Many avian species are considered sexually monomorphic. In monomorphic bird species, especially in young birds, sex is difficult to identify based on an analysis of their external morphology. For nestlings, sex identification is usually impossible by morphological examination. Sex identification in avian species is one of the key points of avian breeding and evolutionary studies. Through the knowledge of sex identification genes, poultry breeding programmes can be applied more successfully. Vent sexing, laparoscopy, steroid sexing and karyotyping are methods for sex identification used in monomorphic birds. However these methods are unreliable, time-consuming, and expensive while some of them could be painful and even lifethreatening for birds. The sex of an individual is established from the genes located on sex chromosomes. Female birds carry one copy of both Z and W, and male birds carry two copies of Z avian sex chromosomes. However, there are many DNA techniques, the most reliable one is amplifying sex specific CHD1 gene by P2 -P8 primer pairs.
SummaryIn this study, effects of DGAT1 K232 polymorphism and the allele frequency differences of "K" (alanine variant) and "L" (lysine variant) on some cattle milk qualities and some microbiological parameters which pose a risk on consumer health were investigated. For this purpose, 2 years old 50 cattles were used as material (25 Holstein race and 25 Native Black race). Blood samples were collected for determining the allele frequencies of DGAT1 gene. Then, during the experimental period (1 month) the milk of the cattles were collected once a week and the milk samples has been explored for some important foodborne pathogens (Total Aerobic Bacteria, Coliforms, Escherichia coli, Listeria monocytogenes and Staphylococcus aureus) and milk quality parameters (pH, fat, density and acidity). According to the findings, it has been identified that DGAT1 gene frequency differences were significantly effective on some the parameters of milk qualities and the growth of coliforms, Esherichia coli and Staphylococcus aureus. Keywords: DGAT1 gene, Milk quality, Polymorphism, Cattle, Foodborne pathogens Holstein ve Yerli Kara Sığır Irklarında DGAT1 K232a Poliformizminin ve Bunların Bazı Süt Kalite Parametrelerine Etkisinin Araştırılması ÖzetBu çalışmada, farklı ırk sığırlarda DGAT1 K232 polimorfizmi araştırılmış ve DGAT1 geninde bulunan "K" (alanin varyantı) ve "L" (lizin vasryantı) allel frekans farklılıklarının sığırların bazı süt kalite (süt verimi, sütte yağ oranı, pH vb.) parametrelerine ve tüketici sağlığı açısından risk teşkil eden önemli bazı gıda kaynaklı patojenlere etkisi incelenmiştir. Bu amaçla 2 yaşlı, 50 adet sığır (25 adet Holstein ırkı, 25 adet ise Yerlikara ırkı) materyal olarak kullanılmıştır. Sığırlardan kan örnekleri alınarak DGAT1 geni allel frekansları belirlenmiş ve daha sonraki dönemde ise haftada 1 kez olmak üzere 1 ay boyunca aynı sığırlardan süt örnekleri toplanmış ve toplanan süt örnekleri bazı önemli gıda kaynaklı mikrobiyolojik parametreler (toplam mezofilik erobik bakteri, koliformlar, Escherichia coli, Listeria monocytogenes ve Staphylococcus aureus olmak üzere) ve süt kalite parametreleri (pH, süt yağı, sütün yoğunluğu ve sütün asiditesi olmak üzere) açısından incelenmiştir. Elde edilen bulgulara göre DGAT1 geni allel frekans farklılıklarının, tüm süt kalite parametreleri ve mikrobiyolojik parametrelerden koliformlar, Esherichia coli ve Staphylococcus aureus üremelerinin üzerine istatistik açıdan belirgin derecede etkili olduğu tespit edilmiştir.
Günümüzde değişen iklim koşullarına uyum sağlayan en önemli çiftlik hayvanlarından birisi keçi türüdür. Keçi yetiştiriciliğinde döl, süt ve et verimi önem taşır. Dölverimi tüm diğer verimlerin temeli olup et verimini doğrudan etkilemektedir. Üreme organlarının gelişmesi ile genç hayvanlarda üreme faaliyetlerinin başladıgı döneme puberta denir. Bu dönemde genç erkeklerin ejakulatında ilk spermatozoid, genç dişilerde ilk ovulasyon meydana gelir fakat hayvanlar cinsel olgunluğa tam ulaşmış değildir. Hayvanlar eşeysel olgunluğa ulaşır ulaşmaz hemen damızlıkta kullanılmazlar. Damızlıkta kullanma daha ileri yaşlarda olur. Böylece eşeysel olgunluk yaşı ile ilk defa damızlıkta kullanma yaşı farklı şeylerdir. Keçilerde yaşam boyu verim performansının belirlenmesinde önemli faktörlerden birisi puberta yaşıdır. Besleme, canlı ağırlık, ırk, doğum mevsimi ve büyüme oranı gibi birçok faktörün puberta yaşını etkilediği bilinmektedir. Bu derleme; dünyanın farklı bölgelerinde farklı ırklara ait erkek ve dişi keçilerde puberta yaşını etkileyen faktörler ile puperta yaşının ıslah çalışmaları açısından önemi hakkında detaylı bilgilerin verilmesi amaçlanmıştır.
