Ö ÖZ ZE ET T Yaşam mucizesi olarak adlandırılan doğumun, anne ve bebek açısından en iyi şekilde sonlanması için doğal fizyolojisi içerisinde gerçekleştirilmesi, bakımda buna olanak sağlanması ve desteklenmesi gerektiği belirtilmektedir. Dünya Sağlık Örgütünün (DSÖ) önerisi de bu yönde olup, gerekmedikçe müdahale yapılmaması belirtilmekte ve doğum eylemi sürecinde bir ve ikinci evrede hareket serbestliği önerilmektedir. Son yıllarda üzerinde durulan, kanıta dayalı çalışmalarla desteklenen ve DSÖ önerdiği hareket serbestliğindeki mantık, doğum eylemi sürecinde kadının istediği zaman istediği hareketi yapmasına izin verilmesi ve buna olanak sağlanmasıdır. Doğum mekanizmasının fizyolojik olarak kadına hangi aşamada hangi harekete gereksinim olduğunu içgüdüsel olarak hissettireceği ve kadının o bağlamda eylemde bulunacağı ifade edilmektedir. Doğum eyleminin birinci evresi olan dilatasyon sürecinde (travay), kadının serbest hareket etmesi sağlanarak istediği pozisyonu almasının etkili doğum kontraksiyonu sağladığı, doğum süresini kısalttığı, fetü-sün inişini kolaylaştırarak doğumu hızlandırdığı, plasental kan akımını artırdığı, olumlu perineal sonuçlara neden olduğu, annenin konfor ve memnuniyetini artırdığı belirtilmektedir. Bu nedenle, doğum eyleminde travay sürecinde kadının içindeki dürtülerini izleyerek en rahat, en doğru pozisyonu bulması için özgürce hareket etmesi gerektiği ve bunun için hareket serbestliğin sağlan-masının önemli olduğu vurgulanmaktadır. Bu çalışmada, doğum eyleminde travay sürecindeki hareket serbestliğinin öneminin, doğum eylemine etkilerinin, anne ve bebek açısından yararları-nın ve kadın doğum hemşiresine düşen rollerin literatür bağlamında irdelenmesi amaçlanmıştır.A An na ah ht ta ar r K Ke el li im me el le er r: : Doğum; travay; hareket serbestliği; etkileri; hemşirenin rolü A AB BS ST TR RA AC CT T Its stated that the birth-which is called as the miracle of life-is requried to be carried out through natural physiology, enabled and supported during care so that this miraculous experience can be concluded ideally for both mother and infant. World Health Organization (WHO) suggestion is also in this way. Furthermore, WHO underlines the fact that it shouldn't be interfered unless needed and freedom of movement should be suggested in 1 st and 2 nd phase during labor. The reason in the freedom of movement that has been also suggested by WHO, discoursed lately and supported with the evidence-based studies means that a mother to be should be allowed to perform whenever she wants and this allowance should be provided. It is indicated that the birth mechanism will make the woman feel physiologically what action is needed at which process and thus the woman will do an act in that context. In the dilatation process, which is the 1 st phase of labor, it is asserted that the woman is enabled to move freely so that she can have the position she demands-which provides an effective labor contraction. This also shortens the period of labor, expedites the labor by catalyzing the descent of the fetus, in...
Bu çalışma ebelik öğrencilerinin sosyal medya kullanım amaçları ve sıklıklarının, mesleğe bakış açılarının, sosyal çevreden etkilenme durumlarının değerlendirilmesi amacıyla planlandı. Gereç ve Yöntem: Kesitsel ve tanımlayıcı tipteki bu araştırmada veriler 19 soruluk "Öğrenci Bilgi Formu" ile online ortamda gönüllü olan 126 ebelik öğrencisi ile yapıldı (N=260). Verilerin analizinde tanımlayıcı istatiksel yöntemler kullanıldı.Bulgular: Ebelik öğrencilerinin çoğunluğu sosyal ağlara akıllı telefonlardan erişiyor (%99.2) ve sosyal medyayı 3 yıl ve üzeri süredir (%84.1), günde 2-3 saatini ayırarak ve genellikle "arkadaşları ile sohbet etmek" amacıyla ve "Whatsapp" hesabını kullanıyordu. Öğrenciler ebelik ile ilgili yapılan sosyal medya eğlencelerinden rahatsızdı ve "toplum yargıları"ndan dolayı mesleğin olumsuz bir imaja sahip olduğunu düşünüyordu. Ebelik öğrencilerinin çoğu sosyal medya kullanımının mesleki örgütlenmeye olumlu etkisi olacağını bildirdi. Sonuç: Ebelik mesleğinde toplum yargılarının değiştirilmesi, gelecekte iyi bir konuma gelebilmesi ve mesleki örgütlenmenin artması için sosyal medyanın bilinçli kullanımın eğitimle desteklenmesi önerilebilir.
Castleman’s disease was first described by Castleman et al. in 1956 as a non-lymphoproliferative disease. Castleman’s disease (CD), or angiofollicular lymphoid hyperplasia, is a rare disease with unknown etiology that can be easily misdiagnosed as lymphoma, neoplasm, or infection. Very few cases of pelvic origin and observed in pregnancy have been reported in the literature and are usually asymptomatic. Preoperative diagnosis is very difficult due to nonspecific imaging findings and rarity; most cases are diagnosed based on postoperative pathological examination. In this paper, a case of a 36-year-old pregnant woman suspected of adnexal origin in the uterine posterolateral, which was detected incidentally by ultrasound, was presented. The patient underwent a successful mass excision. Pathology of mass observed to be in the pelvic retroperitoneum was detected as localized unicentric and hyaline vascular CD. The study was conducted to discuss the diagnostic tools and perioperative management needed to identify the retroperitoneal unicentric Castleman case
scite is a Brooklyn-based organization that helps researchers better discover and understand research articles through Smart Citations–citations that display the context of the citation and describe whether the article provides supporting or contrasting evidence. scite is used by students and researchers from around the world and is funded in part by the National Science Foundation and the National Institute on Drug Abuse of the National Institutes of Health.
customersupport@researchsolutions.com
10624 S. Eastern Ave., Ste. A-614
Henderson, NV 89052, USA
This site is protected by reCAPTCHA and the Google Privacy Policy and Terms of Service apply.
Copyright © 2024 scite LLC. All rights reserved.
Made with 💙 for researchers
Part of the Research Solutions Family.