarlayanlar, dijital eser üretenler olmak üzere bütün hikâye anlatıcıları, hedef kitlelerine ulaşmak için transmedya anlatı öğelerini günümüzde artarak daha fazla kullanmaktadırlar. Bu çalışmada sanattan eğitime, yazın dünyasından pazarlamaya pek çok alanda kendine yer bulan transmedya hikâyeciliği anlatı türünün blok zinciri teknolojisine bağlanan sanat eserlerini ifade eden dijital varlıklar olan NFT’lere ne gibi katkılar sağlayacağı irdelenmiştir. Çalışmadaki temel amaç; NFT dünyasını transmedya hikâye anlatıcılığı çerçevesinde tartışmaktır. Literatür taramasına dayalı olarak yapılan bu çalışmada NFT’yi transmedya hikâye anlatıcılığı ile ele alarak, güncel NFT örnekleri üzerinden tartışmak hedeflenmiştir. Son birkaç yılda adından söz ettiren; literatürde hakkında henüz çok az sayıda çalışmanın olduğu NFT (Non-Fungible Token) dünyası yapısal özellikleri gereği transmedya hikâye anlatıcılığına uzak olmayan bir dünyadır. Sanatın üretiminden sanatla buluşan tüketici deneyimine kadar kalıcı değişimlere yol açan dijitalleşme; sonunda NFT ile -dijital para olarak tanımlanabilecek coin ve token’ların bir alt versiyonu olarak- hayatımıza girmiştir. Dijital pasaport olarak tanımlanabilecek olan NFT’ler tıpkı transmedya hikâye anlatıcılığında olduğu gibi farklı platformları harmanlayarak kullanıcıya dijital dünyaya seyahat etme imkânı sunmaktadır. Transmedya hikâyecilik anlatısının NFT dünyasına katkı sağlayabileceği gibi NFT’lerin de bir hikâye anlatım aracı olarak transmedya hikâye anlatımında kullanılan bir araç olabileceği görülmüştür. Her ikisi de çoklu medya kullanımı, hikâyeleştirme, oyunlaştırma stratejileri ve topluluklar tarafından beslenen kavramlardır. Bu noktada ortak paydada buluştuklarında dönüştürecekleri ve katkı sağlayacakları pek çok alan olduğu tespit edilmiştir. Yapılan literatür taramasında NFT ekosisteminin gelişmesi için NFT’lerin hikâye evrenine sahip olmasının öneminin vurgulandığı tespit edilmiştir. Bu bağlamda tıpkı transmedya hikâyecilikte olduğu gibi dijital oyunlar, uygulamalar, hayran kültürü, web siteleri gibi farklı araçlarla NFT’lerin hikâyelerini yaymak ve satın alan kişiyi de evrenin parçası yapmak önem taşımaktadır. NFT’lerin çoğalması ve üretiminin benimsenmesi ile birlikte alanda önemli bir piyasa oluşacağından gelecek yıllarda bu konuda daha fazla araştırma yapılacağı öngörülmektedir. Transmedya hikâyeciliği kapsamında konunun ele alınmasına literatürde hemen hemen hiç rastlanmadığından çalışmanın bu yönüyle öncü çalışmalardan biri olacağı düşünülmektedir. Bu çalışmada sanattan eğitime, yazın dünyasından pazarlamaya pek çok alanda kendine yer bulan transmedya hikâyecilik anlatı türünün blok zinciri teknolojisine bağlanan sanat eserlerini ifade eden dijital varlıklar olan NFT’lere ne gibi katkılar sağlayacağı irdelenmiştir. Çalışmadaki temel amaç; NFT’lerin transmedya hikâye anlatıcılığı çerçevesinde ele alınıp alınamayacağını tartışmaktır. Literatür taramasına dayalı olarak yapılan bu çalışmada NFT’yi transmedya hikâye anlatıcılığı ile ele alarak, güncel örnekler üzerinden tartışmak hedeflenmiştir. Transmedya hikâyecilik anlatısının NFT dünyasına katkı sağlayabileceği gibi NFT’lerin de bir hikâye anlatım aracı olarak transmedya hikâye anlatımında kullanılan bir araç olabileceği görülmüştür. Her ikisi de çoklu medya kullanımı, hikâyeleştirme, oyunlaştırma stratejileri ve topluluklar tarafından beslenen kavramlardır. Bu noktada ortak paydada buluştuklarında dönüştürecekleri ve katkı sağlayacakları pek çok alan olduğu tespit edilmiştir. NFT’lerin çoğalması ve üretiminin benimsenmesi ile birlikte alanda önemli bir piyasa oluşacağından gelecek yıllarda bu konuda daha fazla araştırma yapılacağı öngörülmektedir. Transmedya hikâyecilik kapsamında konunun ele alınmasına literatürde hemen hemen hiç rastlanmadığından çalışmanın bu yönüyle öncü çalışmalardan biri olacağı düşünülmektedir.
