Yeni bir ülkeye göç; anavatanı terk etme, ev sahibi bir ülke bulup oraya taşınma ve orada yeni bir yaşam kurma konusunda çok sayıda pratik, ekonomik ve duygusal zorlukları içeren karmaşık ve zorlu bir süreçtir. Bu zorluklar, yeni ülkeye gelmeden önce veya geldikten sonra savaş, kıtlık, yoksulluk, hastalık, mülteci kampları, sığınma talep etme, ayrımcılık vb. uygulamalara maruz kalan göçmenler için özellikle zorlu süreçler olabilir. Küreselleşme, savaşlar ve iklim değişikliği nedeniyle göç arttıkça, yerli ve göçmen nüfus arasında daha fazla etkileşim veya daha fazla çatışma yaşanacaktır. Göçmenlerin göç ettikleri yerin normlarına uyumu olarak açıklanan kültürel bütünleşme; önyargıyı azaltır, ancak ortadan kaldırmaz. Bu makale, Erzincan’da yaşayan bireylerin Afgan göçmenlere yönelik tutum ve algılarını belirlemeyi amaçlamaktadır. Örneklem seçiminde 400 kişi örneklem grubuna dahil edilerek anket uygulanmıştır. Anket yoluyla toplanan veriler SPSS.20 programında analiz edilmiştir. Çalışma sonucunda Afgan göçmenlere yönelik sosyal dışlanma ve ayrımcılığa yönelik tutumun ön plana çıktığı sonucuna ulaşılmıştır.
Bu araştırmanın amacı araştırmacı tarafından hazırlanmış olan evlilik öncesi eğitim programını genç yetişkin üniversite öğrencilerine uygulanması ve sonuçların etkinlik düzeyinin belirlenmesidir. Bu amaçla ilgili literatür taranmış ve 14 hafta sürecek olan bir eğitim müfredatı hazırlanmıştır. Çalışma grubu tesadüfi örneklem yöntemiyle belirlenmiştir. Araştırmaya kadın ve erkek katılımcılardan oluşan 104 bekâr üniversite öğrencisi katılmıştır. Araştırma deneysel desende tasarlanmıştır. 14 hafta süren eğitimin birinci haftasında çalışma grubuna Evlilik Tutum Ölçeği, Romantik İlişkilerde Çatışma Çözme Stilleri, Evlilik Olgunluk Ölçeği ve Evlilik Beklenti ölçeği gerekli izinler alınarak uygulanmıştır. Eğitim tamamlandıktan sonra aynı ölçekler yeniden uygulanmış ve ön test son test arasındaki farka bakılarak çalışmanın başarısı değerlendirilmiştir. Ön test ve son test sonuçlarının verileri SPSS 22 paket programı ile analiz edilmiştir. Normal dağılım özelliği gösteren verilerin analizi bağımlı gruplar t testi ile normal dağılım özelliği göstermeyen verilerin analizi ise Wilcoxon işaretli sıralar testi ile analiz edilmiştir. Araştırma sonucunda evlilik öncesi eğitimin, evlilik olgunluk düzeyi, romantik ilişkilerde çatışma çözme becerileri ve evlilik beklenti düzeyleri üzerinde olumlu etkilerinin olduğu tespit edilmiştir. Fakat eğitim programının evlilik tutum düzeyine anlamlı bir etkisinin olmadığı gözlenmiştir.
