Bu çalışmada, Osmanlının son dönemlerinde yaşayan Tatar ulemasından Mûsâ Cârullah Bigiyef Efendi'nin hayatı, eserleri ve bazı teolojik görüşlerine yer verilmiştir. Ayrıca iman-amel ilişkisi bağlamında kaleme aldığı "İman" adlı makalesi Kelâm ve Mezhepler Tarihi alanına katkı sağlayabileceği düşüncesiyle sadeleştirilerek değerlendirilmiştir. İman-amel ilişkisi gibi teolojik meseleler, İslâm âleminin değişik dönemlerinde tartışılan kanular arasında yer alır. Bu konu ilk defa Sıffın Savaşı'ndan sonra Haricîler'in imanı yeniden tanımlayarak büyük günah işleyenleri tekfir etmesi ile gündeme gelmiştir. Hâricîler imanı tanımlarken ameli imana dâhil etmişler ve küçük dahi olsa günah işleyen kişinin kâfir olacağına hükmetmişlerdi. Sözkonusu mesele Osmanlının son dönemlerinde İslâm uleması tarafından da tartışılmıştır. Gelenekçi çizgide yer alan ulema imanı ayrı, ameli ayrı olarak değerlendirmiştir. Fakat Tatar ulemasından ve aynı zamanda yenilikçi çizgide bulunan Mûsâ Cârullah, iman-amel ayrımı yapmamıştır. O, Ehl-i Sünnet'in iman-amel ayrımının bazı yanlışlıklarına işaret etmiştir. Bu konu ile ilgili görüşlerini ve gelenekçi çizgide yer alan ulema hakkındaki eleştirilerini ortaya koymuştur. Mûsâ Cârullah, İslâm dünyasının durumu ile itikadî mezhepler arasında çok büyük bağlantıların olduğuna işaret etmiştir. İslâm âleminde yaşanan siyasî olayların ya itikadî mezheplerden kaynaklandığı ya da itikadî mezheplerin siyasî olaylara göre tertip edildiğini belirtmiştir. Özellikle Eş'arîlerin ortaya koyduğu ilkelerin, ahlakın ve siyasetin bozulmasına zemin hazırladığı, Sünnîlik ile Şiîlik gibi mezhepler arasındaki ihtilafların ise Müslümanlar arasında ayrılıklara ve hatta düşmanlıklara neden olduğu görüşündedir. İslâm âleminde yaşanan siyasî olayların gerçek nedenlerini Müslümanların itikatlarına bağlamıştır. İnsanın itikadı; iradesine, ahlakına ve bütün hareketlerine tesiri nedeniyle siyasî olayların gerçek nedenleri itikadî mezheplerde aranması gerektiğine dikkat çekmiştir. Mezhepler arasındaki ihtilafı ortadan kaldırmayı, kelâmcıların ortaya koyduğu Ehl-i Sünnet anlayışını, dar çerçevesinden kurtarıp Kur'an ve Sünneti merkeze alan oldukça geniş bir alana taşımaya çalışmıştır. İslâm dünyasının gerilemesinde; mezhep taraftarlarının Kur'an-ı Kerim'i kendi mezheplerinin görüşleri doğrultusunda ele alarak dar bir çerçeveye sokması, ictihat kurumunun işlevselliğini yitirmesi, amelin imana dâhil edilmeyerek ayrı değerlendirilmesi, yanlış tevekkül anlayışı, taklit ile birlikte Müslümanları atâlete sevk eden yanlış "kaza" ve "kader" anlayışı etkili olmuştur. Mûsâ Cârullah, mezheplere eleştirel bir yaklaşım sergilemiş, kendisini herhangi bir mezhep ile sınırlandırmamış ve İslâmı mezheplerden üstün tutmuş, genellikle mezhepler ile ilgili eleştirilerinde ölçülü bir metot kullanmıştır. Hayatı boyunca hiç kimseye kendi görüşlerini benimsetme çabası içinde olmamış ve aklı hapseden mezhep taassubuna şiddetle karşı çıkmıştır.
Avrupa'da ortaya çıkan ateizm, pozitivizm ve materyalizm gibi düşünce akımlarının başta Osmanlı olmak üzere bütün dünyayı etkisi altına aldığı bir dönemde yaşamış, ayrıca İslâm dünyasını olumsuz etkileyen bu tür akımlara karşı mücadele etmiş aydın bir şahsiyettir. Başta Osmanlı devleti olmak üzere bütün İslâm dünyasının içinde bulunduğu buhranlardan kurtulması için çözüm önerileri sunan ve toplumu bilgilendirmek amacıyla çaba sarf eden Filibeli, bu doğrultuda dinî, fikrî ve edebî alanda birçok eser kaleme almıştır. Târîh-i İslâm adlı çalışması, onun en önemli eserlerinden biridir. Filibeli'nin bu çalışması, İslâm'a ve Hz. Peygambere haksız suçlamalarda bulunan Dozy'nin Tarih-i İslâmiyet adlı eserine reddiye amaçlı bilimsel anlamda cevap veren bir eser niteliğindedir. Tarih-i İslâm'da, dinler tarihi, mezhepler tarihi, tarih metodolojisi, tasavvuf ve felsefe gibi konular ele alınmıştır. Bu çalışmada, Filibeli'nin Târîh-i İslâm adlı eseri özelinde mezheplere dair görüşleri tespit edilip değerlendirilmiştir.