Türkiye'de vakıf üniversitelerinin kurulup, yaygınlaşması reklam dünyasında eğitim sektörünün yeni bir piyasa olarak değerlendirilmesine neden olmuştur. 1990'lı yıllarda vakıf üniversitelerinin kurulmasıyla, aday öğrenciler hedef kitle olarak ulaşılması gereken bireyler olarak algılanmaya başlanmıştır. Bundan böyle yükseköğretim kurumları kendilerini anlatma ve hedef kitlelerini ikna etme çabası içine girmişlerdir. Özellikle 2010 yılında vakıf üniversitelerinin sayısının artması beraberinde rekabeti doğurmuş ve aday öğrencilerin tercihlerini etkileyebilmek için vakıf üniversiteleri açık hava mecralarını medya planlarında daha yaygın kullanmaya başlamışlardır. Bu çalışmada araştırma yöntemi olarak göstergebilimsel analiz kullanılmıştır. Kantar Media AdEx kapsamında düzenlenen rapora göre 2021 YKS Tercih İstanbul'da açık hava mecrasını kullandıkları tespit edilen 19 vakıf üniversitesi araştırma kapsamına alınmıştır. Üniversitelerin açık havada kullandıkları görseller göstergebilimsel analiz yöntemiyle incelenmiş olup, üniversitelerin aday öğrencilere vaatleri çözümlenmiştir. Yapılan analiz sonucunda, vakıf üniversitelerinin açık hava reklamlarında aday öğrencilere gelecek odaklı, kurumsal yapı ve kurum kültürü odaklı, bireysellik odaklı parametrelerle seslendiği anlaşılmıştır. Gelecek vurgusunun yapıldığı, kurumun yapısı ya da kültürü hakkında bilgiler veren, doğrudan adaylara 'sen dili' ile seslenerek kazanacakları bireysel başarılara işaret eden reklam çalışmaları tespit edilmiştir. Üniversitelerin açıkhava reklamlarında kullandıkları afişlerde tercih ettikleri tasarım renkleri ve logo renkleri de çalışma kapsamında karşılaştırılmıştır.
Investments made and resources owned in the field of health in Turkey have increased the interest in health tourism, which is one of the types of tourism with the highest added value. In consequence of factors such as globalization, international collaborations, the expansion of people’s travel opportunities, the increase in the elderly population, the rising awareness of people who want to live healthy and long, and the fact that people can have instant information about new treatment methods thanks to the effect of digitization, health tourism is of critical importance for countries to promote themselves and raise their reputations. Health tourism, which can be served throughout the year regardless of a season, differs from other types of tourism both in this respect and due to the diversity of its target audience. This study aims to examine the place of health tourism in general country promotion strategies by discussing the promotional activities in health tourism at the national and international levels. This study, which is based on literature analysis, aims to determine the potential of the country, to discuss different promotion strategies and methods that can be created in accordance with the target audiences, and to deal with communication activities. In the light of the researches, if Turkey can manage its health tourism well, it has the potential to be increasingly preferred over the years by international patients, especially in some branches (plastic surgery, ophthalmology, dentistry, gynecology, otolaryngology, physiotherapy, and rehabilitation, etc.), due to its thermal resources, trained manpower, and treatment methods adapted to the latest technologies. Travel restrictions due to the Covid-19 epidemic, the changing priorities of medical tourists, and the reports on the health policies of countries have directly affected the accelerating health tourism. In this context, it is predicted that countries that manage this crisis well will increase their reputation and credibility in health tourism. It is believed that assessing medical tourism within the country branding and presenting it with current examples will benefit all stakeholders in the field. Additionally, it is believed that the study will be a guide for marketing professionals, public relations specialists, advertisers, and researchers who will carry out promotional activities in this field.
