In The Tragedy of Soliman and Perseda, Thomas Kyd tends to portray Sultan Suleyman's reign in the context of sixteenth century Ottoman-European relations. In the aftermath of Sultan Suleyman's succession to the throne, Ottoman Empire expands its borders towards European territories conquering strategic holds such as Belgrade, Rhodes and Buda. Ottoman westward expansion increases cultural interaction between the Ottomans and the Europeans. More specifically, Ottoman presence in the Mediterranean stimulates Anglo-Ottoman relations. As a result of cultural interaction, the English playwrights frequently people their plays with Ottoman characters and historical episodes. Especially Sultan Suleyman, called 'Magnificent' in Europe, is widely depicted on the English stage. However, in this study, it is aimed to analyze Kyd's Erastus character constructed on the historical figure Ibrahim Pasha, since Ibrahim Pasha is regarded as one of the prominent figures of Sultan Suleyman's reign. Ibrahim, who is presented to the service of Suleyman in the years of his princely governorate in Manisa, becomes Suleyman's 'favorite' in a very short time. In the aftermath of Suleyman's succession to the throne in 1520, Ibrahim is conferred respectively honors of hasodabaşı, içşahincilerağası, grand vizier and beylerbeyi. Besides, Ibrahim is endowed with privileges that were never granted to the prior grand viziers. Nevertheless, at the peak of power and strength, he is summoned to the palace and executed. In Kyd's play, Erastus is also presented to the service of Suleyman as a war captive. They bound such an intimate relationship that Erastus is appointed to the highest ranks in the government and granted with many privileges. However, he is accused of treason and executed at the end of the play. Ultimately, this study aims to analyze the image of Ibrahim Pasha represented as Erastus character in Kyd's The Tragedy of Soliman and Perseda.
The purpose of this paper is to bring the material, specifically the materiality of the human body and the natural world, to the forefront within the context of material feminist theory and practices in William Shakespeare’s renowned play Hamlet. Drawing on material feminist literary criticism as the principle guiding paradigm, this paper explores the manner in which Ophelia’s entanglement with the material world in Hamlet offers fresh insights into the reconsideration of many dichotomous categorizations, including culture/nature, man/woman, and human/nonhuman. In this regard, this paper, which draws mainly upon material feminisms’ notions of “trans-corporeality,” “diffraction apparatus,” and “thing power,” considers the materiality of the bodies an active force, Thus, this paper provides a critical perspective on Shakespeare’s conventional representation of Ophelia’s death. By paying particular attention to Ophelia’s entanglement with the natural world in Hamlet, this paper indicates that the reconceptualization of Ophelia’s entanglement with water in her drowning scene within the context of material feminist theory can offer a sense of fluidity, mobility, and dynamism between dichotomous categorizations.
Ekofeminist felsefe, batılı ataerkil kültürde var olan, yalnızca kadınların değil aynı zamanda doğanın da süregelen tahakküm ve baskılara maruz kalmasına katkıda bulunan yapılara yönelik sofistike eleştiriler geliştirmiştir. Kavramsal çerçevesine, ekofeminizmin düalist yapı eleştirisinin rehberlik ettiği bu makale, Ann Jellicoe’nun The Rising Generation (1969) adlı oyununda oyun yazarının ekolojik feminizmin anti-düalist öngörüleri ile nasıl uzlaştığını incelemeyi amaçlar. Erkeklerin kadınları tahakküm altına alması ve insanlığın doğayı kötüye kullanması dahil olmak üzere ekofeministleri meşgul ve hatta motive eden temel sorunlar, Jellicoe’nun adı geçen oyundaki temel ilgi alanıdır. Jellicoe, ‘kadın,’ ‘doğa,’ ‘eril,’ ve ‘kültür’ ile ilgili tüm kategorilerin farklı tasvir edilebilmesi için gerekli temel koşulları sunarak karakterleri ve mekânları, ikilikleri reddeden ve çoğulculuğu kucaklayan bir şekilde sunmaya çalışır. Bunu yaparken, Jellicoe, düalist stratejinin ürettiği geleneksel karşıtlıklar dışında, kadın/erkek ve doğa/ kültür ilişkilerini yeniden kavramsallaştırır. Bu ön gözlemlerin ışığında, bu makale, The Rising Generation adlı oyununda Jellicoe'nun, toplum içindeki tüm baskıcı tahakküm biçimlerinin kilidini açabilecek daha eşitlikçi ve çoğulcu bir bakış açısını teşvik etmek için ikilikçi olmayan bir düşünce anlayışını benimsediğini göstermektedir.