Milâdî 1679 tarihinde Fas’ta doğan Abdülazîz ed-Debbâğ (ö. 1132/1729), Mâlikî mezhebine mensup büyük bir âlim ve aynı zamanda Hızıriyye tarikatının kurucularından sayılan önemli bir mutasavvıftır. Gerek siyasi, gerekse de tasavvuf ve tarikatlar açısından hareketli ve canlı bir dönemde yaşayan ed-Debbâğ, genel olarak kendisini siyasi olayların dışında tutmuş, tasavvufla ilgilenmiştir. Onun hakkında malumat sahibi olunabilecek en geniş bilgi, el-İbrîz adlı eserinde bulunmaktadır. Fakat bu eser, kendisi hayatta iken kaleme alınmamış vefatından sonra öğrencisi ve müridi Ahmet b. Mübârek (ö. 1156/1743) tarafından şeyhinin görüşlerini derlemek amacıyla telif edilmiştir. Eserde, Ehl-i Sünnet düşüncesini savunan ed-Debbâğ’ın öncelikle tasavvuf olmak üzere hadis, kelâm, fıkıh ve tefsir gibi dinî ilimleri çok iyi bildiği anlaşılmaktadır. Ayrıca eserde, diğer dinî ilimlerin yanında nübüvvet, büyük günah, berzah ve ahiret hayatı, cennet ve cehennem gibi kelâmî konular işlendiğinden onun itikatla ilgili bazı görüşleri bulunmaktadır. Ancak Ahmet b. Mübârek tarafından kaleme alınan bu eserde kabul edilmesi çok zor olan bazı görüşler ve yorumlar ona atfedilmiştir. Çalışmamızda el-İbrîz adlı eser bağlamında Abdülazîz ed-Debbâğ’ın velâyet ve nübüvvet, melek, cin, şeytan, cennet ve cehennem, ru’yetullah gibi bazı itikadî görüşlerine yer verilmiştir. Ayrıca müellifin, eserinde itikadî konularla ilgili ayet ve hadislere tamamen bâtınî bir bakış açısı ile yaklaştığı ve bu çerçevede aşırı bir yorum anlayışını benimsediği söylenebilir.
Bahâîlik, 19. yüzyılın sonlarında İran’da Mirza Hüseyin Ali (ö. 1309/1892) tarafından kurulan, görüşleri itibariyle İslâm kültürüne dayanan ancak Müslümanların genel çoğunluğuna göre batıl kabul edilen bir mezheptir. Bahâîlik, Şîa içinde doğan Bâbîlik ile başlamış, Mirza Hüseyin Ali’nin büyük oğlu Abbas Efendi ile şekillenmiş, Şevki Efendi ile dünyaya yayılarak günümüze kadar varlığını devam ettirmiştir. Bu hareket, propagandalar yoluyla Cumhuriyetin ilk dönemlerinden itibaren özellikle de 1945 ve sonrasında Türkiye’de yayılmıştır. Osman Nuri Ergin, Bahâîlik propagandasının yaygın şekilde yapıldığı dönemde Müslüman Türk halkını, özellikle de gençliğini, onların zararlı düşüncesinden korumak amacıyla araştırmalar yapan ve Bahâîliğin bir din olup olmadığını ele alan aydın bir mütefekkirdir. Onun araştırmaları Sebîlürreşâd mecmuasında “Sapık Fırkalar: Bahâîliğin İçyüzü” başlığıyla makale şeklinde yayımlanmıştır. Mezhepler Tarihçisi olmamasına rağmen Ergin’in, Bahâîlere yönelik yaptığı çalışmalar birçok açıdan önem arz etmektedir. Dolayısıyla bu çalışmada, Ergin’in Bahâîliğe yönelik değerlendirmeleri ele alınmıştır. Ergin’in araştırmalarında Bahâîliğin bir din olmadığı ancak batıl ve sapık bir tarikat olduğu sonucuna ulaştığı görülmüştür.
scite is a Brooklyn-based organization that helps researchers better discover and understand research articles through Smart Citations–citations that display the context of the citation and describe whether the article provides supporting or contrasting evidence. scite is used by students and researchers from around the world and is funded in part by the National Science Foundation and the National Institute on Drug Abuse of the National Institutes of Health.
customersupport@researchsolutions.com
10624 S. Eastern Ave., Ste. A-614
Henderson, NV 89052, USA
This site is protected by reCAPTCHA and the Google Privacy Policy and Terms of Service apply.
Copyright © 2024 scite LLC. All rights reserved.
Made with 💙 for researchers
Part of the Research Solutions Family.