Özet: Ulus-devletlerin inşa süreçlerinde politik kara sınırları iktidarın sembolü ve kurulduğu alanlar ve aynı zamanda tahayyül edilen ulusun sınırlarının somut formları oldular. Politik kara sınırları sınır insanlarının gündelik hayatlarında sayısız kopuş, ayrılık, kayıp, sınır geçişleri, kaçakçılık, mahkûmiyet, özlem ve ölüm hikâyelerinin ortaya çıkmasına neden oldu. Özellikle 2000'li yıllarda Türkiye'de belirmeye başlayan sınır ve sınır bölgeleri çalışmaları genel olarak Cumhuriyet'in kurulma sürecinde yapılan sınır belirleme antlaşmaları, ekonomi, ticaret, yönetim/idare ve güvenlik gibi konular üzerine yoğunlaşmışlardır. Bu çalışma, ihmal edilmiş bu araştırma alanında kapsamlı antropolojik araştırmalara acil ihtiyaç duyulduğuna vurgu yapmakta ve bu çalışmaların meselenin farklı boyutlarını anlamamıza nasıl yardımcı olacağına işaret etmektedir.