Düşünsel tabanını dünya savaşları sonrasında ortaya çıkan tinsel bunalımdan kaynaklanan kötümserlik ile Varoluşçuluk ve Hiççilik gibi düşünce dizgelerinin etkisi altında oluşturan Absürd Tiyatro anlayışının asal izleği yaşamın usa aykırılığıdır. Absürd Tiyatro anlayışı, dünya savaşları sonrasında ortaya çıkan kültürel kargaşa ortamının bir sonucu olarak, yaşadığı dünyaya 'yabancılaşan' ve 'yalnızlaşan' insanın durumunu yansıtmayı amaçlar. Absürd Tiyatro, 'yalnızlaşan' insanın durumunu sahneye taşımak için farklı arayışlar içerisinde olan oyun yazarları tarafından benimsenmiş ve toplumlarının deneyimlediği sosyo-politik-ekonomik koşullar bağlamında biçimlenmiştir. Diğer bir ifadeyle, kendi içinde belirlenmiş ilke ve kuralları olmayan, 'izm' ya da akım özelliği gösteren herhangi bir anlayışa bağlı olmayan Absürd Tiyatroyu, oyun yazarları kendi tarzlarında yorumlamış ve kendi toplumsal olgularıyla harmanlayarak okuyucuya/izleyiciye sunmuşlardır. Bu bağlamda; bu çalışma, Tom Stoppard'ın Bir Ayrı Huzur (A Separate Peace) (1969) adlı oyununu ve Aziz Nesin'in Çiçu (1969) adlı oyununu Absürd Tiyatro anlayışı ile ele almaktadır. Dramatik yaşamları ve ürettikleri eklektik tiyatro yapıtları bakımından çağdaş tiyatroda ses getiren Stoppard ve Nesin'in, adı geçen oyunlarda modern bireyin kimliğini, seçimlerini ve 'yalnızlığını' derinlemesine tartıştığı görülmektedir. 20.yüzyılın ikinci yarısında, farklı coğrafyalarda benzer kaygılarla eserler üreten Stoppard ve Nesin'in kendilerine özgü biçemler geliştirdiği ve bu biçemlerin Absürd Tiyatro geleneği ile benzeştiği vurgulanmaktadır. Bu çalışmada, oyunlardaki baş kişilerin ifadeleri ve biyografik bilgilerine dayanarak, 'yalnızlığın' bir çözüm, arzulanan bir olgu, olarak görüldüğü ve bu çözümün kişilere veya kurumlara bağlanmayı reddetme ve modern yaşamın getirdiği sorumluklardan kaçınma yolunda yattığı ortaya konulmaktadır.
scite is a Brooklyn-based organization that helps researchers better discover and understand research articles through Smart Citations–citations that display the context of the citation and describe whether the article provides supporting or contrasting evidence. scite is used by students and researchers from around the world and is funded in part by the National Science Foundation and the National Institute on Drug Abuse of the National Institutes of Health.
customersupport@researchsolutions.com
10624 S. Eastern Ave., Ste. A-614
Henderson, NV 89052, USA
This site is protected by reCAPTCHA and the Google Privacy Policy and Terms of Service apply.
Copyright © 2025 scite LLC. All rights reserved.
Made with 💙 for researchers
Part of the Research Solutions Family.