Personality dimensions and defense styles that are related with relapse during 12 month follow-up in male alcohol dependents Objective: The aim of this study was to evaluate the defense styles and the personality dimensions that are related with relapse to alcohol use 12 months after inpatient treatment in male alcohol dependents.Methods: Participants were 70 consecutively admitted male alcohol dependents. Among these patients 44 were available to examine after 1 year. Patients were investigated with the Temperament and Character Inventory (TCI) and Defense Styles Q (DSQ) at baseline.Results: Among 44 alcohol dependent inpatients 61.4% (n=27) were considered as relapsed to alcohol use. Current age was lower in relapsed group. Age at regular alcohol use, duration of education, regular income did not differ between groups. Rate of history of self-mutilation and/or suicide attempt at baseline were higher in relapsed group. Rate of changing social environment during 12 months after inpatient treatment was lower in the relapsed group, whereas using drugs and spending time with substance using friends were higher in this group. Mean scores of "acting-out", "devaluation" and "displacement" were higher in the relapsed group. Also same immature defense styles predicted relapse together with self-directedness (SD).When current age was included in the analysis, being younger and high acting-out predicted relapse in alcohol dependents after inpatient treatment.Conclusions: Clinicians must be careful for younger alcohol dependents with lower SD and for those who use immature defense styles (particularly acting-out) since these variables may be related with relapse.Key words: Alcohol dependence, character, defense styles, relapse, temperament ÖZET Erkek alkol bağımlılarında 12 aylık takip süresindeki depreşme ile ilişkili savunma mekanizmaları ve kişilik boyutları Amaç: Bu çalışmanın amacı, erkek alkol bağımlılarında yatarak tedaviden sonraki 12 ay içinde alkol kullanımında depreşme ile ilişkili olabilecek savunma mekanizmaları ve kişilik boyutlarını değerlendirmektir. ayda sosyal çevreyi değiştirme oranı depreşen grupta düşükken, alkol dışı madde kullanmış olma ve madde kullanan arkadaşlarıyla görüşmeye devam etme oranları yüksekti. Depreşen grupta "eyleme dökme", "değersizleştirme" ve "yer değiştirme" ortalama puanları daha yüksekti. Ayrıca aynı savunma mekanizmaları, düşük düzeyde kendi kendini yönetme (KY) ile birlikte depreşmeyi belirleyen değişkenler olmuştur. Analize o anki yaş eklendiğinde ise, alkol bağımlılarında yatarak tedavi sonrası depreşmeyi genç olma ve yüksek eyleme dökme belirlemiştir.Sonuç: Klinisyenler düşük KY ve olgunlaşmamış savunma biçimlerine (özellikle eyleme dökme) sahip genç alkol bağımlıları için dikkatli olmalıdırlar, çünkü bu değişkenler depreşme ile ilişkili görünmektedir.
The aim of this study was to evaluate the relationship of personality dimensions with impulsivity among men with heroin dependence. Also we wanted to control the effect of depression and anxiety symptoms on this relationship. Methods: Participants were consecutively admitted male heroin dependent (n=78) inpatients and healthy controls (n=63). Patients were investigated with the Barratt Impulsiveness Scale, version 11, the Temperament and Character Inventory, and the Symptom Checklist-Revised. Results: Severity of impulsivity and dimensions of impulsivity were higher in heroin dependent inpatients than healthy controls. Impulsivity was negatively correlated with reward dependence, persistence, self directedness, and cooperativeness, whereas positively correlated with novelty seeking, harm avoidance, self transcendence, depression and anxiety. Low selfdirectedness, persistence and high novelty seeking scores predicted impulsivity in heroin dependent male inpatients. Conclusions: Although depression predicted both attentional and motor impulsiveness, personality dimensions that predict impulsivity dimensions differed. This may suggest that when impulsivity is the problem, types of impulsivity and personality dimensions must be evaluated and the treatment should be shaped accordingly for heroin dependents.
Uzmanlaşmış bir merkezde izlem iki uçlu depresyon belirti sayısını ve şiddetini etkiler mi? Amaç: İki uçlu bozukluk hastaları, hayatlarının önemli bir bölümünde depresif belirtiler yaşamaktadırlar. Buna karşın, iki uçlu depresyon belirti örüntüsü oldukça az çalışılmıştır. İki uçlu depresif dönemde, hastaların daha çok atipik depresyon belirtileri yaşaması beklenirken, etnokültürel farklılıklar ve düzenli izlem, klinik belirtilerin ortaya çıkış şeklini ve dışavurumunu etkileyebilmektedir. Buradan hareketle, bu çalışmada özelleşmiş bir duygudurum merkezinde takip edilen iki uçlu hastaların depresif dönemde yaşadıkları belirtilerin gözden geçirilmesi amaçlanmıştır. Yöntem: Bakırköy Ruh Sağlığı ve Sinir Hastalıkları Hastanesi Raşit Tahsin Duygudurum Merkezi'nde iki uçlu bozukluk tanısıyla takip edilmekte olan 144 hastanın en şiddetli depresif dönemine ilişkin belirtileri kaydedilmiştir. Klinik belirtiler yapılandırılmış bir veri formundan ve hastane kayıtlarından elde edilmiştir. Depresif belirtiler, tanımlayıcı istatistikle değerlendirilmiştir. Bulgular: Hastaların %10'undan daha azında depresif belirtilerin şiddetli olduğu saptandı. Suçluluk duygusu ve benlik saygısında azalma hastaların yaklaşık yarısında görülmezken (%45,8), aktif (%3,5) ya da pasif (%15,3) intihar fikri yaklaşık beşte bir oranında görülmekteydi. Psikotik belirtilerin görülme oranı ise oldukça düşüktü (%4,2). Ayrıca enerji kaybı ve dikkat-konsantrasyon güçlüğü dışındaki vejetatif bulgular hastaların yarısından daha çoğunda görülmemekteydi. Tedavide ise, duygudurum dengeleyici ekleme ya da doz titrasyonu ve terapötik görüşmenin hastaların yaklaşık üçte birinde remisyon için yeterli olduğu saptandı. Tartışma ve Sonuç: İki uçlu depresyonun, daha şiddetli seyrettiği ve daha sık özkıyım girişimiyle ilişkili olduğu bildirilmesine karşın, tüm belirtiler için, şiddetli olan vakaların oranının %10'un altında ve aktif özkıyım fikrine sahip vakaların oranının %3,5 olduğu tesbit edilmiştir. Ayrıca, psikotik bulguların sıklığı %4,2 olarak bulunmuştur. Daha hafif şiddette belirtilerin görülmesi literatürle çelişse de, bu durum hastaların uzmanlaşmış bir birimde takip edilmesi ve belirtilerin şiddetlenmeden müdahale edilmesi ile açıklanabilmektedir. Hastalara daha az farmakolojik tedavi müdahalesinde bulunma ihtiyacı da, aynı nedenden kaynaklanabilmektedir.
scite is a Brooklyn-based organization that helps researchers better discover and understand research articles through Smart Citations–citations that display the context of the citation and describe whether the article provides supporting or contrasting evidence. scite is used by students and researchers from around the world and is funded in part by the National Science Foundation and the National Institute on Drug Abuse of the National Institutes of Health.
customersupport@researchsolutions.com
10624 S. Eastern Ave., Ste. A-614
Henderson, NV 89052, USA
This site is protected by reCAPTCHA and the Google Privacy Policy and Terms of Service apply.
Copyright © 2024 scite LLC. All rights reserved.
Made with 💙 for researchers
Part of the Research Solutions Family.