Dârulhicre, Medînetürresûl gibi isimlerle anılan Medine şehri, Kur’ân’ın nazil olup açıklandığı bir şehir olmakla kalmış, sosyal ve kültürel hayatı ile de göz doldurmuştur. Bu merkezi şehirde, öteden beri Ensâr olarak bildiğimiz Medinelilerin musikiye düşkünlüğü bu sosyal hayatın kültürel yönünün en önemli basamağı olmuştur. Hz. Muhammed, Medine’ye girerken deflerle çalınan şarkılar eşliğinde şehre buyur edilmiş, önemli gün, düğün ve diğer merasimlerde şarkılar okunmuştur. Bu sosyal ve kültürel hayatın en önemli aktörleri, efemine veya muhannes olarak bilinen kadınsı eğilim gösteren şarkıcılar olmuştur. Farklı kıyafetleri, değişik ses tonları ve sihirli melodileri ile düğünlerin, meclislerin ve diğer önemli günlerin aranan kimseleri olmuşlardır. Kadınsı tavırları yüzünden kadınların oldukları meclislere rahatça girebilen bu efemine şarkıcılar, dedikodu, çöp çatanlık ve absürd olayların da merkezinde yer almışlardır. Şehrin eğlence hayatının muhalefeti törpüleyeceğine inanan Emevî yönetimi de bu şarkıcıları desteklemiş, ancak şehirde olacak olan hoşnutsuzlukların önüne geçmek gerektiğinde onları cezalandırmaktan çekinmemiştir. Bunlardan biri olan Delâl, Medine’de söylediği şarkılar yanında Emevîlerin Şam’daki saraylarında şarkılar okuyarak Halife’nin gönlünü hoş etmiş, cömertçe ödüllendirilmiştir. Bu esnada Arap müziği de İranlı ve diğer unsurların katkısı ile zenginleşmeye başlamış, bu husus ritimden melodiye kadar Medine musikisinin ilerlemesine katkı sağlamıştır. Emevî karşıtlığı içinde farklılaşan rivayetler ve renkli anlatılarla bazen farklı bir konuma yükselen Medine’deki kültürel hayat, ana kaynakların ışığında şiir ve şarkının birlikte anlattığı bir müzik albümüne dönüşmüştür. Bu husus da makalemizde ele alınarak müziğin, siyaset ve sosyal hayat ile nasıl iç içe olduğu ortaya konulmaya çalışılmıştır.