Amaç: Bu çalışmanın amacı Ege bölgesinde akrep tarafından sokulan çocukların klinik ve laboratuvar özelliklerini belirlemek ve ağır olguları öngörmede kullanılacak belirteçleri saptamaktı. Yöntemler: 2008 ile 2015 yılları arasında Ege bölgesinde akrep sokması nedeniyle hastanemize başvuran çocuk olgular geriye dönük incelendi. Olgular klinik şiddetlerine göre gruplandırıldı. Çocuk yoğun bakım ünitesine yatan ve genel pediyatri servisine yatan olguların klinik ve laboratuvar özellikleri karşılaştırıldı. Bulgular: Toplam 23 çocuk olgu (ortanca yaş: 60 ay, 25-75 persentil: 26-98 ay; en düşük yaş: 12 ay; en büyük yaş: 156 ay, kız/erkek: 12/11) değerlendirildi. Olguların %86,9'u hastanemize sevkli geldiler. On dört olguya (%60,9) başvurdukları ilk merkezde antivenom verilmişti. Ancak bu hastalarda intramüsküler antivenomun etkin olmadığı görüldü. En sık saptanan bulgular lokal eritem (%82,6), taşikardi (%65,2) ve takipne (%56,5) idi. Çocukların büyük çoğunluğu (%82,6) ağır klinik şiddete sahipti. Olguların %21,7'sinde otonomik fırtına, %8,7'sinde kalp yetersizliğine bağlı akciğer ödemi, %4,3'ünde kalp dışı akciğer ödemi, %4,3'ünde kalp yetersizliği gelişti. Olguların %60,9'u çocuk yoğun bakım ünitesine yatırıldı ve %13'ü mekanik ventilatöre bağlandı. Hiç bir olgu kaybedilmedi. Çocuk yoğun bakıma yatan olguların hastanemize daha geç geldiği (6 saate karşılık 3 saat) ve başvuru anında ölçülen serum glikoz düzeyinin daha yüksek olduğu (175 mg/dL'ye karşılık 107 mg/dL) saptandı (p<0,05). Sonuç: Ege bölgesinde akrep sokması çocuklarda ciddi klinik sonuçlara neden olabilmektedir. İntramüsküler antivenom uygulaması etkisiz gözükmektedir. Hastanemize ulaşma süresinin uzun olması ve başvuru anında yüksek serum glikoz saptanması çocuk yoğun bakıma yatırılma ihtiyacı ile ilişkili bulunmuştur. Anahtar Kelimeler: Akrep zehirlenmesi, antivenom, Ege bölgesi Introduction: The aim of this study was to define the clinical and laboratory manifestations of scorpion sting envenomation in childhood in the Aegean region of Turkey and to identify factors that are predictive of severe cases. Methods: Children admitted to our emergency department due to scorpion sting envenomation between 2008 and 2015 in the Aegean region of Turkey were evaluated retrospectively. The patients were grouped according to the clinical severity. Children admitted to pediatric intensive care unit and children admitted to general pediatric ward were compared in terms of clinical and laboratory features. Results: A total of 23 children (median age: 60 months; 25-75 percentile: 26-98 months; minimum: 12 months, maximum: 156 months; male/female: 12/11) were evaluated. 86.9% of cases were referred to our hospital. Fourteen patients (60.9%) were given antivenom via intramuscular route. However, intramuscular antivenom was found to be ineffective. The most common findings were local erythema (82.6%), tachycardia (65.2%) and tachypnea (56.5%). The majority of children (82.6%) had severe clinical severity. Autonomic storm developed in 21.7% of patients, heart failure due t...
Introduction:The aim of this study was to assess the efficacy of the Pediatric Trauma Score (PTS) in predicting significant trauma in patients presenting with blunt trauma to a high-level pediatric emergency department. Methods: Patients younger than 15 years of age presenting to the pediatric emergency department of the Tepecik Training and Research Hospital with acute high-energy blunt trauma were analyzed prospectively. The PTS was calculated on arrival at the pediatric emergency department. The patients were classified into two groups as follows: patients with a PTS of ≤8 comprised the significant trauma group, while patients with a PTS of >8 made up the non-significant trauma group. Results: Two-hundred-thirteen children with a mean age of 6.1±3.9 years (range: 10 days-15 years) were included in the study. The frequency of coagulation testing and thorax computed tomography in the pediatric emergency department, need for critical interventions and therapies in the pediatric emergency department, rate of hospitalization, need for transfer to the pediatric intensive care unit, mechanical ventilation, operation, blood transfusion, and mortality rate were statistically higher in the significant trauma group (p<0.05). PTS ≤8 exhibited a sensitivity of 56.2% and a specificity of 90.8% for hospitalization (AUROC: 0.682; 95% confidence interval: 0.610-0.755). The PTS was significantly correlated with length of hospital stay (r=-0.493; p<0.001) and length of observation in the pediatric emergency department (r=-0.442; p<0.01). Conclusion: PTS on arrival at a high-level pediatric emergency department is a good predictor of the need for critical interventions/ therapies and mortality in children with high-energy blunt trauma. However, its accuracy is moderate for the prediction of hospitalization. Keywords: Pediatric Trauma Score, high-energy trauma, mortality, hospitalization Amaç: Çalışmanın amacı, üst düzey bir çocuk acil servisine künt yüksek enerjili travma nedeniyle başvuran çocuklardaki ciddi travmayı öngörmede, Pediyatrik Travma Skoru'nun (PTS) etkin olup olmadığının araştırılmasıdır. Yöntemler: Akut künt yüksek enerjili travma nedeniyle Tepecik Eğitim ve Araştırma Hastanesi'ne başvuran 15 yaşından küçük çocuklar ileriye yönelik olarak incelendi. PTS yaralı acil servise geldiği anda hesaplandı. Hastalar iki gruba ayrıldı: PTS ≤8 (ciddi travma) ve PTS >8 (ciddi olmayan travma). Bulgular: İki yüz on üç çocuk (ortalama yaş: 6,1±3,9 yıl; en küçük: 10 gün -en büyük: 15 yıl) çalışmaya alındı. Acil serviste koagülasyon testi ve toraks tomografisi sıklığı, acil serviste kritik girişim ve tedavi gereksinimi, hastaneye yatış oranı, yoğun bakım gereksinimi, mekanik ventilatör gereksinimi, ameliyat, kan transfüzyonu, ölüm sıklığı PTS ≤8 grubunda daha fazlaydı (p<0,05). PTS ≤8'in duyarlılığı %56,2; özgüllüğü %90,8 (AUROC: 0,682; %95 CI: 0,610-0,755) olarak hesaplandı. PTS hastanede yatış süresi (r=-0,493; p<0,001) ve acil serviste izlenme süresi (r=-0,442; p<0,01) ile anlamlı korelasyon göstermekteydi. Sonuç: Künt yüksek en...
