Diliçi çeviri, son yıllardaki güncel araştırmalarla birlikte geçmişe göre adından daha çok söz ettirmeye başlayan bir Çeviribilim alt alanıdır. Teorik olarak diliçi çevirinin sınırları ilk kez 1959 yılında Roman Jakobson tarafından belirlenmiş olmasına karşın dil içi ve diller arası meselesinde çizilen sınırların muğlaklığı Jakobson’ın tanımlamalarının çeşitli araştırmacılarca sorunsallaştırılmasına yol açmıştır. Diliçi çeviri bir dil/kültür içerisinde gerçekleşen bir edim olduğundan bu alandaki araştırmalar sıklıkla tek bir kültüre özgüdür, dolayısıyla Çeviribilim içerisinde özel bir yerinin olduğu iddia edilebilir. Diliçi çeviri, Türkiye Cumhuriyeti tarihinde yapılan dil reformları ve alfabe değişikliği ile, diğer kültür ve ülkelerden farklı, ideolojik bir kökten beslenen kendine has bir alanı oluşturmaktadır. Kültüre özgü oluşu ve Türkiye Cumhuriyeti’ndeki özel konumuna rağmen, Çeviribilim içerisinde bu alanda yapılan araştırmalarla hala aydınlatılmayı bekleyen birçok nokta kalmıştır. Bu çalışmada, diliçi çevirinin kuramsal çerçevesi irdelenerek, çeviribilimdeki yeri, üç temel nedene dayandırılarak Türkiye’de çeviribilimde karşılaşılan zorluklar ve Türk modernleşmesindeki rolü incelenmeye çalışılmıştır. Bu çerçevede vaka çalışmasında Hüseyin Rahmi Gürpınar’ın Efsuncu Baba adlı romanının çapraz zamansal (cross-temporal) diliçi çevirileri incelenip, çeviribilimin bir alt alanı olarak diliçi çeviriyi kavramsallaştırmak ve çeviribilim içinde yeniden konumlandırmak amaçlanmıştır. Çalışmada Efsuncu Baba romanının 1924’te Arap alfabesiyle ilk basımı ve sonrasında sırasıyla 1954, 1966, 1995 ve 2009’da yapılan farklı diliçi çevirileri karşılaştırılıp çözümlemesi yapılacaktır.