Hicrî dördüncü asırda Semerkant bölgesinde Sevâdü’l-A’zam adı verilen ana kitle dışındaki mezhep mensuplarının ortaya attığı iddiaların meydana getirdiği hurafe ve bid’atlerin her geçen gün toplumda yayılması, “büyük çoğunluğun” yani Ehl-i Sünnet ve’l-Cemâ’at’in vasıf ve ilkelerinin belirlenmesi zaruretini ortaya çıkarmıştır. Sâmânîler’in davetiyle çok sayıda Hanefî uleması bölgeye gelerek Semerkant ve civarında eğitim-öğretim faaliyetlerini başlatmıştır. Böylelikle Hanefîlik, bölgede etkili bir mezhep haline gelmiştir. Ancak Mu’tezile, Şiîlik, Hâricîlik ve Mürcîlik gibi diğer mezhep ve fırkaların etkileri de devam etmiştir. Dönemin Sâmânî emiri İsmail b. Ahmed (ö. 295/907), gayri Sünnî mezheplerin yaydığı hurafe ve bid’atlerden halkın uzak durmasını temin etmek maksadıyla Ehl-i Sünnet ve’l-Cemâ’at’in vasıflarının tespit edilip yazılması için Hakîm es-Semerkandî’yi (ö. 342/953) görevlendirmiştir. Döneminin önde gelen Hanefî ulemasından olan Semerkandî, aynı zamanda İmam Mâtürîdî’nin (ö. 333/944) çağdaşıdır. Mâtürîdî ve Semerkandî’nin aynı tarihlerde, aynı coğrafyada ve aynı düşünce okuluna mensup olmaları, Hanefî-Mâtürîdîliğin es-Sevadü’l-A’zam’a tesirini gündeme getirmiştir. Bu çalışma, Semerkandî'nin düşünceleriyle Ehl-i Sünnet'in temel inanç prensipleri arasındaki ilişkiyi anlamayı ve Semerkant bölgesindeki mezhep çeşitliliği içinde Ehl-i Sünnet'in konumunu belirlemeyi amaçlamaktadır. Semerkandî'nin, Hanefî-Mâtürîdî kelâmının erken dönemine ait kaynaklara dayanılarak yazılmış olan bu eseri, ana bünyeyi en geniş çerçevede tanımlayan ve vasıflarını maddeler halinde sıralayan ilk kitap olma özelliğini taşımaktadır.