Ortadoğu, küresel siyasete dair hareketliliğin en yoğun yaşandığı bölgedir. Bir hegemonik alan mücadelesine dönüş(türül)en bölgede küresel, bölgesel ve yerel güç yapılanmaları arasında tasarlanan ideolojik kurulumlar işlerlik kazanmaktadır. Bu ideolojik tasarımlar birbirinden farklı olmakla birlikte büyük oranda ekonomik kazanıma hizmet eden etnik, inançsal/ mezhepsel ve ideolojik söylemler üzerinden yürütülmektedir. Bu ideolojik ve ekonomi politiğin inanç/mezhepsel kurulumu açısından İran - Suriye ittifakı örnek verilebilir. Bölgesel gerilimin neredeyse hiç dinmediği Ortadoğu’da, İran- Suriye ilişkileri stratejik bir değer olarak inanç/ mezhepsel bir kurulum üzerinden çok boyutlu bir kazanıma alan açmaktadır. Dolayısıyla Suriye krizinde etkin rol üstlenen İran’ın, Suriye’deki Arap Alevi- Şii inancı/mezhebine mensup topluluklarla kurduğu ve geliştirdiği birliktelik, her iki taraf için de bir kazanım sağlamıştır. İran’ın bölgesel ölçekli bu yayılımı, Sünni Arap yönetimleri tarafından “Şii Hilali” olarak dilendirilmektedir. Başta İran olmak üzere Irak, Suriye, Lübnan ve bölgenin diğer ülkelerindeki Şii nüfusu, bu inanç/mezhep ideolojisi üzerinden ortaklaştırmak ve etkin kılmak, bölgenin kurulu siyasal sisteminin paydaşı olan Sünni yönetimler tarafından ciddi bir tehdit olarak algılanmaktadır. Bu bağlamda Suriye, Şii Hilali’nin kuzey kanadı olarak tarif edilen ve İran’dan Levant bölgesine kadar Şii topluluklarıyla kurulacak bağın ve İran’ın Ortadoğu’daki nüfuzunu domine edecek bir kurulumun temsilcisi olarak görülmektedir. Bu eksende, İran- Suriye ittifakını üreten tarihsel ve ideolojik bağıntıların özellikle bölgesel düzeyde ne tür yansımalara alan açtığı İnşacı (konstrüktivist) bir yaklaşımla ele alınmış ve bu kapsamda, bölgenin siyasal coğrafyasına dair çeşitli öngörülerde bulunulmuştur.