ÖzetAmaç: Bağlanma süreçleri, psikopatolojik gelişimleri anlamamız için kuramsal bir çerçeve sunmaktadır. Güvensiz bağlanma biçimi yaşamın ilerleyen dönemlerinde psikopatolojinin ortaya çıkışı ile sık ilişkilendirilmiştir.Yöntem: Çalışmaya, DSM-IV'e göre Panik Bozukluğu (PB) tanılı 65 kişiyle kontrol grubunu oluşturan 65 sağlıklı gönüllü alınmıştır. SCID-I uygulanarak PB tanısı alan hastalara, klinik durumlarının ve hastalık şiddetlerinin belirlenebilmesi için Panik-Agorafobi Ölçeği; Erişkinlikteki ayrılma anksiyetesini (EAA) araştırmak için EAA Ölçeği ve sahip olunan bağlanma biçimini ölçmek amacıyla İlişki Ölçekleri Anketi uygulanmıştır. Panik-Agorafobi Ölçeği dışındaki ölçekler kontrol grubu için de kullanılmıştır. Bulgular: EAA, PB olan grupta anlamlı olarak yüksekti. Bağlanma biçimleri ortalamalarında sadece "saplantılı" alt boyutuna ait bağlanma biçimi ortalamasında hem PB olan grupta hem de kontr ol grubunda, EAA düzeyleri yüksekti. Hastalar incelendiğinde kadın cinsiyet ve agorafobi varlığı ile EAA birlikteliği anlamlı oranda yüksekti. Erken yaşta anne-babasını kaybeden ve anne-baba ayrılığı olanların bağlanma biçimleri ortalamalarında "korkulu" ve "saplantılı" alt boyutlarına ait ortalamalar hasta gurubunda daha yüksekti.Sonuç: PB ile EAA birlikteliğinin yüksek, bu durumun kadınlarda daha sık ve hem PB grubunda hem de kontrol grubunda, saplantılı bağlanma biçiminin diğer bağlanma biçimlerine göre daha yaygındı. PB olan kişilerde, EAA ve/veya agorafobi varlığı ile bağlanma biçimleri arasında anlamlılık saptanmamıştır. EAA ve PB hastalarında ek tanı olarak depresyon diğer anksiyete bozukluklarından yüksekti. The attachment processes give us a theoretical framework to understand the psychopathological development. Unsafe attachment type is often associated with the emergence of psychopathology in the later periods of life.
Introduction: Alexithymia levels have generally been found high in patients with obsessive compulsive disorder (OCD). It is thought that there is a correlation between alexithymia and the severity of OCD symptoms. One of the factors influencing alexithymia is temperament-character traits. In this study, it was aimed to investigate the temperament-character traits in OCD patients and the correlation of these traits with alexithymia. Methods: This study included 43 OCD patients who applied to Atatürk University Psychiatry Outpatient Clinic and 33 healthy individuals as the control group. Structured Clinical Interview for DSM-IV Axis I Disorders (SCID-IV), Sociodemographic and clinical data form, and Temperament and Character Inventory (TCI), Toronto Alexithymia Scale (TAS-20) were applied to participants whereas Yale-Brown Obsessive-Compulsive Scale (Y-BOCS) was additionally applied to the patient group. Results: No difference was detected between both groups in terms of age and gender. In the OCD group, harm avoidance (HA) and selftranscendence (ST) scores were found high, and self-directedness (SD), cooperativeness (C) and novelty seeking (NS) were found low when compared to the control group. In the OCD group, difficulty in expressing feelings (TAS-B), extroverted thinking (TAS-C) and TAS-20 scores were found to be higher than the control group. In the alexithymic OCD group, the mean disorderliness and persistence(P) scores were found to be lower compared to the non-alexithymic group. A positive correlation was discovered between Y-BOCS scores and TAS-C scores in OCD patients. Conclusion: Alexithymia is observed at a high rate in OCD. The extroverted thinking sub-dimension of alexithymia is correlated with the severity of OCD symptoms. Some temperament-personality traits differ in alexithymic-OCD patients compared to those who are not alexithymic. The evaluation of alexithymia and the factors influencing alexithymia has the potential to offer a new approach to understand the etiology and treatment of OCD.
Evlat edinme talebi olan 47 birey ile çocuk sahibi olmayı düşünmediğini ifade eden 46 birey bağlanma şekli, mizaç, dürtüsellik ve ruhsal dayanıklılık özellikleri yönünden karşılaştırılmıştır. Katılımcılara sosyodemografik veri formu, TEMPS-A, Barratt Dürtüsellik Ölçeği Kısa Formu (BIS-11-KF), Yetişkinler İçin Psikolojik Dayanıklılık Ölçeği (YPDÖ) ve Yakın İlişkilerde Yaşantılar Envanteri-II (YIYE-II) uygulanmıştır. Evlat edinme talebi olanlarda hipertimik; çocuk sahibi olmayı düşünmeyenlerdeyse depresif, irritabl ve anksiyöz mizaç özellikleri; evlat edinmek isteyen grupta güvenli bağlanma oranı ve ruhsal dayanıklılık puanları, çocuk sahibi olmak istemeyen grupta ise kaçınma ve kaygı oranları daha yüksektir.
Aim: One of the most common sleep disorders is insomnia, and it is also an independent risk factor related to sexual dysfunction (SD). The aim of the present study was to investigate the anger parameters, temperament parameters, and alexithymia in insomnia patients with SD.
Material and Methods:The study group consisted of 92 patients diagnosed with insomnia according to the third edition of the International Classification of Sleep Disorders.
scite is a Brooklyn-based organization that helps researchers better discover and understand research articles through Smart Citations–citations that display the context of the citation and describe whether the article provides supporting or contrasting evidence. scite is used by students and researchers from around the world and is funded in part by the National Science Foundation and the National Institute on Drug Abuse of the National Institutes of Health.