Nietzsche insanlığın başlangıcından beri var olan, uzlaşılarla geliştirilen değerleri birer araç olarak görmektedir. Ona göre insanlar dünyanın gerçek doğasını görmekten korktukları için bu araçları geliştirmişlerdir. Dünyanın görünüşünün ardında var olan gerçek halini görmek ve aslında yaşadıkları dünyanın amaçsız ve anlamsız olduğunu teşhis etmek insanlar için kolay değildir. Bu yüzden derin düşünmeden, yüzeysel kalarak oluşturdukları ortalama değerler aracılığıyla rahatlamayı ve yaşamayı tercih ederler. Oluşturdukları değerler onlar için amaçlarını gerçekleştirme yolunda birer araçtır, aynı zamanda kendi davranışlarını meşru kılmak adına bu değerler üzerinde değişiklikler yapabilir, lehlerine kullanabilirler. Yaşadığı dönemde var olan bozulma ve sıkıntıların kaynağında bu değerlerin bulunduğunu düşünen Nietzsche, değerlerin odağında bulunan ve dönemin Alman ulusuna hâkim olan Hıristiyanlık ve Tanrı anlayışına eleştirilerde bulunmuştur. Giderek bozulduğunu iddia ettiği Hıristiyan inancı, özellikle katı Katolik mezhebinin düşüncesi, aynı zamanda kendi buhranları ve yaşantısı Nietzsche’nin dini sorgulayarak eleştirmesine neden olmuştur. Kilisenin toplumlara yönelik baskın bir role sahip olduğu bu dönemde Tanrının dünyadaki eli olduğu iddiasında olan ve Tanrı adına hareket eden din adamlarına karşı tepki gösteren Nietzsche, bir Tanrı varsa aşkın bir karakterde bulunması ve tüm insanlığa aynı mesafede olması gerektiği düşüncesindedir. Tanrı bu dönemde aynı zamanda büyük anlatılar için insanlığın kullandığı bir araçtır. Dünyada var olan kaos içinde nesnel bir düzen olduğuna inanan insan, Tanrı aracılığıyla evrende bir amaç ve anlam bulmaya çalışmaktadır. İnsanın çaba ve mücadelelerinin boşuna olmaması ve temellenebilmesi için evrendeki hareketin özüne yerleştirebileceği bir Tanrı düzeni, bununla beraber yaşamın kendisine dair bir ilerleme inancı ve bunların yanında bir amaç bulması gereklidir. Ancak insan ihtiyaç duyduğu ve açıklamalarının merkezine yerleştirdiği Tanrısına ihanet etmektedir ve Nietzsche’ye göre bu durum ise kilisedeki bozulmalara ek olarak dünyada da bozulmalara neden olmaktadır.
Bu çalışmada Nietzsche’nin aklın değil yanılsamaların sahnesi olduğunu iddia ettiği dünya ve üzerindeki bozulmaların kaynağına ilişkin düşünceleri analiz edilerek, geleceğe yönelik yeniden değerlendirilmesi gerektiğini ileri sürdüğü araçsal değerler ve yönelttiği eleştirilerini irdelemek amaçlanmaktadır.