Background
A subset ofpatients found to have total occlusion of the culprit artery (TOCA), present with non-ST-segment elevation myocardial infarction (NSTEMI) and elevated biomarkers. The aim of this study is to assess the effect of the TOCA in patients presenting with NSTEMI.
Methods
This multicenter observational study was retrospectively conducted between 2015 and 2019. Thrombolysis in myocardial infarction (TIMI) flow grades 0–1 was defined as the TOCA. The primary end point included a combination of all-cause death, myocardial infarction, target vessel revascularization, stent thrombosis, and stroke.
Results
Of 3272 patients, TIMI 0–1 flow in the culprit artery was present in 488 (14.9%) patients. TOCA was more likely to be of thrombotic origin (54.1% vs. 10.3%; P < 0.001) and visible collaterals (22.5% vs. 4.4%; P < 0.001). The rates of 30-day (14.3% vs. 7.2%; P < 0.001) and 2-year (25% vs. 19.1%; P = 0.003) primary end points were significantly higher in TOCA patients. Fatal arrhythmias were remarkably higher at 30-day (8.6% vs. 4%; P < 0.001) and 2-year (9% vs. 5.2%; P = 0.001) follow-ups. Mechanical complications were also higher in patients with TOCA at 30 days (0.8% vs. 0.2%; P = 0.013). Moreover, TOCA (OR, 1.379; P = 0.001) was one of the independent predictors of MACCE in NSTEMI patients.
Conclusion
The current data suggest that patients with TOCA in the context of NSTEMI are at higher risk of MACCE, fatal arrhythmias, and mechanical complications.
Son yüzyılın en önemli sağlık sorunlarından biri haline gelen COVID-19 enfeksiyonu, 2019 yılında ortaya çıkmış ve dünya çapında bir salgına dönüşmüştür. COVID-19 ciddi solunum sistemi ve kardiyovasküler sorunlar yaşanmasına hatta ölüme yol açabilmektedir. Salgın sürecinde kadınlar yüksek riskli grup olarak kabul edilmektedirler. Solunum sistemi hastalıkları ve enfeksiyonların gebe kadın ve fetüsün sağlığını önemli ölçüde etkilediği bilinmektedir. Maternal solunum sıkıntısı ve enfeksiyonlar; hipoksi, fetal stres, erken doğum, fetal ölüm gibi olumsuz sonuçlara yol açabilmektedir. Bunun yanı sıra salgın nedeniyle sağlık hizmeti sunumunda yaşanan aksaklıklar riskli gebelikler ve acil obstetrik durumlar açısından anne ve yenidoğan sağlığını tehdit etmektedir. Diğer taraftan pandemi sürecinde cinsel sağlık veya üreme sağlığı hizmetlerinin salgınla mücadele kapsamına dâhil edilmesi anne ve yenidoğanın sağlık sorunlarının artmasının yanı sıra, aile planlaması hizmetlerinin yetersizliği, istenmeyen gebelik, sağlıksız koşullarda düşük yapma gibi durumlara yol açarak kadın sağlığını olumsuz etkilemektedir. Bu derlemede COVID-19 pandemisinin kadın sağlığı üzerindeki etkileri gebelik ve aile planlaması hizmetleri açısından ele alınmıştır.
Amaç: Bu çalışma COVID-19 pandemi sürecinde sağlık çalışanlarının tükenmişlik, iş doyumu ve yaşam doyumu düzeylerini belirlemek amacıyla yürütülmüştür.Gereç ve Yöntemler: Tanımlayıcı, kesitsel tipte tasarlanan bu araştırma 227 sağlık çalışanının katılımıyla gerçekleştirilmiştir. Araştırma verileri Maslach Tükenmişlik Ölçeği, İş Tatmini Ölçeği ve Yaşam Doyum Ölçeği kullanılarak, 15 Mayıs-15 Temmuz 2021 tarihleri arasında online olarak toplanmıştır. Verilerin analizinde tanımlayıcı istatistikler, Mann-Whitney U testi, Kruskal-Wallis testi ve Korelasyon analizi yapılmıştır.Bulgular: Katılımcıların %63’ü kadın, %33.5’i 30-39 yaş grubunda, %96.5’i üniversite mezunu, %39.2’si hemşire ve %55.1’i ikinci basamak sağlık kuruluşunda çalışmaktaydı. Maslach Duygusal Tükenme puan ortalaması 20.37±37.71, Maslach Duyarsızlaşma puan ortalaması 8.75±3.39, Maslach Kişisel Başarı puan ortalaması 14.07±5.18, İş Tatmini puan ortalaması 2.83±0.98 ve Yaşam Doyumu puan ortalaması 12.89±4.35 olarak saptanmıştır. Kadınlarda duygusal tükenme ve duyarsızlaşma daha yüksek, yaşam doyumu daha düşük bulunmuştur. Hemşireler-ebeler ve COVID-19 enfeksiyonu geçirenlerde duygusal tükenme daha yüksek, kişisel başarı anlamlı düzeyde daha düşüktür. Hem gündüz hem gece nöbeti şeklinde çalışanlarda, çalışma süresi 0-4 yıl olanlarda ve 20-29 yaş grubunda duyarsızlaşma anlamlı düzeyde yüksektir. Ayrıca bekâr olanlarda ve sadece gündüz çalışanlarda iş tatmini puan ortalaması anlamlı düzeyde yüksek bulunmuştur (p<0.05).Sonuç: Sağlık çalışanlarında iş tatmini ve yaşam doyumunun orta düzeyde olduğu görülmüştür. Duygusal tükenme ve duyarsızlaşma puanları orta, kişisel başarı puanları düşük düzeydedir.
Mitral ring dehiscence is a rare clinical condition and may result in the recurrence of severe mitral regurgitation(MR). Echocardiography has a critical role in the diagnosis. In this case, a patient with prosthetic mitral ring dehiscence was evaluated with transesophageal echocardiography and demonstrative images have been obtained. Interestingly, two different MR jets, first one from the perimitral ring and the second one from the basal portion of the posterior mitral leaflet(PML) were present. Most likely, suturing of the mitral ring to the basal portion of the PML, which is an unexpected condition, caused to MR after the ring dehiscence Case
scite is a Brooklyn-based organization that helps researchers better discover and understand research articles through Smart Citations–citations that display the context of the citation and describe whether the article provides supporting or contrasting evidence. scite is used by students and researchers from around the world and is funded in part by the National Science Foundation and the National Institute on Drug Abuse of the National Institutes of Health.