Search citation statements
Paper Sections
Citation Types
Year Published
Publication Types
Relationship
Authors
Journals
Sözün gücünü ve tesirini etkin bir şekilde kullanan Arap toplumunun kimliği haline gelen Belâgat, geçmişten itibaren bu toplumda yer edinmiştir. İslâm öncesinde şair ve hatiplerin yarıştığı panayırlarda halkın teveccühüne mazhar olan şairler, zaman zaman olağan üstü güçlere sahip kişiler olarak algılanmıştır. Kur'ân da indiği topluma bu toplumun kodlarında yer edinen belâgat yüklü ifadelerle hitap ederek onları aciz bırakmıştır. Bu şekilde belirli bir topluma özgü olan belâgat, Kur'ân'ın evrensel boyutu ve İslâm'ın geniş kitlelere yayılmasıyla yeni bir evreye geçmiştir. Bu evrede belâgat daha çok i'câz ile anılır hale gelmiştir. İslâm'ı benimsemiş olan toplumların Kur'ân'a yönelik ilgi ve alakaları Kur'ân eksenli ilimlere yönelmiştir. Belâgat da bu teveccühten nasibini almış, önde gelen çoğu İslâm âliminin çalışma alanı haline gelmiştir. Bu aşamada belâgat, sözlü yapıdan yazılı ve normatif bir yapıya bürünmüştür. Ardından uzun bir süre belâgat, telif edilen eserlerde şerhler, haşiyeler ve telhisler şeklinde işlenmiştir. Belâgatte süregelen bu durum ilk dönemlerde ve orta çağda pek eleştiri konusu olmamıştır. Ancak "Batı" diye tavsif edilen bloğun iktisadi açıdan güçlenerek modernizm adıyla dünyada yeni bir güç dengesini oluşturması ve ekonomik açıdan diğer toplumlara tahakküm ederek sosyo-kültürel açıdan da bu toplumları etkisi altına almaya başlaması; diğer toplumların ilmi ve kültürel birikimlerinin hem dışardan hem de içerden eleştiriye açılmasına neden olmuştur. Bu aşamada Mısır başta olmak üzere Müslümanların çoğu yaşanan bu duruma çözümler üretmek için çareler aramaya başlamışlardır. Bu çabalar sonucunda, geçmişten gelen kültürel ve ilmi birikime sarılma ve geri kalmanın bunlardan uzaklaşma nedeniyle olduğuna yönelik anlayış ile bu birikimi yeniden revize edip İhya etme anlayışlarını temel alan iki ana yöntem ortaya çıkmıştır. Bu süreçte belâgat ilmi de süregelen tartışmalardan nasibini almıştır. Belâgatin eleştirildiği temel noktalar arasında donukluğu, belirli bir ilmi birikime sahip olanlara özgü hale gelecek derecede ağır ve müşkil konulara hasredilmesi, felsefe, kelam ile mantık gibi ilimlerin etkisinde kalıp uzun bir süre boyunca durağanlaşması; bir de sadece atomik yapıdaki cümle formlarını merkeze alıp; modern dönemde ortaya çıkan edebi olgulara bütüncül biçimde bir yaklaşım oluşturamaması gibi noktalar yer edinmektedir. Bu bağlamda bu tartışmaların hararetli bir şekilde yaşandığı yer olan Mısır'da yaşayan Ahmed eş-Şâyib de benzer mülahazalarla hareket edip belâgat alanında yeni bir yöntem oluşturma gayesiyle "el-Üslûb" adlı eserini telif etmiştir. Bu çalışmada bahsi geçen hususlar da göz önüne alınarak Ahmed eş-Şâyib perspektifinden belâgatte ihya hareketi ele alınacaktır.
