Search citation statements
Paper Sections
Citation Types
Year Published
Publication Types
Relationship
Authors
Journals
Adolescence is a challenging time when individuals experience rapid physical, emotional, and spiritual changes. This period may bring both opportunities and challenges. The situation may become more difficult when adolescents live in difficult circumstances, such as migration. Spending adolescence in refugee circumstances can lead to negative and traumatic situations for adolescents. The purpose of this study is to examine the psychosocial adjustment of refugee adolescents and to determine how they deal with trauma and negative experiences and how they cope with negative situations. This study aimed to understand the extent to which adolescent refugees who struggle with psychosocial problems resort to religious and spiritual methods and what coping styles they implement. Therefore, qualitative research was conducted through semistructured interviews with 50 adolescent refugees aged 11-19 years from different neighborhoods of Istanbul. To ensure the homogeneity of the study, attention was given to the age of the participants and to include both male and female participants. According to the results of the study, the most common psychosocial problems to which refugee adolescents are exposed are witnessing war, death, the loss of loved ones, and being forced to migrate. The participants had issues related to security, basic human needs, health, education, and housing. However, refugee adolescents were likely to use positive coping styles, including praying, reading the Qurʾān, gratitude, patience, and attributing good. The findings show that religious and spiritual factors are important for refugee adolescents’ attempts to cope with psychosocial problems. In addition, positive religious coping styles are significant for posttraumatic growth and development.
Adolescence is a challenging time when individuals experience rapid physical, emotional, and spiritual changes. This period may bring both opportunities and challenges. The situation may become more difficult when adolescents live in difficult circumstances, such as migration. Spending adolescence in refugee circumstances can lead to negative and traumatic situations for adolescents. The purpose of this study is to examine the psychosocial adjustment of refugee adolescents and to determine how they deal with trauma and negative experiences and how they cope with negative situations. This study aimed to understand the extent to which adolescent refugees who struggle with psychosocial problems resort to religious and spiritual methods and what coping styles they implement. Therefore, qualitative research was conducted through semistructured interviews with 50 adolescent refugees aged 11-19 years from different neighborhoods of Istanbul. To ensure the homogeneity of the study, attention was given to the age of the participants and to include both male and female participants. According to the results of the study, the most common psychosocial problems to which refugee adolescents are exposed are witnessing war, death, the loss of loved ones, and being forced to migrate. The participants had issues related to security, basic human needs, health, education, and housing. However, refugee adolescents were likely to use positive coping styles, including praying, reading the Qurʾān, gratitude, patience, and attributing good. The findings show that religious and spiritual factors are important for refugee adolescents’ attempts to cope with psychosocial problems. In addition, positive religious coping styles are significant for posttraumatic growth and development.
Çalışmada son kırk üç yıl içinde Afganistan’dan Türkiye’ye göç etmiş Afgan (Özbek) göçmenlerin dinî algıları, yaşayış ve davranışlarıyla birlikte sosyokültürel açıdan değişimleri araştırılmıştır. Araştırma nitel bir desene sahip olup araştırmada mülakat tekniği kullanılmıştır. Farklı illerden on katılımcıyla görüşme yapılmıştır. Katılımcılar, Türkiye’ye savaş, yaşam kaygısı ve evlilik gibi nedenlerle göç etmiştir. Türkiye’yi seçmiş olmalarındaki etken, Müslüman kimlikleri ve etnik köken olarak kendilerini Türkiye’ye yakın görmeleridir. Katılımcılara Türkiye’ye uyum ve memnuniyet, memleket özlemi, geleceğe ilişkin beklenti, hayat standardı, göç sürecindeki zorluklar, gelenek ve kültürleri, komşulukları, sosyal ve manevi destek, çok eşlilik ve bağımlılıkla ilgili sorular sorularak kültürel değişime; din eğitimi, dini hayat ve dini başa çıkma gibi sorular sorularak da dinsel değişime yönelik veri elde edilmeye çalışılmıştır. Araştırmada göçmenlerin Türkiye’den memnun oldukları, ülkelerine geri dönmeyi düşünmedikleri bulgulanmıştır. Ancak her ne kadar Türkiye’ye uyum sağlasalar da kendi etnik gruplarıyla alt kültür oluşturdukları ve entegrasyon stratejisini seçtikleri söylenebilir.