COVİD-19 PANDEMİSİNE ULRICH BECK'İN "RİSK TOPLUMU" VE MICHEL FOUCAULT'UN "DİSİPLİNCİ İKTİDAR" KURAMI ÜZERİNDEN BİR DEĞERLENDİRME İbrahim AKSAKAL 1 Dünyanın acelesi var ve sonuna yaklaşıyor Wulfstan Öz Covid-19 pandemisine hiç beklemediğimiz anda ve oldukça hazırlıksız biçimde yakalandık. Sansasyonel görüntülerin de etkisiyle kısa süre içinde tüm dünyayı korku atmosferi kapladı. Salgının yayılmasının önlenmesi için başta Çin olmak üzere devletler sert önlemler almak zorunda kaldı. Fakat virüsün yayılması önlenemedi ve küresel çaplı bir pandemi yaşandı. Sağlık sistemleri tıkandı, gıda yetersizliği konusunda endişeler baş gösterdi, tıbbi malzeme sorunları yaşandı ve uzun süre boyunca kapanma tedbirleri alındı. Hükümetler en temel insan haklarını askıya almak, ibadet biçimlerine müdahale etmek, günlük hayatı düzenlemek, okulları kapatmak, hatta büyük çaplı ekonomik krizleri göze alarak iş yerlerini kapatmak zorunda kaldı. Daha önce de birçok salgın ve kriz yaşanmasına rağmen Covid-19'un sosyal ve ekonomik etkisi öncekilere nazaran daha fazla hissedildi. Çünkü modern toplum eskiye göre daha kalabalıklaşmıştır, daha çok tüketmektedir ve doğayı daha fazla tahrip etmektedir. Bu nedenle Covid-19 pandemisi tüm dünyanın paniğe kapılmasına sebep olmuş ve gelecekle ilgili ciddi kaygılar yaşanmıştır. Bu araştırmanın amacı Michel Foucault'un Disiplinci İktidar, Ulrich Beck'in ise "Risk Toplumu" kavramlarından hareketle Covid-19 pandemisi incelemek ve
In this study, it was aimed to reveal the individual and society model designed by Emile Durkheim, one of the pioneers of sociology, by examining her views on moral and values education.The findings obtained were compared with the understanding of moral and values education applied in the Turkish education system and Durkheim's footprints were sought. The document analysis, which is one of the qualitative research methods, was used in the research and the findings were interpreted with content analysis. It has been determined that Durkheim's understanding of moral education is at the core of the nation-state ideology and that he puts the education system in the center in this sense. Thinking that all individuals who make up the society should share common norms and values, Durkheim has designed a next generation devoted to its homeland and the society to which it belongs. He thinks that in order to raise this generation, children should be given moral education that serves national interests from an early age.There is an important similarity between the ideal citizen model designed by Durkheim and the citizen model that the Turkish education system is trying to train. Durkheim attributed important responsibilities to the teacher in the delivery of moral education, thinking that the teacher is the representative of the state, drawing a dominant teacher profile. Students, on the other hand, idealized themselves as passive, obedient and altruistic individuals who surrendered themselves to authority. The main argument of the research is Durkheim's work on Moral Education. In addition, by examining his various articles and studies, the idealized citizen model has been revealed.
Türkiye, 2011 yılından itibaren Suriye iç savaşının etkileriyle karşı karşıya kalmış ve geride bırakılan 11 yıllık süre içinde 4 milyona yakın sığınmacıya ev sahipliği yapmıştır. Suriyeli sığınmacıların sayısı Türkiye’nin toplam nüfusunun yaklaşık %5’ine denk gelmektedir. Ayrıca mülteciler büyük şehirlerde ve sınır bölgesindeki illerde yoğunlaştığı için bu illerin nüfus dağılımı bir hayli değişmiştir. Sığınmacıların sayısı illerin eritme potansiyelinin üstünde olduğu için sosyal, politik, ekonomik, kültürel ve demografik açıdan çeşitli sorunlarla karşı kaşıya kalınmıştır. Haliyle yerli halk ile sığınmacılar arasında kutuplaşmalar baş göstermeye başlamıştır. Kuruluşundan itibaren ulus devlet politikasını benimsemiş olan Türk Devleti, Suriye göç akımıyla birlikte göçmen politikası değiştirmiş ve açık kapı politikası uygulamıştır. Bu durum toplumsal yapı ve sosyal yaşam üzerinde önemli bir baskı oluşturmuştur. Bu araştırmada Türkiye’nin Suriyeli sığınmacı politikasının toplumsal yapı üzerindeki etkisine dair değerlendirme yapılmıştır. Ayrıca yüzyılın başından beri homojen toplum politikası benimseyen Türk devletinin mevcut göçmen politikası, ulus devlet anlayışı açısından da değerlendirilmiştir. Bu amaçla literatürdeki çalışmalar taranmış, ayrıca doküman incelemesi ve söylem analizi yöntemi ile elde edilen bulgular ışığında değerlendirmelerde bulunulmuştur.
scite is a Brooklyn-based organization that helps researchers better discover and understand research articles through Smart Citations–citations that display the context of the citation and describe whether the article provides supporting or contrasting evidence. scite is used by students and researchers from around the world and is funded in part by the National Science Foundation and the National Institute on Drug Abuse of the National Institutes of Health.
customersupport@researchsolutions.com
10624 S. Eastern Ave., Ste. A-614
Henderson, NV 89052, USA
This site is protected by reCAPTCHA and the Google Privacy Policy and Terms of Service apply.
Copyright © 2025 scite LLC. All rights reserved.
Made with 💙 for researchers
Part of the Research Solutions Family.