Sözün gücünü ve tesirini etkin bir şekilde kullanan Arap toplumunun kimliği haline gelen Belâgat, geçmişten itibaren bu toplumda yer edinmiştir. İslâm öncesinde şair ve hatiplerin yarıştığı panayırlarda halkın teveccühüne mazhar olan şairler, zaman zaman olağan üstü güçlere sahip kişiler olarak algılanmıştır. Kur'ân da indiği topluma bu toplumun kodlarında yer edinen belâgat yüklü ifadelerle hitap ederek onları aciz bırakmıştır. Bu şekilde belirli bir topluma özgü olan belâgat, Kur'ân'ın evrensel boyutu ve İslâm'ın geniş kitlelere yayılmasıyla yeni bir evreye geçmiştir. Bu evrede belâgat daha çok i'câz ile anılır hale gelmiştir. İslâm'ı benimsemiş olan toplumların Kur'ân'a yönelik ilgi ve alakaları Kur'ân eksenli ilimlere yönelmiştir. Belâgat da bu teveccühten nasibini almış, önde gelen çoğu İslâm âliminin çalışma alanı haline gelmiştir. Bu aşamada belâgat, sözlü yapıdan yazılı ve normatif bir yapıya bürünmüştür. Ardından uzun bir süre belâgat, telif edilen eserlerde şerhler, haşiyeler ve telhisler şeklinde işlenmiştir. Belâgatte süregelen bu durum ilk dönemlerde ve orta çağda pek eleştiri konusu olmamıştır. Ancak "Batı" diye tavsif edilen bloğun iktisadi açıdan güçlenerek modernizm adıyla dünyada yeni bir güç dengesini oluşturması ve ekonomik açıdan diğer toplumlara tahakküm ederek sosyo-kültürel açıdan da bu toplumları etkisi altına almaya başlaması; diğer toplumların ilmi ve kültürel birikimlerinin hem dışardan hem de içerden eleştiriye açılmasına neden olmuştur. Bu aşamada Mısır başta olmak üzere Müslümanların çoğu yaşanan bu duruma çözümler üretmek için çareler aramaya başlamışlardır. Bu çabalar sonucunda, geçmişten gelen kültürel ve ilmi birikime sarılma ve geri kalmanın bunlardan uzaklaşma nedeniyle olduğuna yönelik anlayış ile bu birikimi yeniden revize edip İhya etme anlayışlarını temel alan iki ana yöntem ortaya çıkmıştır. Bu süreçte belâgat ilmi de süregelen tartışmalardan nasibini almıştır. Belâgatin eleştirildiği temel noktalar arasında donukluğu, belirli bir ilmi birikime sahip olanlara özgü hale gelecek derecede ağır ve müşkil konulara hasredilmesi, felsefe, kelam ile mantık gibi ilimlerin etkisinde kalıp uzun bir süre boyunca durağanlaşması; bir de sadece atomik yapıdaki cümle formlarını merkeze alıp; modern dönemde ortaya çıkan edebi olgulara bütüncül biçimde bir yaklaşım oluşturamaması gibi noktalar yer edinmektedir. Bu bağlamda bu tartışmaların hararetli bir şekilde yaşandığı yer olan Mısır'da yaşayan Ahmed eş-Şâyib de benzer mülahazalarla hareket edip belâgat alanında yeni bir yöntem oluşturma gayesiyle "el-Üslûb" adlı eserini telif etmiştir. Bu çalışmada bahsi geçen hususlar da göz önüne alınarak Ahmed eş-Şâyib perspektifinden belâgatte ihya hareketi ele alınacaktır.
Arapça, 19. yüzyılda başta ideolojik ve siyasi nedenler olmak üzere pek çok sebepten dolayı farklı tartışmalara sahne olmuştur. Onun yüz yüze kaldığı durumun taşıdığı önemi, düşünsel boyutlarıyla incelemek gerekmektedir. Zira bu düşünceyi ortaya çıkaran nedenleri ve onun beslendiği kaynakları ortaya koymak, Arapçanın yeniden yapılandırılmasına dair söylemin nasıl bir gerçeklik taşıdığının anlaşılmasına yardımcı olacaktır. Nitekim Napolyon komutasında 1798 yılında Mısır’ın işgal edilmesiyle sosyal, siyasal, dil ve edebiyat alanlarında pek çok değişim meydana gelmiştir. Bir yandan fasih dilin çağın ihtiyaçlarını karşılamadığı iddiasıyla kaldırılması ve yerine halk lehçesinin kullanılmasına dair çalışmalar sürerken diğer yandan fasih dilin öğretilmesinin zor olduğu savıyla kolaylaştırılmasına ve alfabesinin değiştirilmesine yönelik çalışmalar da yoğunlaşmıştır. Söz konusu tahrif çalışmalarını ilk başlatanlar, Araplardan ziyade yabancılardır: Aslı Arap olmayan misyon şefleri ile müsteşriklerin başını çektiği bu tahrif çalışmalarının daha sonra Araplarca da omuzlanması dikkat çekmektedir. Nitekim başlatılan mevzubahis tahrif çalışmalarını yapanları