Bu araştırma, pediatri yoğun bakımda çalışan hemşirelerin dikkat düzeylerini ve etkileyen faktörleri belirlemek amacıyla yapıldı. Yöntem: Araştırmanın evrenini, Türkiye'deki bir ilin iki kamu hastanesinde bulunan pediatri yoğun bakım ünitelerinde çalışmakta olan hemşireler oluşturmuştur. Araştırma 18 Eylül-10 Ekim 2019 tarihleri arasında örneklem seçimine gidilmeden çalışma kriterlerine uyan ve katılmayı kabul eden 61 hemşire ile tamamlandı. Verilerin toplanmasında "Hemşire Tanıtıcı Bilgi Formu" ile "Sayı Menzili Testi" kullanıldı. Verilerin değerlendirilmesinde standart sapma, ortalama, minimum, maksimum, t testi, Kruskal wallis, pearson korelasyon analizi kullanıldı. Bulgular: Araştırmaya katılan hemşirelerin %52.5'i kadın, %91.8'i lisans düzeyinde eğitim almış, %55.7'si evli, % 57.4'ünün 24 saatlik vardiya ile çalışmakta olduğu tespit edildi. Araştırmada hemşirelerin dikkat düzeyinin yaş, çalışılan vardiya saati ve uyku kalitesinden etkilendiği saptandı (p<0.05). Araştırmada hemşirelerin nöbet öncesi ileri sayı skoru ile nöbet sonrası ileri sayı skorları arasında anlamlı fark olduğu ve dikkat düzeyinin etkilendiği belirlendi (p<0.05). Sonuç: Araştırmada bazı değişkenlerin hemşirelerin dikkat düzeyini etkilediği ve vardiyalı çalışmanın hemşirelerin bilişsel fonksiyonlarını etkileyerek dikkat düzeyini azalttığı belirlendi.
Amaç: Bu araştırma diyabetik ketoasidoz tanısıyla pediatri yoğun bakım ünitesine yatan çocukların ilk bulguları ve günlük yaşam aktivitelerinin değerlendirilmesini belirlemek amacıyla yapıldı.
Yöntem: Araştırma bir çocuk hastanesinde Ekim-Aralık 2021 tarihleri arasında yürütüldü.
İlişki arayıcı, kesitsel türde yapılmış olan araştırmanın örneklemini, diyabetik ketoasidoz tablosuyla yatışı yapılan 54 çocuk araştırmaya dahil edilmiştir. Verilerin toplanmasında Wong Baker Ağrı Değerlendirme Ölçeği, Glaskov Koma Skalası ve Katz Günlük Yaşam Aktiviteleri (GYA) indeksi kullanıldı.
Bulgular: Çalışmaya dahil edilen çocukların günlük yaşam aktiviteleri indeksi, Wong Baker Ağrı değerlendirme ve glaskow koma skalası, oral açılma süresi, ateş, nabız vd. parametrelerin birbirleriyle ilişki durumunu belirlemek için pearson Correletion testi yapıldı. Pearson Correletion testinde r=0 “Hiç ilişki yok”, r= 1 “mükemmel ilişki” olduğunu, < ±0.3 “zayıf ilişki” olduğunu, 0.3 ile 0.5 arasındaki değerler "orta düzeyde ilişki" olduğunu, 0.50 ile 0.70 arasındaki değerler "iyi düzeyde ilişki" olduğunu ve >0.7 değerleri "güçlü ilişki" olduğunu göstermektedir. GYA indeksi ile VAS arasında negatif yönde orta düzeyde (r=-.321) ilişki olduğu, GYA indeksi ile GKS arasında pozitif yönde iyi düzeyde (r=.540) ilişki olduğu, VAS ile GKS arasında negatif yönde orta düzeyde (r=-.416) ilişki olduğu görülmektedir.
Sonuç: Sonuç olarak GYA ile VAS arasında negatif yönde bir ilişki olduğu, GYA indeksi ile GKS arasında pozitif yönde iyi düzeyde, VAS ile GKS arasında negatif yönde orta düzeyde ilişki olduğu görülmektedir.
Metabolik sorunu olan çocuğun ebeveynlerinin bakım yükünün algılanan sosyal destek ve yaşam kalitelerine etkisinin incelenmesi amacıyla yapıldı.Yöntem: Araştırmanın örneklemini Gazi Yaşargil Eğitim Araştırma Hastanesi endokrin bölümüne başvuran 90 çocuk hastanın ebeveynleri oluşturmakta olup, araştırma tanımlayıcı ilişki arayıcı olarak yapıldı. Araştırmada, "Zarit Bakım Yükü Ölçeği", "Çok Boyutlu Algılanan Sosyal Destek Ölçeği" ve "Yaşam Kalitesi Ölçeği" kullanıldı. Veriler sayı, yüzdelik, ortalama, student t testi, kruskal wallis ve pearson korelasyon ile analiz edildi.Bulgular: Araştırmaya katılan ebeveynlerin; yaş ortalaması 30.21±6.10 yıl ve %78.9'u çocukların annesidir. Çocukların % 52.2' sinin kız, %32.2'si fenilketonüri, %21.1'nin biotidinaz eksikliği tanısı aldığı belirlendi. Ebeveynlerin bakım yükü puan ortalaması 45.17±9.08, yaşam kalitesi puan ortalaması 20.51±3.35, algılanan sosyal destek puan ortalaması 40.20±8.55 olarak bulundu. Ebeveynlerin bakım yükü, algılanan sosyal destek ve yaşam kaliteleri arasında ve yaşam kaliteleri ile algılanan sosyal destek düzeyleri arasında negatif yönde önemli bir ilişki olduğu belirlendi (p<0.05).
Sonuç:Ebeveynlerin bakım yükü ile yaşam kalitesi ve algılanan sosyal destek düzeyi arasında önemli bir ilişki olduğu, algılanan sosyal destek düzeyi arttıkça bakım yükünün azaldığı ve yaşam kalitesinin arttığı belirlendi.
Background: Spiritual care is an integral part of palliative care. A nurse's perception of spiritual care is an effective factor for giving spiritual care. Aim: To determine the perception of spiritual care and the variables that might affect the perception of spiritual care among palliative care nurses. Methods: This cross-sectional study included 51 nurses working in the palliative care units. Perceptions of spiritual care was measured with the Spiritual Support Perception Scale. Findings: The mean score of the perception of the spiritual care of the nurses was found to be 64.22±9.25. A negative correlation was found between the nurses' mean score of the perception of spiritual care and the number of patients to whom those nurses provided daily care. Conclusion: This study has found that palliative care nurses had a high level of perception of spiritual care. Based on the study results, it was determined that the number of patients receiving daily care was a predictor for the perception of spiritual care.
scite is a Brooklyn-based organization that helps researchers better discover and understand research articles through Smart Citations–citations that display the context of the citation and describe whether the article provides supporting or contrasting evidence. scite is used by students and researchers from around the world and is funded in part by the National Science Foundation and the National Institute on Drug Abuse of the National Institutes of Health.