DGAT1 which catalyzes the last step of triacylglycerol synthesis has two alleles of the in animals (DGAT1 A and DGAT1 K ), the allele carrying the amino acid Lysine (K) is associated with milk with high fat content and low milk yield, whereas the allele carrying the amino acid Alanine (A) is the contrary. These alleles are known as candidate marker genes in choosing the animals for breeding. The aim of this study was to examine the genetic structures to the DGAT1 gene by PCR-RFLP method in Imroz (n=60) and Chios (n=52) sheep breeds. In this study, it was found that DGAT1 gene's allelic frequencies varied significantly between the two sheep breeds. The AA genotypic frequency was found the highest in Chios sheep breed (11.538%); the KK genotypic frequency was found the highest in Imroz sheep breed (68.333%) and the KA genotypic frequency was found the highest likewise in Imroz sheep breed (36.538%) in DGAT1 gene. In this study, the A allele frequency (0.702) was found higher than the K allele frequency in Imroz sheep breed. But, the K allele frequency (0.817) was found higher than the A allele in Chios sheep breed. It is believed that by increasing the DGAT1-like loci in order to ameliorate the milk yield capacity of native sheep breeds and merging the results obtained from these loci with the data and pedigree records of animals will prove especially useful to make better deductions and discoveries. Keywords: Sheep, Imroz, Chios, DGAT1 Türkiye'deki Gökçeada ve Sakız Koyun Irklarında Diacylglycerol Acyltransferase 1 (DGAT1) Gen Polimorfizminin PCR-RFLP Yöntemi İle Belirlenmesi ÖzetTriasilgliserol sentezinin son basamağının katalizini yapan DGAT1'in hayvanlarda iki alleli (DGAT1 A ve DGAT1 K )var olmakla birlikte, bunlardan Lysin aminoasiti (K) taşıyan varyant süt içinde yüksek yağ oranına ve düşük süt verimine sahip iken, Alanin (A) taşıyan ise tam tersidir. Bu alleller, marker yoluyla seçilim için elverişli olarak bilinmektedirler. Bu çalışmada, Gökçeada (n=60) ve Sakız (n=52) ırkı koyunlarda DGAT1 gen yapısının PCR-RFLP yöntemiyle incelenmesi amaçlanmıştır. Yapılan çalışmada incelenen iki koyun ırkında DGAT1 geninin allel frekanslarının önemli derecede farklı olduğu belirlenmiştir. DGAT1 geninin; AA genotip frekansının en yüksek (%11.538) Sakız koyun ırkında, KK genotip frekansının en yüksek (%68.333) Gökçeada koyun ırkında ve KA genotip frekansının ise benzer şekilde en yüksek (%36.538) Gökçeada koyun ırkında görüldüğü belirlenmiştir. Bu çalışmada incelenen koyun ırklarından Gökçeada koyunlarında A allel frekansı (0.702), K allel frekansından yüksek bulunmuştur. Sakız koyunda ise K allel frekansı (0.817), A allel frekansından yüksek bulunmuştur. Yerli koyun ırklarında süt verim kabiliyetinin arttırılması için DGAT1 benzeri lokus sayısının da arttırılması ile bu lokuslardan elde edilecek sonuçların hayvanlara ait verim ve pedigri kayıtları ile birleştirilmesi daha verimli çıkarımlar sağlayacağına inanılmaktadır.
In this study, 500 ready to eat raw meat samples (minced meat, lahmacun ingredients, kebap, stew and meatball samples)analyzed for different animal originated DNA residues (pork, chicken, cattle, sheep, horse, donkey, cat, dog, mouse, cockroach and house fly) by PCR procedures. Besides, all the samples were analyzed for important foodborne pathogens (coliforms, Escherichia coli, Staphylococcus aureus, Listeria monocytogenes and Salmonella spp.). According to the results, total of 52 samples were determined as adulterated and different originated animal DNA samples were found (chicken, horse and sheep DNA residues). Adulterated samples were also determined more risky for the consumers in microbiological aspect. Keywords: PCR, Species identification, Ready to eat meat products, Foodborne pathogens Tüketime Hazır Farklı Çiğ Et Örneklerinde PCR Prosedürleri ile Farklı Hayvan Türlerinin Araştırılması ÖzetBu çalışmada 500 adet tüketime hazır çiğ et örneği (kıyma, lahmacun iç malzemesi, kebap) toplanılmış ve örnekler 9 adet farklı hayvana ait (domuz, tavuk, sığır, koyun, at, eşek, kedi, köpek, fare, hamamböceği ve sineği) DNA örnekleri PCR prosedürleri kullanılarak araştırılmıştır. Yanı sıra, her bir örnek halk sağlığı açısından risk teşkil edebilecek olan 5 adet gıda patojeni açısından (koliformlar, Escherichia coli, Staphylococcus aureus, Listeria monocytogenes ve Salmonella spp.) analiz edilmiştir. 52 adet örnekte farklı hayvan türlerine ait (tavuk, at ve koyun olmak üzere) DNA kalıntıları saptanmıştır. Tüm taklit ve tağşişe maruz kalmış örnekler mikrobiyolojik olarak tüketici sağlığı açısından riskli olarak değerlendirilmiştir.
scite is a Brooklyn-based organization that helps researchers better discover and understand research articles through Smart Citations–citations that display the context of the citation and describe whether the article provides supporting or contrasting evidence. scite is used by students and researchers from around the world and is funded in part by the National Science Foundation and the National Institute on Drug Abuse of the National Institutes of Health.
customersupport@researchsolutions.com
10624 S. Eastern Ave., Ste. A-614
Henderson, NV 89052, USA
This site is protected by reCAPTCHA and the Google Privacy Policy and Terms of Service apply.
Copyright © 2024 scite LLC. All rights reserved.
Made with 💙 for researchers
Part of the Research Solutions Family.