“…İlk şekli, yöntem mensuplarının verdiği adla ifade etmek gerekirse 'Ur-form'u belli bir yerde ve zamanda yaratılan bir halk anlatması, tıpkı suya atılan taşın oluşturduğu dalga benzeri bir şekilde, ticaret ve göç gibi etkenler altında yayılmaya başlar. Sözlü yayılma yanında, yazılı ve basılı metinler de bu yayılmanın genişlemesine yol açacaktır (Ekici, 2006: 90 (Özcan, 1996;Adıgüzel, 1999;Çiftçi, 2013), tiyatro metni (Akyüz, 2012), destanî hikâye (Gülmen, 2008), karagöz oyunu (Tuncel, 2013), roman (Zariç, 2012) ve mesnevi (Yılmaz, 2001;Zariç, 2007;Yılmaz, 2009;Erdoğan, 2010) Dergisi Sayı: 3/1 2014 s. 306-324, TÜRKİYE International Journal of Turkish Literature Culture Education Volume 3/1 2014 p. 306-324 Dergisi Sayı: 3/1 2014 s. 306-324, TÜRKİYE International Journal of Turkish Literature Culture Education Volume 3/1 2014 p. 306-324 A. Olrik, halk anlatılarıyla ilgilenen herhangi bir kimsenin uzaktaki bir halkın edebiyatını okuduğu zaman, bu halkın ve onun geleneksel anlatılarının o kimseye şimdiki kadar tamamen yabancı olsa bile, bu anlatılarla daha önce karşılaşmış gibi bir duyguya kapıldığını söyler. Bu tanışıklığı açıklamak için de iki etken ileri sürer: "1.İlkel insanın ortak zihin özelliği ve 2.Bu özelliğe uygun olarak doğa kavramı ve ilkel mitoloji" (Olrik, 1994a: 2).…”