iki gurupta toplamak mümkün gözükmektedir: Birincisini, müsteşrikler ve Napolyon’la beraber Mısır’a gelen yabancı memurlar oluştururken ikinci grubu ise Araplar oluşturmaktadır. Aynı zamanda Arapları da kendi içerisinde Müslim ve gayrimüslimler olarak belirtmek konunun anlaşılmasına yardımcı olmaktadır. Tarihî seyir içerisinde bakıldığında Arap dilinin öğretiminin daha etkin yapılması için onun kolaylaştırılması (teshil), yenilenmesi (tecdîd) gibi birtakım çalışmalar karşımıza çıkmaktadır. Arapçanın dil bilgisi ilmi; nahivin yöntem eksiklikleri ve zorluğu ile alakalı ilk tepkiler, Halef el-Ahmer (ö. 796) ve Câhız’dan (ö. 869) gelmiştir. Câhız, klasik eğitimi pedagojik yönden eleştirmiş, klasik sistemin Arapçayı ilk defa öğrenecekler için ağır gelebileceğini belirtmiştir. Aynı zamanda o, dil özelinde öğrenci-uzman ayırımına da dikkat çekmiştir. İbn Hazm (ö. 1064), İbn Tümert (ö. 1128), İbn Madâ (ö. 1196), İbn Rüşd (ö. 1198) ve İbn Haldûn (ö. 1406) Arap dili gramerinde yani nahivinde ıslahatçı görüşte olan eski dönem dil bilginlerindendirler. İbn Hazm’ın nahivle ilgili yenilenme (tecdîd) anlayışının metodolojik ve pedagojik açıdan yararlı olduğu söylenebilir. Bundan dolayı kendisinden sonra gelen İbn Tümert, İbn Madâ ve diğer Arap nahivciler ondan etkilenmişlerdir. Ancak nahivle ilgili çalışmalara kapsamlı, anlaşılır ve sistematik bir şekilde karşı duran, çağdaşı İbn Hazm’ın yaptığı dil reformlarından etkilenen kişi, İbn Madâ olmuştur. Ancak bütün bu çalışmalar, fasih Arapçaya en ufak bir hâlel getirmemiş aksine onun öğretilmesi noktasında yeni metodolojilerin bulunması hedeflenmiştir. Mısır merkezli çalışmalar, gaye ve yöntem bakımından bunlardan ayrılmaktadır. Söz konusu çalışmaların öncülüğünü Batılılar yapmışlardır. Onları takiben Müslim ve gayrimüslim Araplar da bu çalışmalara katkıda bulunmuşlardır. Onlar, konu dâhilinde çeşitli basım-yayın araçları kullanarak fikirlerini yaymaya çalışmışlardır. Bu araştırma, Mısır merkezli yürütülen Kur’ân dili/fasih Arapçayı tahrif etmeye yönelik çalışmalar üzerinden bina edilmiştir. Ayrıca konuyla alakalı ortaya konulan başlıklardaki gruplara ait çalışmaların neler olduğuna değinilerek bunların ilgili camialarda nasıl bir yankı uyandırdığı üzerinde de durulmuştur. Araştırma neticesinde, Mısır’da dili tahrif etmeye yönelik çalışmaların, doğrudan fasih Arapçayı hedef aldığı ve bu çalışmaların Batı orjinli kişilerce başlatıldığı daha sonra bazı Mısırlı Araplarca da buna katkı sağlandığı müşahede edilmiştir. Aynı zamanda sözü edilen çalışmaların, hâlihazırda devam eden eğitim sürecinde, fasih dil mi yoksa diyalekt mi? kullanılmalı şeklindeki birtakım sıkıntılara sebebiyet verdiği ve Mısırlı eğitimcilerin tercihleri hususunda sorunlar doğurduğu neticesine varılmıştır. Bu çalışmadan önce Arapçaya yapılan müdahaleleri konu edinen çalışmalar, bireyler üzerinden yapılmıştır. Bu araştırma Mısır merkezli yürütülen çalışmaları kapsamaktadır. Ayrıca araştırma, Arapçayı tahrip çalışmaları konusunda araştırma yapacaklara bir literatür bilgisi sunmakta, Arapçayı tahrif çalışmalarının kimler tarafından yürütüldüğüne dair tasnif bilgisi aktarmaktadır.
scite is a Brooklyn-based organization that helps researchers better discover and understand research articles through Smart Citations–citations that display the context of the citation and describe whether the article provides supporting or contrasting evidence. scite is used by students and researchers from around the world and is funded in part by the National Science Foundation and the National Institute on Drug Abuse of the National Institutes of Health.
customersupport@researchsolutions.com
10624 S. Eastern Ave., Ste. A-614
Henderson, NV 89052, USA
This site is protected by reCAPTCHA and the Google Privacy Policy and Terms of Service apply.
Copyright © 2025 scite LLC. All rights reserved.
Made with 💙 for researchers
Part of the Research Solutions Family.