Anadolu, kıtalar arası geçiş güzergâhında bulunduğu için, ilk çağlardan itibaren özellikle tüccarlar, hacılar ve ordular aracılığıyla hem Avrupa hem de Asya kökenli salgın hastalıklara maruz kalmıştır. Kuruluşundan yıkılışına kadar Osmanlı’da hemen her devirde veba başta olmak üzere çeşitli salgın hastalıklarla uğraşılmıştır.
Osmanlı toplumunun sosyal ve gündelik hayatından izler taşıyan klasik Türk edebiyatı ya da yaygın bir söyleyişle divan edebiyatı metinlerinden bulaşıcı ve salgın hastalıkları ve bunların olumsuz sonuçlarını görmek mümkündür. Şairler, toplumu derinden etkileyen ve çoğu zaman büyük olumsuzlukların yaşanmasına sebebiyet veren salgın hastalıklara karşı sessiz kalmamış; bu hastalıklar esnasında yaşanan olayları eserlerinde işlemişler ve kayıt altına almışlardır.
Ölüm herkes için bir ayrılıktır ve hayatın bir gerçeğidir. Çok sevilen bir yakının geriye dönmesi mümkün olmayan bir şekilde yitirilmesi karşısında insanın duygulanması, tepki göstermesi çok normaldir. Bir eş, bir baba ve ağabey olarak şairlerin özellikle salgın hastalıklarda vefat eden hanımları, kızları ve kız kardeşleri için yazdıkları mersiyeler, bir kadın için yazılmış şiirlerin en hüzünlülerindendir. Kimi zaman edebî kaygıdan uzak, kişisel bir vedalaşma niteliğinde yazılan bu acıklı şiirlerde şairin mutlak karşısındaki tevekkülü, kimi zaman kızını kaybeden ve evlat acısı çeken bir babanın çırpınışları ve bireysel ıstırabı görülür.
Bu çalışmada klasik Türk şairlerinin salgın hastalıkların devamında ölen kız çocukları ve hanımlar için kaleme aldıkları hüzün şiirleri incelenecektir.
İnsanoğlu, her devirde ve her toplumda iftiraya uğrama hususunda çeşitli sorunlarla uğraşmak zorunda kalmış ve hep bir mücadele içinde olmuştur. Bazı insanlar, kendi çıkarları uğruna menfaat ve makam elde etmek, itibar kaybettirmek gibi düşüncelerle nefislerinin de etkisiyle iftira atmaktan çekinmemişlerdir. Kur'an'ın da yasakladığı kötü davranışlardan ve büyük günahlardan birisi olan iftira, hiçbir topluma ait değildir ve hiçbir toplum tarafından da hoş görülmemiştir. İftira, insanlar arasındaki sevgi, dostluk ve güveni zedeleyip düşmanlığı arttırdığı ve toplumun düzeninin bozulmasına sebep olduğu için toplumda bir ahlak problemi ve manevi bir hastalık olarak kabul edilmiştir. Yaşadığı toplumun bir ferdi olarak klasik Türk edebiyatı şairleri de iftiraya kayıtsız kalmamışlar; divanlar ve mesneviler başta olmak üzere, edebî eserlerin pek çoğunda iftiranın toplumda ahlâkî çöküntüye, kişiler arasında birlik ve bütünlüğün bozulmasına neden olduğunu anlatarak insanlara nasihat etmişlerdir. Çalışmamızda öncelikle farklı yüzyıllara ait divanlar ve mesneviler taranmış; iftira, bühtân, ifk kelimelerinin geçtiği beyitler tespit edilmiştir. Bu beyitlerden yola çıkılarak, makale sınırları içinde, iftiranın klasik Türk şiirimizde nasıl yer aldığı genel başlıklarla dikkat çekilmek istenmiş ve böylece daha kapsamlı bilimsel çalışmalara örnek olması hedeflenmiştir.
The story of Leylâ vu Mecnûn considered as the most beautiful love story of all time's Leylâ has been inspired by many poets from classical Turkish poetry to modern Turkish poetry. She has used as mazmun and image in poetry. Turkish poets who benefits from tradition majorly have gived the name Leylâ to woman they describe their poem. Because they have made use of beautiful woman image of female hero Leylâ of the story of Leylâ and Mecnûn in classical Turkish poetry. In this way, they have identified Leylâ with their own life. In this report, after how to handle Leylâ mazmun from classical Turkish poetry to modern Turkish poetry is offered, Mehmet Akif Ersoy's ‚Leylâ‛ poem will be explained and how to used Leylâ image in this poem will be viewed.
scite is a Brooklyn-based organization that helps researchers better discover and understand research articles through Smart Citations–citations that display the context of the citation and describe whether the article provides supporting or contrasting evidence. scite is used by students and researchers from around the world and is funded in part by the National Science Foundation and the National Institute on Drug Abuse of the National Institutes of Health.