Günümüzde müdahale edilmesi gerekli alanların başında gelen çocuk işçiliği; çocukların fiziki, psikolojik, sosyolojik gelişimlerini olumsuz etkilemesi sebebiyle önemlidir. Uluslararası Çalışma Örgütü'nün 2017 verilerine göre, 5-17 yaş grubundaki 151,6 milyon çocuk, çalışmaktadır. Çocuk işçiliğinin sebebi işsizlik ve işsizliğin bir sonucu olan yoksulluktur. Türkiye İstatistik Kurumu'nun 2006 tarihli Çocuk İşgücü Anketi sonuçlarına göre, 6-17 yaş gurubundaki çocukların çalışma nedenlerinin başında % 51,1 ile "hane halkı gelirine katkıda bulunmak" gelmektedir. Ailelerinin sosyo-ekonomik durumları kötü olduğu için çalışmak zorunda kalan çocuklar; çalışma hayatında meslek öğreniminden ziyade gelir sağlamak için yer almaktadırlar. Anılan olumsuzlukların giderilmesine katkı sağlamayı amaçlayan bu çalışmada; çocuk işçiliğinin dünyada ve Türkiye'deki mevcut durumu analiz edilecek olup, çocuk işçiliğini önlemeye yönelik ulusal ve uluslararası müdahale yöntemlerinden bahsedilerek politikalar geliştirilmesine yönelik öneriler sunulacaktır.
Göçler tarih boyunca dinamik olarak yaĢanan, toplumları farklı seviyelerde etkileyen ve ülkelerin sosyoekonomik kalkınması üzerinde olumsuz izler bırakan yer değiĢimleridir. Bu çalıĢmada; toplumların geliĢmesi ve sosyoekonomik kalkınma üzerindeki olumsuz etkilerinin giderilebilmesi için göçlerin azaltılmasının gerekliliği ve ülkenin dengeli bir Ģekilde geliĢebilmesi için bölgesel kalkınmanın güçlendirilmesinin önemi üzerinde durulmuĢtur. ÇalıĢmanın amacı; göçlerin sosyoekonomik geliĢme ve kalkınma üzerindeki etkilerini ortaya koymak ve bu üç kavram arasındaki etkileĢimi açıklamaktır. Yöntem olarak teorik veriler, saha çalıĢmaları, gözlemler ve alandaki tespitlerden yararlanılmıĢtır. Türkiye"de yaĢanan göç hareketlilikleri ve bu göçlerin ülkenin kalkınması ve geliĢmesi üzerindeki etkileri üzerinde durulmuĢtur. Ġnsanların çeĢitli sebeplerle göç etmek zorunda kalması ve belli bölgelere yoğunlaĢması ülkenin imkân ve fırsatlarının yeterince kullanılmasını engellemekte ve bölgesel farklılıkları doğurmaktadır. DıĢ göçler, iĢgücü göçü ve beyin göçü yoluyla beĢerî sermayenin ülkenin kalkınmasına yönelik kullanımını önlemektedir. YerleĢik düzenin dinamik bir yapıda olması ve göç sirkülasyonlarının yoğun olması ülkenin sosyoekonomik geliĢme ve kalkınmasını yavaĢlatmaktadır. Ülkenin sağlıklı bir Ģekilde geliĢebilmesi için iç ve dıĢ göçün önlenmesi veya azaltılması gerekmektedir. Hizmet ve yatırımları ülke geneline dengeli dağıtmak göç hareketlerini yavaĢlatacak ve insanların yaĢadığı bölgeleri sahiplenmesini sağlayacaktır. Ġnsanların hizmetlerin bulunduğu yerlere yoğunlaĢmasına zemin oluĢturmak yerine hizmetleri insanların ayağına götürmek göçlerin azalmasını sağlayacak ve kalkınmayı güçlendirecektir. Göç hareketleri daha çok bölgesel imkanların yetersizliğinden kaynaklanmaktadır. Daha verimli eğitim ve sağlık hizmetine eriĢim beklentisi, güvenlik, iĢ ve istihdam olanaklarının yetersizliği gibi göç etmeye sebep olan etmenlerin bölgesel düzeyde iyileĢtirilmesinin ve bu sorunların çözümü için uygulanabilir kalıcı politikalar üretilmesinin insanların kolay yer değiĢtirmesini önleyeceği ve ülkenin dengeli kalkınmasını sağlayacağı düĢünülmektedir.
