Censorship, banning, and imprisonment are different methods used to suppress dissenting voices in traditional media and have now evolved into a new form with bot and troll accounts in the digital media age in Turkey. Is it possible to construct a bloc with counter-trolls against the escalating political pressure on the media in the post-truth era? Are counter-trolls capable of setting the agenda? This article discusses the possibility of constructing a bloc against the escalating political pressure in Turkey on the media through counter-trolls in the context of communicative rationality. First, it observes the ruling party’s troll politics strategy on Twitter, then examines the counter-discourses against political pressure today; thereafter it analyzes the discourse in hashtags on the agenda of the Boğaziçi University protests. Firstly, 18,000 tweets are examined to understand the suppress-communication strategy of the AK Party trolls. Secondly, the agenda-setting capacity of counter-trolls is observed between January 1, 2020, and February 5, 2021, and 18,000 tweets regarding Boğaziçi protests are examined to analyze the communication strategy of the counter-trolls. The study shows that the populist government instrumentalizes communication in social media, and Twitter does not have enough potential for the Gramscian counter-hegemony, but the organized actions and discourses have the potential to create public opinion.
Bu çalışma, dünyada ve özelde Türkiye'de gerçekleşen doğa tahribatlarının ekonomik kriz ve kültürel egemenlik arzusu ile ilişkisini, siyasal iktidarın popülizmi bir araç olarak kullanarak nasıl meşrulaştırdığını göstermeyi amaçlar. Son yıllarda dünyada popülist siyasetin yükselişi, popülizm ile demokrasi arasında kurulan ilişkiyi yeniden tartışmaya açar. Neoliberal politikaların uygulanmaya başlamasından sonra sıklaşan ekonomik krizler ve modern demokrasi anlayışında vuku bulan temsil sorunu, popülist liderlerin desteklenmesi için bir ortam hazırlar. Dünyanın birçok ülkesinde yükselen popülist otoriter siyasal dilin halk tabanında karşılık bulması, içinde bulunduğumuz kültürel ve toplumsal durumun açıklanmasını zorunlu kılar. Çalışmanın birinci bölümünde, popülizm ve demokrasi arasındaki ilişkiyi Türkiye üzerinden örnekleyip demokrasideki eksen kaymasının nedenlerini inceliyorum. İkinci bölümde, doğanın bir yatırım aracı olarak sermaye tarafından tahrip edilmesini ve bu tahribatın popülist söylemlerle meşrulaştırılmasını tartışıyorum.
Türkiye"de toplumsal yaşam biçimleri 1980"lerden itibaren yıllarda siyasi, ekonomik, demografik etkenlere bağlı olarak değişmektedir. Dünyadaki küreselleşme söylemlerine koşut uygulanan neoliberal politikalar sosyal yaşamı birçok yönden etkilemiş, köy ve kent arasında giderek artan demografik fark ise geleneksel-modern gerilimi içinde toplumsal alanın yeniden düzenlenmesini gerektirmiştir. Bu yeni düzenlemenin başat araçlarından biri medyadır. Medya araçları bireylerin toplumun yeni yaşam biçimlerine adapte olmalarını kolaylaştıran bir mecradır. Çalışmada özel televizyon yayıncılığının ortaya çıktığı 1990 ile 2000 arası Türkiye"deki toplumsal yaşam biçimleri değişiminin televizyon dizilerinde yansımaları araştırılmış ve Bizimkiler dizisi temel yaşam biçimi göstergeleri bağlamında niteliksel yoruma dayalı göstergebilimsel çözümleme yöntemiyle incelenmiştir. Çalışmaya göre yerli televizyon dramalarının geleneksel ve modern gerilimi içinde yeni yaşam biçimlerinin gelecek tasarısıyla üretildiği gözlenmiştir.
This paper aims to use Turkey as an example of how the erosion occurring in social communication practices is reproduced in the era of paradoxical experiences, particularly in global crisis environments where risk intensity increases. Recently, ‘the great incarceration’ situation around the world has forced people to receive news and connect to them via digital platforms. The isolation of social relations for an indefinite period, especially in risk society, causes people to feel constantly under pressure from an unforeseen/indeterminate threat. The increase in the level of anxiety of the individual under pressure, internalizing fear after a while, turns him/herself into the very mechanism that produces anxiety and fear. This mechanism causes society to become paralyzed as a result of increased information pollution and the amount of information during global crisis periods. The paper examines how the negativity in communication has been exploited through the media with crises in different institutional areas —political, economic, and social— recently, in the framework of the terms of risk and trust used by Giddens and Beck’s risk society theory. From this point on, the paper focuses on the consequences of the mutual relationship between global crisis, fear culture and the new modern period. Keywords: COVID-19, global crisis, infodemic, risk society, sociology of communication, media.
scite is a Brooklyn-based organization that helps researchers better discover and understand research articles through Smart Citations–citations that display the context of the citation and describe whether the article provides supporting or contrasting evidence. scite is used by students and researchers from around the world and is funded in part by the National Science Foundation and the National Institute on Drug Abuse of the National Institutes of Health.
customersupport@researchsolutions.com
10624 S. Eastern Ave., Ste. A-614
Henderson, NV 89052, USA
This site is protected by reCAPTCHA and the Google Privacy Policy and Terms of Service apply.
Copyright © 2025 scite LLC. All rights reserved.
Made with 💙 for researchers
Part of the Research Solutions Family.