Ölüm, tüm canlıların kaçınılmaz gerçeğidir ve tarih boyunca hiçbir canlı bu gerçekten kaçamamıştır. Ölümlerin sebepleri ve zamanlaması, olayların akışını doğrudan etkilemektedir. İslam’ın ilk dönemlerinden itibaren temizlik ve sağlık konularına önem verilmiş, İslam Peygamber’i Hz. Muhammed’in bu konudaki tavsiyeleri zamanla Tıbbü’n-Nebevî adıyla bilinen kitaplarda toplanmıştır. Râşid Halifeler, Emevîler ve Abbasîler Dönemi başta olmak üzere ilerleyen dönemlerde fetihlerle büyüyen topraklarda ilmi alanlardaki gelişmeler, tıp konusunda da görülmüştür. İslam dünyası kendi birikiminin üzerine karşılaştıkları memleketlerdeki bilgi birikimlerini de tercüme etmişler, İslâm’ın doğuşunun üzerinden yüz yıl bile geçmeden hastane kurma başarısını da göstermişlerdir. XII. yüzyılda Bağdat, Şam, Kahire, Harran gibi şehirlerde birden fazla, diğer kentlerde de ise genellikle bir hastane kurulmuştur. Bu durum Selçuklular için de geçerlidir. Selçuklular gerek Türk gerekse İslam dünyasından almış oldukları birikimi kendi memleketlerinde uyguladılar. Çalışma Selçuklu Tıp dünyasındaki gelişmeler ve tedavi yöntemlerinden ziyade Selçuklu dünyasında meydana gelen ölümlerin incelenmesi üzerine odaklanmıştır. Yöntem olarak nitel bir araştırma yöntemi kullanılmıştır. Kaynaklarda geçtiği şekliyle Selçukluların gerek hanedan gerekse yönetim kademesinde görev alan insanlarının hastalıkları ve ölüm nedenleri incelenecek, bunların hem o günkü literatürdeki hem de günümüz modern tıbbındaki karşılıkları verilmeye çalışılacaktır. Çalışmanın amacı Selçuklu yönetiminde hastalıklar ve bu hastalıklar sebebiyle meydana gelen ölümleri tespit etmektir. Bu hastalıkları ve ölümlerin nedenlerini sadece tek bir nedenle sınırlamak mümkün değildir. Bunların çoğu kendi içinde farklı belirtiler içermekteydi. Kaynaklarda ölümlere neden olan bazı hastalıkların adı verilirken, çoğunlukla belirtileri üzerinde durulmuştur. Bu ölümlerin ardında yatan sebepleri tespit etmek, o dönemin sosyal, politik ve kültürel bağlamının daha iyi anlaşılmasına katkı sağlayacaktır.