Bu çalışmada bir sıçan modelinde alt ekstremite iskemi reperfüzyonunun karaciğer üzerindeki etkisi ile karaciğerin spesifik iskemi reperfüzyonunun karaciğer üzerindeki etkisi karşılaştırıldı.Ça lış mapla nı:Otuz adet Sprague-Dawley tipi erkek sıçan 10'arlı olarak rastgele üç gruba ayrıldı: kontrol grubu (Grup 1), alt ekstremite iskemi reperfüzyon grubu (Grup 2) ve karaciğer iskemi reperfüzyon grubu (Grup 3). Grup 2'de sol alt ekstremiteye bir saat süreyle iskemi uygulandı. Grup 3'te karaciğere bir saat süreyle iskemi ve ardından 24 saat süreyle reperfüzyon uygulandı. Reperfüzyon sonrası karaciğer dokuları çıkarıldı ve gruplar biyokimyasal ve histolojik olarak değerlendirildi.Bul gu lar: Karaciğer malondialdehit düzeyleri Grup 2 ve Grup 3'te kontrol grubuna kıyasla anlamlı olarak yüksek idi (p<0.001). Grup 2'de malondialdehit düzeyleri Grup 3'e kıyasla anlamlı olarak yüksek idi (p= 0.019). Karaciğer glutatyon düzeyleri Grup 2 ve Grup 3'te kontrol grubuna kıyasla anlamlı olarak düşük idi (p<0.001). Ancak, Grup 2'de glutatyon düzeyleri Grup 3'e kıyasla anlamlı olarak yüksek idi (p= 0.005). Histolojik değerlendirmede karaciğer hasar skoru Grup 3'te Grup 2'ye kıyasla daha yüksek olmakla birlikte (p= 0.015), TUNEL(+) hücre sayısı açısından iki grup arasında anlamlı bir fark yoktu (p>0.05). So nuç:Alt ekstremite iskemi reperfüzyonu sonrası karaciğerde reperfüzyon hasarı, spesifik olarak karaciğerde meydana getirilen iskemi reperfüzyon hasarı kadar önemlidir. Özellikle vasküler travma sonrası yapılan reperfüzyon ameliyatlarında veya alt ekstremite vasküler travma sonrası kanamayı durdurmak için ayak turnikelerinde bu durum göz önünde bulundurulmalıdır.
The aim of the study was to determine whether the B-type natriuretic peptide (BNP) plasma level predicted the severity of bronchiolitis without additional pathology in children admitted to an emergency department (ED). A total of 232 children (mean age: 7.7±1.2 months [range: 1-23 months]) presenting to ED with isolated bronchiolitis and 32 age-and gender-matched control subjects were included in the study. BNP levels differed significantly among the control (8.5±1.1 pg/ml) and mild (27.7±2.6 pg/ml), moderate (51.4±0.5 pg/ml), and severe (106.8±4.8 pg/ml) bronchiolitis groups (p<0.001). Clinical severity score (p<0.001; OR: 2.524; 95% CI: 1.826-3.487) and plasma BNP level (p<0.001; OR: 2.231; 95% CI: 1.583-3.242) were independent risk factors for hospitalization. The length of hospital stay was significantly correlated with BNP level (p<0.001; r: 0.698). In conclusion, the plasma BNP level may be a potent biomarker predicting disease severity in ED.
Implementation of high-flow nasal cannula therapy in pediatric intensive care unit significantly improves the quality of therapy and its outcomes.
scite is a Brooklyn-based organization that helps researchers better discover and understand research articles through Smart Citations–citations that display the context of the citation and describe whether the article provides supporting or contrasting evidence. scite is used by students and researchers from around the world and is funded in part by the National Science Foundation and the National Institute on Drug Abuse of the National Institutes of Health.
customersupport@researchsolutions.com
10624 S. Eastern Ave., Ste. A-614
Henderson, NV 89052, USA
This site is protected by reCAPTCHA and the Google Privacy Policy and Terms of Service apply.
Copyright © 2024 scite LLC. All rights reserved.
Made with 💙 for researchers
Part of the Research Solutions Family.