Savaşlar ‘’önlenebilir’’ bir Halk Sağlığı sorunu olup savaş ve savaşın getirdiği şiddet düşünülenin aksine modern toplum yapısı ile birlikte azalmamış tam aksine ciddi artış göstererek tüm insanlık için devasa bir sorun haline gelmiştir. Savaş gibi şiddetin baskın olduğu hallerde savunmasız gruplar daha fazla risk altındadır. Şiddetin etkisine bağlı olarak ölümler çocuklar, kadınlar ve yaşlıları daha fazla etkilemektedir. Buna ek olarak erkeğe kıyasla daha az avantajı olan ve daha düşük toplumsal statüsü bulunan kadınlar fırsatların kullanılmasında, kaynakların ayrımı ve kullanımında, hizmetlere erişilmesinde bireylerin cinsiyeti sebebiyle ayrımcılığa daha fazla maruz kalmaktadır. Öte yandan Dünyada bulunan tüm mültecilerin %47’si, sığınmacı ve yerinden edilmiş olan kişilerin %50’si kadın ve kız çocuklarından oluşmakta olup Siyasal, sosyal, kültürel ve ekonomik açıdan toplumu ve bireyleri etkileyen göç olgusundan kadınlar daha fazla etkilenmektedir. Kadına yönelik şiddet; İstismar (Fiziksel, cinsel veya duygusal) ve yasa dışı insan ticareti, taciz, seks işçiliğine zorlama, erken yaşta ve çocukken evlilik gibi geleneksel yaklaşımlar, kadın sünneti, töre ve namus cinayetleri, savaş ortamlarında sistematik cinsel istismar ve silahlı çatışma gibi çok çeşitli şekillerde olmaktadır. Tüm bunlardan hareketle kadınların eğitim seviyelerinin yükseltilmesi, sağlık hizmetlerinden verimli faydalanmalarına imkân tanınarak, ekonomik durumlarının tamiri ve yoksulluğun önlenmesi gerekmektedir. Ayrıca kadın haklarına yönelik yasal düzenlemelerin gerçekleştirilmesi ve kadının halk içerisindeki statüsünün yükseltilmesi, ülkelerde ve bölgelerdeki çatışmaların çözülmesi ve barış, huzur ortamının tahsisinin sağlanması, tüm bu süreçlere kadınların karar alıcı ve uygulayıcı düzeyde katılımlarının sağlanması gerekmektedir. Derlememiz bu kapsamda Halk Sağlığı bakış açısıyla kadına şiddeti ve bunun sağlığa yansımalarını barındıracak olup, savaş, göç, şiddet ekseninde kadın sağlığı ele alınacaktır.