Modern dünya düzeni, ekonomik, teknolojik gelişme ve yenilikler bireylerin ihtiyaç hiyerarşisini değiştirmiş, refah toplumunun ruhunu oluşturan sosyal devlet ve sosyal belediyecilik anlayışı yaygınlaşmış, yeni yerel sosyal politika üretim ve uygulamalarına ihtiyaç duyulmuştur. Yerel yönetimlerin bölgesel farklılıklar, gelişmişlik düzeyi, yerel halkın sosyoekonomik ve kültürel yapısını daha iyi tanıması, sorunlara hâkim olması ve halka daha yakın olması sosyal politika üretimi ve uygulamalarında söz sahibi olmasını gerekli kılmıştır. Bu makalenin amacı; sosyal politika uygulamalarının ve sosyal hizmetlerin yerelleştirilerek merkezi yönetim yerine yerinden yönetim tarafından üretilip uygulanmasının önem ve gerekliliğini Sakarya Büyükşehir Belediyesi Sosyal Gelişim Merkezinin hizmet ve uygulamaları özelinde açıklamaktır. Araştırma ‘durum çalışması (örnek olay)’ yöntemine dayalı ‘iç içe geçmiş tek durum deseni’ niteliği taşımaktadır. Verilerin toplanmasında görüşme tekniği kullanılarak merkez yöneticileri ve çalışanları ile mülakatlar yapılmış, merkezin hizmet ve faaliyetlerine yönelik dokümanlar incelenmiştir. Çalışmanın teorik alt yapısında ise sosyal politika, sosyal hizmet, sosyal belediyecilik, merkezi yönetim ve yerinden yönetim kavramları incelenerek sosyal hizmet ile ilişkileri ele alınmıştır. Araştırma sonucunda yereldeki sosyal sorunların çözümü için uygulanabilir yerel sosyal politikalar üretilmesi ve yerel yönetimler tarafından sosyal hizmet perspektifinde uygulanmasının merkezi yönetim uygulamalarına göre daha etkin ve verimli olacağı kanaati ortaya çıkmıştır.
Yerel yönetimler günümüzde önemli sosyal politika uygulayıcısı kurumlar olarak görülmektedir. Özellikle sorumluluk sahalarındaki vatandaşların farklılaşan ve özelleşen ihtiyaçlarının giderilerek, toplumsal huzurun sağlanmasında önemli işlevleri bulunmaktadır. Bu araştırmada, Sakarya Büyükşehir Belediyesi hizmetlerinin sosyal yardım ve sosyal hizmet kapsamında mı yoksa daha geniş kapsamlı sosyal politika düzeyinde mi olduğu belirlenmeye çalışılmıştır. Nitel veri toplama yöntemlerinden görüşme/mülakat yoluyla toplanan veriler içerik analizi tekniğiyle çözümlenmiştir. Sonuçta, Sakarya Büyükşehir Belediyesi hizmetlerinin çoğunlukla sosyal yardım ve sosyal hizmet düzeyinde kaldığı, özellikle Sakarya Büyükşehir Belediyesi'nin hedeflediği hizmetlerin, sosyal politikadan çok sosyal hizmetler üzerine odaklandığı anlaşılmıştır.
ÖzBu araştırmanın amacı, çalışanların örgütsel adaleti ne şekilde algıladıklarının ve farklı demografik özelliklerin algılamaları farklılaştırıp farklılaştırmadığının belirlenmesidir. Araştırma Türkiye'de 551 büyükşehir belediye çalışanı ile yapılan anket çalışması sonucunda ortaya çıkan bilgilerden derlenmiştir. Elde edilen veri, Niehoff ve Moorman (1993) tarafından geliştirilen "Örgütsel Adalet Ölçeği" ile toplanmıştır. Araştırma sonucunda örgütsel adalet algısının cinsiyet, yaş ve çalışma şekline göre farklılık göstermediği fakat eğitim durumu ve işyerinde çalışma süresine göre farklılık gösterdiği ispatlanmıştır.Anahtar Kelimeler: Örgütsel adalet, yönetim, örgütsel davranış, büyükşehir belediyesi Abstract:The objective of the study is to determine how workers perceive the organizational justice and whether the different demographic features affect how these groups perceive organizational injustice. Research is based on 551 surveys conducted a greater municipality in Turkey. Data were collected by "Organizational Justice Scale" developed by Niehoff and Moorman (1993). Results demonstrated that perception of organizational justice does not differentiate according to sex, age and working seniority but differentiates according to educational level and length of service.
scite is a Brooklyn-based organization that helps researchers better discover and understand research articles through Smart Citations–citations that display the context of the citation and describe whether the article provides supporting or contrasting evidence. scite is used by students and researchers from around the world and is funded in part by the National Science Foundation and the National Institute on Drug Abuse of the National Institutes of Health.
customersupport@researchsolutions.com
10624 S. Eastern Ave., Ste. A-614
Henderson, NV 89052, USA
This site is protected by reCAPTCHA and the Google Privacy Policy and Terms of Service apply.
Copyright © 2025 scite LLC. All rights reserved.
Made with 💙 for researchers
Part of the Research Solutions Family.