Amaç: Tonsillektomi çocuk yaş grubunda en sık yapılan ameliyatlardan birisidir. Actinomiçes türleri Gram-pozitif, spor oluşturmayan fakültatif anaerobik bakterilerdir. Aktinomikoz, subakuttan kronik enfeksiyona kadar apse oluşumu ile karakterize bir hastalıktır. Yöntem: Ocak 2016 -Ocak 2019 tarihleri arasında Alanya Alaaddin Keykubat Üniversitesi Eğitim ve Araştırma Hastanesinde tonsillektomi uygulanan 185 hastanın tonsillektomi materyalleri ile çalıştık. Bulgular: Tonsillektomi yapılan 98 (% 53) erkek ve 87 (% 47) kadın 185 hasta çalışmaya dahil edildi. Ortalama yaş 12.6 (dağılım 3-56) idi. Toplam 64 hastada Actinomiçes varlığı gösterildi. Sonuç: Actinomyces türleri tonsil dokusu florasında fırsatçı enfeksiyona neden olan bakterilerdir. Tonsiller Aktinomikoz kolonizasyonu yetişkinlerde ve büyük çocuklarda daha yaygındır.

BACKGRAUND: There is evidence that the adverse effects of metamizole occur due to the effect of the drug on the hematopoietic stem/progenitor cells, and therefore, the disruption of hematopoiesis. Therefore, our study aimed to evaluate the effects of metamizole on hematopoietic stem/progenitor cells using cell culture techniques. MATERIAL AND METHODS: In our study, samples were taken from stem cell products of healthy allogeneic stem cell transplant donors. The colony-forming unit (CFU) assay was used for the cells obtained from these samples. In addition, the drug effects on cell proliferation were evaluated with the MTT. Furthermore, the cell colonies were labelled with immunofl uorescent antibodies and the effects of metamizole on cell types formed in culture were evaluated. RESULTS: We determined that metamizole negatively affects the proliferation of cells, especially starting from 10 μM. As a result of the evaluation of colonization, we saw that the number of colonies decreased with increasing concentrations. Granulocyte-macrophage colonies were more affected at increasing concentrations than other colonies. As a result of the evaluations of our in vitro study, it was also shown as an important fi nding that the individual effects of the drug were highly variable. CONCLUSION: CFU method can be used as a suitable method to investigate the effects of drugs and toxic substances on hematopoiesis. We also think it may be suitable for pre-analysing hematopoietic side effects in new drug research. In addition, using stem cell samples in studies may contribute more easily to the in vitro simulation of hematopoietic differentiations (Fig. 7, Ref. 29).

Anjiokeratom, klinik olarak soliter papül veya plaklarla karakterize kapiller vaskuler bir malformasyondur. Klinik olarak tek bir lokalize lezyon veya jeneralize diffüz form olarak karşımıza çıkabilir. Klinik olarak 5 farklı tip tanımlanmıştır; 1.Soliter papüler anjiokeratom, 2.Skrotal veya vulvar anjiokeratom, 3.Multiple papül ve plaklarla karakterize anjiokeratoma sirkumskriptum, 4.Bilateral el ve ayak parmaklarında lezyon ile karakterize form, 5. Sistemik jeneralize diffüz anjiokeratom. İzole mukozal anjiokeratom oldukça nadir görülür. Burada dil üzerinde soliter anjiokeratom saptadığımız nadir bir olgu sunduk.

Lenfanjiomalar, cilt ve ciltaltı dokuyu etkileyen lenfatik sistemin nadir görülen hamartomatöz malformasyonlarıdır. En sık görülen tip Lenfanjiyoma sirkumskriptumdur. Vulvar lenfanjiyoma circumscriptum (LC), yaygın görülen semptomları cinsel işlev bozukluğu ve enfeksiyon ile ağrılı, siğil bir lezyon olarak ortaya çıkabilen nadir bir durumdur. Konjenital formu çocuklarda görülürken, edinilmiş formu enfeksiyon, kanser,Crohn hastalığı, geçirilmiş pelvik cerrahiye bağlı olarak erişkinlerde oluşabilir. Bu yazıda, endometrium kanseri nedeniyle cerrahi tedavi sonrası bir yıldır vulvar lezyon ve kaşıntı şikayeti olan 73 yaşında kadın hastada edinilmiş tipte LS olgusunu sunduk. LS'yi genital siğil gibi diğer durumlardan ayırt etmek, hastalığın gidişatını değerlendirmek ve altta yatan hastalığın teşhis ve tedavisini uygulamak açısından önemlidir. Bu nedenle, bu nadir benign durumun klinik görünümünün yanında farklı histolojik görünümünü de tanımak önemlidir.

To detect the presence of Helicobacter pylori in tonsillar tissue, and to investigate the difference in Helicobacter pylori colonization in patients with tonsillary hypertrophy and chronic tonsillitis. One hundred twenty-two patients underwent tonsillectomy due to chronic tonsillitis. or tonsillary hypertrophy was included in our retrospective study. The tonsillectomy materials of the patients were stained with the Giemsa stain and evaluated under light microscopy. The data obtained in the study were evaluated statistically and results with a p-value of <0.05 were accepted as significant. The mean age of the patients included in the study was 11.9 years. Ninety-three (76.2%) patients were in the pediatric age group, and 29 (23.8%) were adults. Fifty-five (45.1%) patients were female and 67 (54.9) were male. Eighty patients underwent tonsillectomy due to tonsillary hypertrophy and 42 due to chronic tonsillitis. In our study, the presence of Helicobacter pylori was detected in 21 (17.2%) patients. The presence of Helicobacter pylori colonization in patients with chronic tonsillitis and tonsillary hypertrophy indicates that tonsils are an extra-stomach reservoir for Helicobacter pylori.