2011 yılından bu yana yakın tarihin en yoğun göç hareketine maruz kalan Türkiye, göçün sosyo-ekonomik, siyasal ve kültürel etkilerini azaltmak için birçok politika hayata geçirmiştir. Ancak zaman zaman iktidarla muhalefeti karşı karşıya getiren ve toplumsal ayrışmalara sebebiyet veren bu politikaların kalıcı çözüm olamadığı zamanla ortaya çıkmıştır. Bu nedenle geçici misafirlikle başlayan geçici koruma, entegrasyon, vatandaşlık ve gönüllü geri dönüş politikalarıyla devam eden sürecin nasıl sonuçlanacağı önemli bir soru olarak karşımıza çıkmıştır. Buradan hareketle ele alınan bu makalenin amacı geçici misafirlikten gönüllü geri dönüş sürecine varan göç sürecinde uygulanan politikaların arka planından yola çıkarak Suriyeliler bağlamında göç ve mülteci sorunsalının Türkiye’nin gündeminden çıkarılmasının mümkün olup olmadığını ortaya koymaktır. Güvenlik kaygıları, kamuoyunun baskısı, artan aşırı popülist ve milliyetçi politikalar, iktidar ve muhalefetin tutumu, Avrupa Birliği’yle yapılan geri kabul anlaşmaları Türkiye’nin Suriyeli sığınmacılara yönelik kalıcı çözüm olarak geri dönüş politikasını zorunlu kılmaktadır. Ancak menşei ülkede devam eden çatışma ortamı ve onun getirdiği büyük bir siyasi kaosun yanı sıra derin bir insani ve ekonomik kriz, geri dönüşlere uluslararası desteğin zayıf kalması ve en önemlisi İsrail-Hamas Savaşı’nın bölgeye yayılma ihtimalinin yüksek olması sürdürülebilir bir gönüllü geri dönüşü zorlaştırmaktadır. Bununla birlikte Suriye’deki rejim değişikliği ve Türkiye’nin yeni süreçte aktif rol alması kısa, orta ve uzun vadeye yayılacak geri dönüşleri mümkün kılacaktır. Dolayısıyla bu aşamada Suriyelilerinin tamamının gönderilmesinin imkânsız olduğu, ancak kısa süre içerisinde Türkiye ve Suriye’deki yeni yönetimin yanı sıra yerel yönetimler, sivil toplum kuruluşları ile BMMYK ve İOM gibi uluslararası örgütlerin sürece katılımının sağlanarak geri dönüş süreçlerinin insan hakları çerçevesinde, fiziksel, hukuki, sosyal ve psikolojik güvenliğin sağlandığı bir ortamda yeniden entegrasyon sağlanarak gönüllü olanların geri dönüşlerinin sağlanması, geri dönmek istemeyenlere yönelik ise “uzlaşma” kültürü çerçevesinde tam bir entegrasyonun hayata geçirilmesi önem arz etmektedir.