Unutulma hakkı, tarihsel perspektif içinde bireyin özel hayatının gizliliği ve bilhassa bilginin geleceğini belirleme hakları ile birlikte incelenmiş ve yorumlanmıştır. Dijital çağda iletişim olanakları artmış ve şirketler açısından da yeni fırsatlar doğmuştur. Bununla birlikte, bu yeni ortamda bireylerin kişisel verilerinin korunabilmesi için de yepyeni bir çerçevenin kabulünün gerektiği kabul edilmelidir. Avrupa Birliği, Genel Veri Koruma Tüzüğü (GDPR), bu işlevi yerine getirmek üzere kabul edilmiştir. GDPR ile unutulma hakkı ilk kez açık bir şekilde düzenlenmiştir. Yeni düzenlemeler, veri kontrolorü ve veri işleyicisi niteliği taşıyan şirketler açısından da yeni ve ağır yükümlülükler getirmektedir. Makalede, daha detaylı olarak, bu yeni yükümlülükler inceleme konusu yapılmıştır.
2020 yılı başından itibaren Dünya genelinde yaşanan Kovid-19 pandemisi ile birlikte Ekim 2021’de ünlü sosyal medya şirketi Facebook’un bir sanal gerçeklik/artırılmış gerçeklik teknolojisi olarak “Meta” uygulamasını tanıtması sonrasında VR/AR teknolojilerine ilgi hızlı bir artış seyrine girmiştir. Bilgi teknolojileri, modern dünyayı tamamen değiştirmekte ve sosyal ilişkilerin dijitalleşmesi, insanlar arasındaki etkileşimin manzarasını, sosyal gerçekliğin doğasını ve yönünü büyük ölçüde dönüşüme zorlamaktadır. Bu dönüşüm, ülkelerin ceza politikaları ile ceza hukuku yaklaşımlarını da yakından etkilemektedir. Her geçen gün, VR/AR ortamlarında işlendiği iddia edilen hukuka aykırı eylemlerle daha sık karşılıyoruz. VR/AR teknolojilerinin haptik etkilerinin geliştirilmesi, bu ortamlarda işlenen eylemlerin sanal-ötesi etkiler olarak nitelendirilme olasılığını da güçlendirmektedir.
Makaleyle, söz konusu etkileşimlerin ceza hukuku ve felsefesi ile penoloji üzerindeki olası etkilerine ilişkin bir tartışma oluşturulması arzu edilmiştir.
İnternetin hayatımızda yer almaya başlamasıyla birlikte düşünme şekillerimiz ve alışkanlıklarımız da değişmiştir. Bir bilgiye ihtiyacımız olduğu zaman veya bir alışveriş yaparken genellikle internet arama motorlarında konuya ilişkin kelimeleri yazmak suretiyle aramalar gerçekleştiririz. Bu şekilde istediğimiz internet sitelerine ulaşmaya çalışırız. Bununla birlikte bu süreçte pek çok firma, kendi ürünlerinin ve sitesinin ön sıralarda sıralanabilmesi için çeşitli teknikler uygulamaktadır. Bunların en önemli kısmını internet anahtar kelimeleri oluşturmaktadır. Google tarafından uygulamaya konulan adwords reklamcılık sisteminde de anahtar kelimeler kullanılmaktadır. Kullanılan anahtar kelimelerde başkasına ait tescilli veya tanınmış markaların kullanılması pek çok ülke hukukuna göre marka ihlali olarak yorumlanmaktadır. Türk hukukunda da, yeni Sınai Mülkiyet Kanunu (Kanun No. 6769) kapsamında bu tür kullanımlar marka ihlali olarak değerlendirilebilmektedir.
The rise of the giant internet-content sharing sites in the digital age has created new challenges for copyright law. One of these complicated issues is the concept of value gap especially related to music and film sector. In this new framework, rightholders face difficulties when seeking to license their rights and be remunerated for the online distribution of their works. The value gap describes the growing mismatch between the value that user upload services, such as YouTube and the revenue returned to the right holders and their communities. On 26 March 2019, the European Parliament endorsed the Directive on copyright in the Digital Single Market. The Directive was approved by the Council of the European Union on 15 April 2019. The Directive includes provisions intented to rebalance the transfer of value which currently benefits certain online content sharing sites to the detriment of creators of content. The Draft Directive's provisions on value gap, recitals 38 and 39 and Article 13, were heavily criticized by internet actors. However, much of the criticisms in question was eliminated in the text of the adopted Directive. In practice, the concept of value gap and the problems with the sector arise in general in relation to the music sector. In this respect, an examination will be made based on the music sector.
scite is a Brooklyn-based organization that helps researchers better discover and understand research articles through Smart Citations–citations that display the context of the citation and describe whether the article provides supporting or contrasting evidence. scite is used by students and researchers from around the world and is funded in part by the National Science Foundation and the National Institute on Drug Abuse of the National Institutes of Health.