Alternatif turizm türlerinden biri olan "hüzün turizmi", toplu ya da bireysel ölümlerin gerçekleştiği alanlara ve anıt niteliğindeki mekânlara yapılan seyahatlerdir. Savaşta yitirilenler anısına anıtların ve anıt parkların inşa edilmesi, cezaevlerinin müzeye dönüştürülmesi, dini ve kültürel açıdan çeşitli olaylara tanıklık ettiği varsayılan alanların ziyaretçi akınına uğraması bu alanlara "bellek mekânı" niteliği kazandırmakta ve "hüzün turizmi" kavramını destekleyen olgular olarak karşımıza çıkmaktadır. Bellek mekânlar, peyzaj mimarlığı açısından da önemli rekreasyon ve turizm alanlarıdır. Bu kapsamda çalışmanın amacı; henüz yeni bir kavram olan bellek mekân olgusunu örnekleri ile inceleyerek, Türkiye'deki durumunu peyzaj mimarlığı açısından değerlendirmektir. Çalışmada; peyzaj mimarlığı bakış açısından bellek mekânları, mekânsal bellek ve hüzün turizmi kavramları açıklanmış, mekânsal bellek ve hüzün turizmi arasındaki ilişki incelenmiş, kolektif belleğin ifadesi ve taşıyıcısı olarak hüzün turizmi olgusu üzerinde durulmuştur. Bu kapsamdaki turizm alanları doğal afet, önemli kişi, kaza, toplumsal olay ve savaş kategorileri altında incelenmiştir. Çalışmada, dünyanın çeşitli yerlerindeki ve Türkiye'deki örnekleri incelenmiş ve Türkiye'nin bu kapsamındaki potansiyeli değerlendirmeye alınmıştır. Sonuç olarak, Türkiye'nin bu anlamda önemli bir turizm potansiyeline sahip olduğu tespit edilmiştir. Ayrıca bu potansiyelin doğru bir şekilde değerlendirilebilmesi için, tasarımcı ve yöneticiler odağında öneriler geliştirilmiştir.