Bu araştırma, ülkelerindeki savaş nedeniyle Türkiye’ye göç etmek zorunda kalan Suriyeli göçme ailelerin, çocuklarını niçin daha çok İmam Hatip Ortaokulu ve İmam Hatip Lisesine göndermektedirler meselesini “yarı yapılandırılmış” görüşmeyle nitel olarak ortaya koymayı amaçlamaktadır. Söz konusu amaç çerçevesinde öğrencilerin velileri ile yapılan görüşmelerden elde edilen verilere metin içinde doğrudan yer verilerek ve bu verilerin analizi yapılmak suretiyle konunun önemi ortaya konulmaktadır. Bilinmektedir ki, kısaca tarihi çok eski olan göç olgusu, insanın bir yerden başka bir yere hareket etmesi ve yer değiştirmesi demektir. Sanayileşmeyle birlikte daha da ivme kazanan bu süreç, ekonomik, sosyal, siyasal ve savaş gibi nedenlerle ortaya çıkabilmektedir. Hangi nedenle ortaya çıkarsa çıksın göç olgusu, iç göç ya da dış göç olsun, ister gönüllü olsun isterse zorunlu olsun, her iki durumda da bu, ülkeler düzeyinde bir kısım yeni organizasyonlar ya da düzenlemeler yapmayı gerektirmektedir. Zira bir sosyal hareketlilik şekli olan göç, konutun, yaşam yeri ve şartlarının, yapılmakta olan işin, işyerinin, akrabaların ve komşuların, yaşanılan çevre ile coğrafyanın yani içinde bulunulan kültür ve medeniyetin terk edilmesi ve değiştirilmesi demektir. İşte Suriye’de 2011 yılında yaşanan iç savaş nedeniyle büyük bir kitlenin Türkiye'ye göç etmesi de bir sosyal hareketlilik biçimi olarak tezahür etmiştir. Buna göre göç, ilk etapta bireyler ve aileler için bir kurtuluş aracı olarak görülse de Arap Baharı olarak başlayan bu süreç, yarattığı etkiler ve doğurduğu sonuçlar bakımından Avrupa’nın ve ülkemizin en önemli sosyal sorunlarından birisi haline dönüşmüştür. Bu yüzden en önemli fiziksel ve sosyal hareketlilik şekli olan göç, bağlı olduğu toplumda dini, ekonomik, sosyal, siyasal, politik etkiler bırakmakta ve kültürel uyum sorunlarını gündeme getirmektedir. İskân, beslenme, barınma, iletişim ve sağlık gibi sorunlar veya ihtiyaçlarla birlikte eğitim de, bu sorunların merkezinde bulunmaktadır. İnsanın yaşama hakkının yanı sıra, bedensel, zihinsel, duygusal, sosyal ve ahlaki gelişimi için eğitime gereksinimi vardır. Çünkü eğitime ulaşamayan ya da özellikle eğitimi kesintiye uğrayan çocuklar gündelik ilişkilerde daha kırılgan hale gelmektedir. Ayrıca bu çocuklar, hem Türkiye hem de Suriye’nin geleceği için büyük bir risk barındırmaktadır. Zira eğitim hizmetinden yararlanmaları, topluma entegre olmaları ile birlikte göçmen çocuklar için son derece önemli bir koruma yöntemidir. Bahse konu olan sorunun çözümü ise, entegrasyonu ve sosyalleşmeyi sağlayacak olan eğitim ve eğitim sisteminin uygulandığı okullardır. İlgili okullardan 5’i Orta Okul, 4’ü lisedir; bütün bu okullarda eğitim gören Türk öğrencilerden daha fazla olan Suriyeli öğrencilerin velilerinden 72 katılımcı ile bire bir ve yüz yüze görüşmeler yapılmıştır. Görüşme, 2021-2022 öğretim yılında öğrenim faaliyetini gerçekleştiren öğrenci velileri ile okul kütüphanesi, rehberlik servisi ve idari ofislerde yapılmış; her bir görüşme 15-20 dakika arasında gerçekleştirilmiştir. Şubat 2022 tarihinde başlanan veri toplama organizasyonu Mayıs 2022 tarihinde tamamlanmıştır. Her bir sınıf seviyesinden iki adet öğrenci velisinden toplanan veriler birkaç kez okunmuş ve sonrasında analiz edilmiş, yapılan analiz sonucunda aşağıdaki sonuçlara ulaşılmıştır. Buna göre ailelerin, çocuklarını İmam Hatip Okullarına göndererek eğitim fonksiyonunu yerine getirdiği ve sosyo-kültürel mirasa uygun davrandığı sonuçlarına ulaşılmıştır. Görüşme ve gözlemlerimizin sonucunda dil, din öğretimi, karma eğitim, ahlak eğitimi, tesettür, idareci ve öğretici personelden memnuniyet teması ve kavramlarının ailelerin tercihlerinde etkili olduğu görülmüştür. Bu durumda her aile ya da toplum kendi kültürel kodlarını çocuklara aktarmak sureti ile varlığını sürdürmekte ve bu yönü ile kültürleme ya da toplumsallaşma kuşakları birbirine bağlayan bir köprü işlevi görmektedir. Elbette ulaşılan bu sonuçları özellikle eğitimin planlanmasıyla ilgili olarak Bakanlık ve Milli Eğitim Müdürlükleri ile yerel yönetimlerin nazarına sunmak, ülkemizin sorunlarını çözüme kavuşturması ve kalkınması açısından önemli bir husus olarak belirtmek gerekir.
scite is a Brooklyn-based organization that helps researchers better discover and understand research articles through Smart Citations–citations that display the context of the citation and describe whether the article provides supporting or contrasting evidence. scite is used by students and researchers from around the world and is funded in part by the National Science Foundation and the National Institute on Drug Abuse of the National Institutes of Health.
customersupport@researchsolutions.com
10624 S. Eastern Ave., Ste. A-614
Henderson, NV 89052, USA
This site is protected by reCAPTCHA and the Google Privacy Policy and Terms of Service apply.
Copyright © 2024 scite LLC. All rights reserved.
Made with 💙 for researchers
Part of the Research Solutions Family.