ÖZ
Hastalık
öyküleri tıbbı olguları tanımlamakla kalmaz; özelde, bir insanın yaşam ve
ölümünün en “asıl” gerçekliğini de anlatır. Tıpta “öyküleştirme” ya da
“anlatısallık” (narrative medicine); bireyin kendini, hastalığını ve yaşamı
nasıl algıladığını anlayarak, yaşadığı acı veren deneyimle baş etmesini
kolaylaştırmak amacında olan bir yaklaşımdır. Hasta oluş ve çare aramanın
öyküleştirilmesi; hekim, hasta ve hasta yakınlarına karşılıklı anlamayı
güçlendiren önemli bir içgörü kazandırır. “Yapılandırılmış” öyküler, yaşanılan
olumsuz deneyimden uzaklaşarak farklı bir bakış açısıyla görmeyi sağlar. Hastalıkların
tanı ve sağaltımını yönlendiren, kanıtlanabilen ve sonuca götüren uygulamalar
tıbbın temelidir. Ancak bireyin “eşsiz”liği ve “öznel” unsurların anlaşılması
da tanı ve sağaltıma, göz ardı edilemeyecek denli katkı sağlamaktadır. Kanıta
dayalı tıbbın, “öyküye dayalı tıp” yaklaşımı ile bütünleştirilebilmesi için,
“hasta merkezli” modelin benimsenmesi gerekir. Hekim-hasta ilişkisinde hasta
merkezli yaklaşımın özünü öyküler oluşturur. Öyküler nedenselliği aydınlatan
araçlardır. “Olgu” öyküleri, patolojik durumların tanımlanmasının yanı sıra,
belli bir bireyde, bir hastalığın “nasıl” yaşandığını da gösterir. Hastalıkları,
yalnız biyolojik ve patolojik nedenlerle açıklayan biyomedikal yaklaşımın, süreç
içinde evrildiği “biyo-psiko-sosyal” model, hastalıkların ruhsal ve sosyal unsurlar
da içerdiği gerçeğiyle, “hastalık yok, hasta var” bilincini geliştirmiştir. Biliminin
kanıta dayalı olması gerektiği gerçeği, tıbbın öznel yanının yok sayılmasını
gerektirmemektedir. Çünkü öznellik, tanısal durumlarda karar vermeyi
kolaylaştıran ve sağaltımı, “o” birey için yapılandırabilen bir unsurdur. “Hastayı
dinlerseniz size tanısını söyler” öğretisi ve “hümanizma”, tıbbı uygulamada
giderek yok olmaktadır. Bu
çalışmanın amacı; öyküleştirmenin tıp eğitimi ve uygulamalarında neden ve nasıl
var olması gerektiğini incelemektir.