Ekonomi literatüründe piyasa başarısızlıklarında ve konjonktürel dalgalanmalar sonucu oluşan problemlerde bazı temel araçların uzunca bir süredir kullanılageldiği görülebilmektedir. Ortodoks ve heteredoks iktisadi okulların tercihleri farklı olmakla beraber ağırlıklı olarak tercih edilen Ortodoks yaklaşımda, enflasyonist bir dönemde talebi daraltıcı etki oluşturacak para ve maliye politikaları uygulamada bulunurken, tam tersi olarak deflasyonist bir dönemde ise genişletici etkiler içeren politikalara yönelim artmaktadır. Bunun dışında bir de bağımsız merkez bankaları ile para politikası araçları kullanılarak da ekonomiye çeşitli nedenlerden dolayı müdahalede bulunulabilmektedir. Bu çalışma 1985-2022 yılları arasında Türkiye'de Katma Değer Vergisi (KDV) gelirleri, mevduat faiz oranları ve enflasyon oranları arasındaki ilişkiyi incelenmiştir. Johansen eşbütünleşme ve VECM modeli kullanılarak analiz edilen verilerin uzun dönemde durağan ve eşbütünleşmeye olduğu gözlemlenmiştir. VECM sonuçlarına göre, enflasyon oranlarındaki bir değişimin 2,5 yıl içinde uzun dönem dengesine ulaşabildiğini, KDV gelirlerindeki bir değişimin yaklaşık 1,3 yıl sürdüğünü ve mevduat faiz oranlarındaki bir değişimin dengeye ulaşmasının yaklaşık 10 ay sürdüğünü göstermektedir. Uzun dönem denklemi, enflasyon oranlarındaki %1'lik bir düşüşün KDV gelirlerini %0,003 ve mevduat faiz oranlarını %0,49 oranında etkilediğini göstermektedir. KDV gelirlerindeki %1'lik bir düşüş, enflasyon oranı ve mevduat faiz oranları üzerinde negatif bir etkiye sahiptir. Öte yandan, enflasyon ile KDV gelirleri ve mevduat faiz oranları arasında ve KDV gelirlerinden enflasyon ve mevduat faiz oranlarına doğru çift yönlü nedensellik olduğu saptanmıştır.