Dizaltı aterosklerotik periferik arter hastalığı ile sıklıkla kritik bacak iskemisi tablosuyla karşılaşılmaktadır. Lezyonlarında farmakolojik ajanların yararlarına rağmen günümüzde en etkili tedavi yöntemi revaskülarizasyondur. Bu çalışmada dizaltı endovasküler tedavi yöntemlerinden ilaç salınımlı balonlar ile çıplak balon sonuçlarının karşılaştırılması amaçlanmıştır. Gereç ve Yöntemler: Namık Kemal Üniversitesi Hastanesi Kalp Damar Cerrahisi kliniğinde, Ocak 2015 ve Haziran 2017 tarihleri arasında infrapopliteal revaskülerizasyon yapılan 196 hasta çalışmaya dahil edildi. Çalışma sırasında 100 hasta ilaç salınımlı balon ile (Lutonix, Bard, USA) ile tedavi edilirken, 96 hasta standart balon (Nanocross, Medtronic, USA) ile tedavi edildi. İki grup arasında bir yıllık açık kalma oranları karşılaştırıldı. Hastalar işlem sonrası birinci, üçüncü, altıncı ve on ikinci aylarda kontrole çağrılarak Ayak bileği-Kol indeksi (ABI) ölçümleri ve Rutherford sınıflaması ile takip edildi. Bulgular: Çalışmaya 83 kadın, 113 erkek hasta alındı. Hastaların ortalama yaşı 63,56±11,21 idi. Rutherford sınıflamasına göre ilaç salınımlı balon grubunda başlangıç Rutherford evrelemesi ortancası 4 (3-5) iken çıplak balon grubunda da 4 (3-5) olarak tespit edildi. Her iki grup arasında işlem sonrası 12 aylık takiplerde ekstremite kurtarma oranı ilaç salınımlı balonlarda %82,0 (n=82) olarak tespit edilirken çıplak balonlarda bu oran %65,6 (n=63) olarak tespit edildi. Ampütasyon oranları açısından ilaç salınımlı balon grubu istatistiksel olarak üstün bulunmuştur (p=0,009). Sonuç: Çalışma sonucunda 12 aylık açık kalma oranları ve klinik takiplerde ilaç salınımlı balonlar çıplak balonlara göre daha üstün olarak bulunmuştur. Anahtar kelimeler: Periferik arter hastalığı; dizaltı; ilaç salınımlı balon; çıplak balon.
Background Obesity is a common and growing health problem in vascular surgery patients, as it is in all patient groups. Evidence regarding body mass index (BMI) on endovascular aneurysm repair (EVAR) outcomes is not clear in the literature. We aimed to determine the impact of obesity on perioperative and midterm outcomes of elective EVAR between obese and non-obese patients. Methods Under a retrospective study design, a total of 120 patients (109 males, 11 females, mean age: 74.45 ± 8.59 (53–92 years)) undergoing elective EVAR between June 2012 and May 2020 were reviewed. Patients were stratified into two groups: obese (defined as a body mass index (BMI) ≥ 30 kg/m2) and non-obese (mean BMI < 30 kg/m2 (32.25 ± 1.07 kg/m2 vs 25.85 ± 2.69 kg/m2)). Results Of the 120 patients included in the study, 81 (67.5%) were defined as “nonobese,” while 39 (32.5%) were obese. The mean BMI of the study group was 27.93 ± 3.78 kg/m2. In obese patients, the procedure time, fluoroscopy time, and dose area product (DAP) values were longer than those of non-obese patients: 89.74 ± 20.54 vs 79.69 ± 28.77 min ( p = 0.035), 33.23 ± 10.14 vs 38.17 ± 8.61 min ( p = 0.01) and 133.69 ± 58.17 vs 232.56 ± 51.87 Gy.cm2 ( p < 0.001). Although there was no difference in sac shrinkage at 12-month follow-up, there was a significant decrease at 6-month follow-up in both groups ( p = 0.017). Endoleak occurred in 17.9% ( n = 7) of the obese group versus 11.1% ( n = 9) of the non-obese group ( p = 0.302). Iliac branch occlusion developed in four patients, 3 (3.7%) in the non-obese group and 1 (2.6%) in the obese group ( p = 0.608). The all-cause mortality rate was slightly higher in the obese group; however, it did not differ between the groups ( p = 0.463). Conclusion In addition to the longer procedure times, fluoroscopy times, and DAP values in obese patients, regardless of obesity, significant sac shrinkage in the first 6 months of follow-up was observed in both groups. No difference was documented with regards to mortality or morbidity following EVAR.
