This article was checked by Turnitin. algısını yıkmaya çalıştığı sonucuna varılmıştır. Habertürk gazetesinin ise bazı haberlerinde Türkiye'de meydana gelen olayların sorumlusu olarak mültecileri gösterme yönelimine sahip olduğu, bazı haberlerinde ise mültecilere karşı sahiplenici bir tutum sergilediği gözlemlenmiştir.
Radyo ve televizyon kuruluşları özgür olmalı, ancak bu özgürlüklerini kötüye kullanmamaları için katı olmayan bir hukukî denetime tâbi olmalıdır. Bu durum, özellikle liberal öğretinin bir uzantısı olan 'Toplumsal Sorumluluk Teorisi'nin bir ilkesidir. Çalışma kapsamında betimleyici araştırma tekniği uygulanarak, kuruluşundan günümüze Türkiye Radyo ve Televizyon Kurumu (TRT) üzerindeki hukukî denetim yapısı ortaya konulmaya çalışılmıştır. Elde edilen bulgular neticesinde, TRT'de hukukî denetim türlerinden 'idarî denetim'e başvurulduğu görülmüştür. Merkezî yayın denetimi, kurum içi hiyerarşik denetim şeklinde 1966 yılında başlamıştır. 1983 yılında 2954 sayılı Kanun'un yürürlüğe girmesiyle, kurum içi hiyerarşik denetime yeni bir katman eklenmiş ve TRT'ye ilk kez bir dış idarî denetleyici kurum tayin edilmiştir. Ancak bu kurumun yetkilerinin sınırlı olması nedeniyle, bu dönemde de TRT yayınlarının denetiminde önceki döneme nazaran büyük bir kırılma yaşanmamıştır. Asıl ciddi kırılma, özel yayıncılığın başlaması ile 1994 yılında RTÜK'ün kurulması sonrasında gerçekleşmiştir. TRT, kendi kurum içi hiyerarşik denetimine ek olarak, bağımsız bir idarî otorite konumunda bulunan RTÜK denetimine tâbi tutulmuştur. 2002 yılında bu uygulamadan vazgeçilmiş olsa da, 2011 yılında TRT yayınları yeniden RTÜK tarafından denetlenmeye başlamıştır. Bu durumun yol açtığı en önemli sorun; 1994 yılından itibaren özel yayıncılar ile TRT'ye farklı yaptırımlar uygulanması ve yayıncılık alanının farklı aktörleri arasında eşitsizliğin ortaya çıkmasıdır.
Basının kendi kendini denetimi, saygın bir gazetecilik mesleği için büyük bir öneme sahiptir. Kimi zaman basın alanının denetlenmesinde hukuk yetersiz kalabilmektedir. İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra formüle edilen Toplumsal Sorumluluk Teorisi’ne göre, basındaki sorunları çözmenin en etkin yolu daha fazla hükümet müdahalesinden geçmemekte ve basının kendi özdenetimini sağlaması gerekmektedir. Basında özdenetimi sağlamanın en etkin yolu gönüllü basın konseyleri oluşturmaktır. Kanuna dayalı konseyler, özdenetim anlayışıyla genellikle bağdaşmamaktadır. Bu çalışmada, Türk basın tarihinde gerçek anlamda bağımsız ve gönüllü bir özdenetim kuruluşu olan Basın Konseyi’nin 1988 yılında kurulmasına kadar geçen dönemdeki kurumsal özdenetim faaliyetleri, özdenetim kuruşları ile devlet arasındaki ilişki bakımından incelenmeye çalışılmıştır. Amaç, Türk basın tarihinin en başından 1988 yılına kadar kurulan, belirli bir süre faaliyet gösteren ve daha sonra faaliyetine son veren özdenetim kuruluşları olan Osmanlı Matbuat Cemiyeti (1908), Basın Birliği (1938) ve Basın Şeref Divanı’nın (1960) yapılarını ortaya koymak, devlet ile olan ilişkilerini irdelemek ve bu kuruluşların devletten ne ölçüde bağımsız olduklarını tespit etmektir. Çalışmada betimleyici araştırma tekniğine başvurulmuştur. Araştırma sonucunda, bahsedilen üç meslek kuruluşunun da devlete kısmen veya tamamen bağlı olduğu sonucuna ulaşılmıştır. Bu kuruluşları gönüllü olarak ortaya çıkan özdenetim kuruluşları olarak değerlendirmek mümkün değildir.
scite is a Brooklyn-based organization that helps researchers better discover and understand research articles through Smart Citations–citations that display the context of the citation and describe whether the article provides supporting or contrasting evidence. scite is used by students and researchers from around the world and is funded in part by the National Science Foundation and the National Institute on Drug Abuse of the National Institutes of Health.