Papillon-Lefevre syndrome (PLS) is an autosomal recessive disorder. Main features of PLS are hyperkeratosis of palms and soles concomitant with premature loss of primary and permanent dentition due to progressive periodontitis. Dental management of patients with PLS is usually challenging because of early excessive loss of alveolar bone support. We describe dental rehabilitation of a 34-year-old patient with PLS with severely atrophic mandible by means of 2 short (6 mm) dental implants between 2 mental foramina supporting an implant retained complete denture. After 1 year of follow-up period, the patient was doing well and there was no sign of bone resorption. In patients with PLS, dental osseointegrated implants (even with shorter lengths) can be safely used for atrophic mandibles instead of invasive preprosthetic applications such as bone augmentation, nerve lateralization, or alveolar distraction to avoid possible complications.

To explore a new surgical approach for impacted teeth extraction and cystectomy using piezosurgery that provides proper bone healing in normal anatomical structure without additional fixation and graft materials. In cases with intact and relatively thicker vestibular compact bone, a bone flap design was used with converging osteotomy lines made with piezosurgery tips which allow proper stabilization after enucleation or extraction. Procedure was performed in 10 patients with 9 to 36 months follow-up resulted in satisfactory healing without any complications. Comparing to traditional techniques, effective enucleation and accelerated bone regeneration are achieved, with reduced risk of complications, operation time, and costs.

ÖzetMaksillofasiyal bölgede yabancı cisimlerle sık karşılaşılmaktadır. Gerek objelerin boyutu gerekse anatomik yapılara olan yakınlıkları nedeni ile tanı koymada zorluk yaşanılabilir. Baş ve boyun bölgesine herhangi bir sebeple yerleşmiş bu yabancı cisimlerin teşhisi, eşlik eden yumuşak ve sert doku yaralanmaları sebebiyle göz ardı edilebilir ve yıllar boyu asemptomatik kalabilir. Bu yaralanmaların tedavisinde; multidisipliner takım çalışması ve gerekli prosedürlerin sırası ile uygulanması tatmin edici sonuçlar almak açısından önem arz etmektedir. Bu vaka raporunda trafik kazası geçiren ve dış merkezde tedavi gören iki hastadan bahsedilmektedir. Tedavilerinin ardından taburcu edilen hastalar çene-yüz bölgelerindeki ağrı şikayeti ile kliniğimize başvurdular. Rahatsızlıklarına sebep olan, kaza sonrası vücutlarına saplanan ve önceki muayenelerinde gözden kaçan yabancı cisimler radyografik olarak tespit edildikten sonra cerrahi müdahale ile çıkartıldı. Maksillofasiyal bölge travmalarında hayatı tehdit eden yaralanmalara öncelikli olarak müdahale edildiği için ilgili bölgedeki yumuşak veya sert dokuya saplanmış yabancı cisimlerin gözden kaçması muhtemeldir. Bu tür durumlarda hasta anamnezi ve klinik değerlendirme neticesinde maksillofasiyal bölgede bir yabancı cisim varlığından şüphelenildiğinde ek görüntüleme yöntemlerinin faydalı olabileceği unutulmamalıdır.

Bisphosphonates are becoming increasingly important in the treatment of metabolic and oncological diseases involving the skeleton.