Aim: In this study, the aim was to investigate whether antegrade or retrograde approaches are superior in the endovascular treatment of femoropopliteal chronic total occlusions (CTO). Material and Methods: A total of 437 patients who were diagnosed with CTO in the femoropopliteal region and who subsequently underwent endovascular procedures between February 2019 and April 2022 were evaluated retrospectively. The patients were grouped as antegrade access and retrograde access. All patients were classified according to the Rutherford and TASC (Transatlantic Intersociety Consensus II) classification. The patients were followed for 2 years. Above-ankle amputation and >50% stenosis in the target vessel were considered a failure. ABI, improvement in clinical symptoms, and limb salvage were evaluated in controls. Results: Antegrade approach was performed in 218 of the endovascular procedures. Antegrade recanalization was successful in 201 patients (92.2%), and failed antegrade attempt was seen in 17 because the lesion could not be crossed. Retrograde approach was used in 197 of endovascular interventions. Successful retrograde recanalization was unsuccessful in 185 patients (93.9%), and retrograde intervention was unsuccessful in 12 patients because the lesion could not be crossed. When the two-year restenosis numbers were examined, it was 61 (30.3%) in the antegrade group, while it was 49 (25.5%) in the retrograde group, and there was a significant difference between the groups. When the one-year stent occlusions between the groups were examined, it was 14 (6.9%) in the antegrade group and 8 (4.1%) in the retrograde group, and there was a statistically significant difference between the groups. Conclusion: The retrograde approach is as effective and safe as the antegrade approach in the treatment of femoropopliteal CTO. It should be noted that it can be used as an alternative method without the need for any support device, especially in cases where the antegrade approach is unsuccessful.
Bu çalışma, siyanoakrilat embolizasyonunun etkinliğini değerlendirmeyi ve büyük safenöz ven yetmezliğini tedavi etmek için siyanoakrilat embolizasyon işlemlerinin kısa ve orta vadeli sonuçlarını analiz etmeyi amaçlamaktadır. Gereç ve Yöntemler: Büyük safenöz venin ciddi yetersizliği nedeniyle siyanoakrilat embolizasyonu ile tedavi edilen 582 hasta çalışmaya dahil edildi ve geriye dönük olarak analiz edildi. Hastalar ameliyat sonrası birinci ay, altıncı ay, birinci yıl ve ikinci yılda klinik olarak değerlendirildi. Tedavi edilen uzuvlar ayrı ayrı değerlendirildi ve kaydedildi. Bulgular: Postoperatif dönemde reflü 2 (% 0.3) hastada 12. ayda 0.5 sn, 24. ayda 2 (% 0.3) hastada 1 sn düzeyinde değerlendirildi. Hastalar ağrı, yanma, yorgunluk, kaşıntı gibi minör komplikasyonların 12. ayda% 98.8 oranında iyileştiğini belirtmişlerdir. Önemli bir komplikasyon olan derin ven trombozu, 12. ayda 1 (% 0.2) hastada görüldü. Preoperatif olarak belgelenen ortalama venöz klinik şiddet skoru 8.86 ± 1.59'dan 0.88 ± 0.61'e (p <0.05) ve ağrı skalası skoru 7.93 ± 0.75'ten 0.73 ± 0.73'e anlamlı olarak azaldı (p <0.05). Sonuç: Yüksek oklüzyon oranları, çok az komplikasyon ve yüksek hasta konforu sağlamanın yanı sıra kozmetik sonuçlar açısından da başarılı bir uygulama olması nedeniyle büyük safen ven yetmezliğinin tedavisinde uygun endikasyonda güvenle kullanılabileceği düşünülmektedir.
scite is a Brooklyn-based organization that helps researchers better discover and understand research articles through Smart Citations–citations that display the context of the citation and describe whether the article provides supporting or contrasting evidence. scite is used by students and researchers from around the world and is funded in part by the National Science Foundation and the National Institute on Drug Abuse of the National Institutes of Health.
customersupport@researchsolutions.com
10624 S. Eastern Ave., Ste. A-614
Henderson, NV 89052, USA
This site is protected by reCAPTCHA and the Google Privacy Policy and Terms of Service apply.
Copyright © 2024 scite LLC. All rights reserved.
Made with 💙 for researchers
Part of the Research Solutions Family.