Küresel boyutta etki alanına sahip olan Covid-19 süreci, hayatın her alanını etkilemekle kalmayıp, dönüşüme uğratmıştır. Bu alanlardan biri de kuşkusuz eğitim olmuştur. Okulların kapanmasıyla yüzyüze eğitimin gerçekleşemediği bu süreçte eğitimin tüm paydaşları hızla adapte olması gereken pek çok yenilikle karşı karşıya kalmışlardır. Sınav dönemlerinde daha fazla gündeme gelen eğitim meseleleri, salgın koşullarıyla beraber gündemin tam ortasına yerleşmiştir. Çünkü salgın sonucu yaşanan kayıplar, eğitimin sadece sınavlardan ibaret olmadığını kanıtlamıştır. Yüz yüze eğitimin kesintiye uğramasıyla beraber öğrenciler, öğretmenler, veliler, eğitim kurumları anlık olarak yapılan açıklamaları ve süreçteki yenilikleri sürekli takip etmek zorunda kalmışlardır. Bu bağlamda en etkili haber alma araçlarından biri olan televizyon; günlük hayattaki tüm gelişmeleri izleyiciye aktarmaya çalışmıştır. Yaşanan bu küresel kriz döneminde kitle iletişim araçları da adeta bir sınav vererek; izleyicilerin toplumsal ve psikolojik gereksinimlerini karşılamak için çabalamışlardır.Bu çalışmanın amacı, Covid-19'un eğitim haberleri üzerindeki etkisini ana haber bültenleri üzerinden yapılan bir içerik analizi ile ortaya koymaktır. Bu bağlamda eğitim haberlerinin ana haber bültenlerindeki yeri; salgın öncesi ve salgın sonrası iki farklı dönem aralığında incelenerek, ortaya çıkan veriler karşılaştırılmıştır. Haberin yayınlandığı tarih, haberin gün içinde kaç kez gösterildiği, ana haberde yayınlanan haber sayısı ve habere ayrılan süre, bültende ilgili haberin kaçıncı sırada çıktığı, haberin konusu tespit edildikten sonra; haberin yer alma şekli incelenerek kategorize edilmiştir. Ortaya çıkan veriler 'eğitim ekonomisi', 'eğitim ve sağlık', 'eğitim güvenliği', 'eğitimde resmi duyurular' başlıkları altında incelenmiştir. Bulgular neticesinde ana haber bültenlerinde yer alan eğitim haberlerinin, yaşanan küresel salgın ile birlikte niceliksel ve niteliksel olarak anlamlı oranda artış gösterdiği tespit edilmiştir. Eğitimin işleyişinde bir milat niteliğinde olan Covid-19 salgınının medyada çıkan eğitim haberlerini de dönüştürdüğü sonucuna varılmıştır.
The aim of this research is to identify the socio-economic determinants of divorce in Turkey and four sub regions in the 2008-2017 period by the panel data analysis. Also, this research examine whether the female employment on divorce differs by sector or not. According to analysis findings, per capita income level, female employment in agriculture sector, female education level and male unemployment level have a positive effect on divorce across the Turkey. These impacts differ between regions classified by socio-economic development. Income level and education level of women are the main determinants of divorce in the regions with high socio-economic development level, whereas female education level and male unemployment level are the main determinants of divorce in low socio-economic development level regions. In addition, the effect of female employment on divorce rate varies between agriculture and non-agricultural sectors. The reason for this difference is that the independence effect is more dominant than the income effect on working woman in the agricultural sector and the independence and income effects are not dominant over each other on working woman in the industry and service sectors.
scite is a Brooklyn-based organization that helps researchers better discover and understand research articles through Smart Citations–citations that display the context of the citation and describe whether the article provides supporting or contrasting evidence. scite is used by students and researchers from around the world and is funded in part by the National Science Foundation and the National Institute on Drug Abuse of the National Institutes of Health.
customersupport@researchsolutions.com
10624 S. Eastern Ave., Ste. A-614
Henderson, NV 89052, USA
This site is protected by reCAPTCHA and the Google Privacy Policy and Terms of Service apply.
Copyright © 2025 scite LLC. All rights reserved.
Made with 💙 for researchers
Part of the Research Solutions Family.