GİRİŞBugün eğitim bilimleri alanının, araştırma nesnesini inşa ederken ve yorumlarken başvurduğu 'alet çantasının ' Esgin'in (2015) dikkat çektiği doksalardan uzaklaştırılması ve eğitim-öğretimin bambaşka araçlarla ele alınması gerekmektedir. Foucault'nun (2015a) da ifade ettiği gibi kurumları destekleyen düşünce türünün ne olduğunun araştırılıp bilinmesi, en az kurumların neler olduğunun ve nasıl işlediğinin bilinmesi kadar önemlidir. Bu da en başta eğitim-öğretim meselesini, sadece bir teknik ve siyasa meselesi olarak ele almanın ötesine geçerek eğitimin siyasal bir gerçeklik olduğunun kabulüyle başlayacaktır. Böylece eğitim-öğretim meselesini salt devlete veya hükümete ilişkin doğal bir gerçeklikmişçesine ele almanın getirdiği görüş darlığı aşılabilecektir (Özsoy, 2012). Çünkü bugünün eğitimi, birçok iktidar ilişkisinin ve bu ilişkileri mümkün kılan tertibatların imal ettiği bir gerçekliktir. Diğer bir deyişle eğitime ilişkin psikolojist ve teknokrat gözlüğünü çıkarıp yerine soybilimsel bir anlayışın benimsenmesi oldukça elzem görünmektedir. Böylece eğitime ilişkin bugünün bakışını şekillendiren söylemlerin, nasıl oluştuğunun anlaşılması, eğitime ilişkin daha yerinde bir kavramsallaştırma yapılabilmesine kapı aralayacaktır. Soybilimsel araştırma, şimdiye ilişkin gerçekliklerin hangi iktidar ilişkilerinden, hakikat rejimlerinden ve söylemlerden süzülerek bugün her nasılsa öyle olduğunun araştırılmasıdır. Foucault ( 2005) soybilim ile bir tür tarihi, içinde bulunulan hayata açıklık getirmesi için geçmişe yönelik yapılan derinlemesine bir araştırmayı tarif etmektedir. Kuşkusuz çağdaş eğitimin bir soybilimini yapmaya kalkışmak, bu çalışmanın kapsamıyla sınırlı kalacak bir çaba değildir fakat bu bakış açısının benimsenmesi, en azından mevcut doksalara bir yenisinin daha eklenmesinin önüne geçecektir. Bu çalışmada da, eğitim-öğretim meselesi, disiplinsel ve denetimsel iktidar ilişkileri bağlamında ele alınarak, neoliberal bir çağda eğitimin bir beşerî sermaye yatırımı olarak öznellik imali süreciyle nasıl eklemlendiği tartışılmıştır.Disiplinsel İktidar Akay'ın (2016) da ifade ettiği gibi her çağın belli bir "ışık rejimi" vardır. Bugün zorunlu eğitim olarak tanımlanan toplumsal kurumların ortaya çıkması da, kendisini meydana getirecek ışık rejiminin vücut bulmasıyla mümkün olmuştur. Diğer bir deyişle bir tarihsel dönemdeki bilgi-iktidar ilişkileri, o dönemdeki eğitim anlayışını ve eğitime ilişkin kanıları ve söylemleri oluşturur. Bugün zorunlu eğitim olarak atıfta bulunulan olgu, Müller, Ringer ve Simon (1987) ve Melton'un (1988) da ortaya koydukları gibi, sanayi devrimi ile birlikte ortaya çıkmış ve öncesinde gerçekleştirilen eğitimsel etkinliklerden çok daha farklı bir mahiyette oluşmuştur. Batılı anlamda eğitim belirli bir zümreye özgü olmaktansa kitleselleşmiş, söze dayalı verilen eğitim yazıya dayalı hale gelmiş ve dini kurumların belirleyiciliğinden sanayinin belirleyiciliğine geçmiştir (Müller, Ringer, & Simon, 1987;Melton, 1988) Zorunlu eğitimin ortaya çıkışını mümkün kılan tarihsel dönemde eğitime ilişkin ...