Yirminci yüzyılda hızla gelişen yarı iletken teknolojilerin gündelik hayatımıza hızlı bir şekilde entegre olması, bilginin işlenmesi ve yönetiminde kullanılan altyapı değişikliklerini de beraberinde getirmiştir. Bilişim dünyasında gözlemlenen hızlı dönüşümler ve bu dönüşümlerin dünyaya sunduğu yenilikler, bilişim olarak isimlendirilen yeni bir kavramın ortaya çıkmasına neden olmuştur. Bilişim dünyasında yaşanan gelişmelerin sonucunda toplumun bilgi ve iletişim teknolojilerini kullanım amaçları çeşitlenmiştir. İnternet ve teknolojik gelişmenin sunduğu bu imkânlar doğrultusunda oluşan, zaman ve mekân sınırlaması olmayan bu sanal dünyaya siber uzay denilmektedir. Küreselleşme ve hızlı teknolojinin beraberinde getirdiği zaman ve mekân kısıtlamasının olmadığı siber uzayda iletişim kolaylığı güvenlik açısından önemli açıkların oluşmasına neden olmakta, siber tehditler ve saldırılara neden olmaktadır. Siber tehditler ve saldırılar, fiziksel altyapı veya internet ağları üzerinden kontrol sistemlerine yapılabilmektedir. Siber saldırılar ülkelerin birbiri arasında olabileceği gibi; bireyler, terör örgütleri veya aktivist örgütlenmelerin terör saldırıları şeklinde de gerçekleşebilmektedir. Ancak her siber saldırı faaliyeti karşısında mütekabiliyet esasına uygun şekilde yanıt vermek mümkün olmayabilir. Bu noktada uluslararası diplomatik arenada maruz kalınan davranışa yönelik benzer yönde karşılık verme esası olarak tanımlanan mütekabiliyet kavramının siber uzayda nasıl karşılık bulacağına dair soru işaretleri ortaya çıkmaktadır. Bu çalışmada ise siber uzay, siber saldırı ve siber savaş kavramları bağlamında siber saldırıların tespit edilmesi ve sorumlulukların isnat edilmesi üzerine genel bir değerlendirme yapılmakta, daha sonra ise siber tehdit ve siber savaş sırasında uygulanması gereken mütekabiliyet esası temel alınarak siber saldırılara nasıl mukabele edileceği ile ilgili tartışmalara yer verilmektedir.