Toplumsal sistemin en başat unsuru olan kimlik, çok boyutlu bir kavramdır. Geniş bir kapsama sahip olan bu kavram, kültürel, sosyal ve toplumsal zeminde biçimlenir. Bireyin toplumla girdiği ilişkide kimim, nereye ait’im soruları, bireyi kendi ben’i ile yüzleştirir. Kendi varoluşunu anlamlandırma çabası içine girerek kim olduğunu, nereye ait olduğunu sorgulamaya başlayan birey, bu yüzleşmeyi toplumla olan ilişkisi bağlamında kavramaya çalışır. Önce kendisini/kendi kimliğini fark eden birey, sonra kendisi gibi olanlarla birliktelik oluşturarak ortak aidiyet noktasında buluşur. Kimlik oluşumu ve aidiyet duygusu, zamansal ve mekânsal bir düzlemde gerçekleşir. Tanzimat ile başlatılan yenilik hareketi, edebiyat alanında gerçek anlamda etkisini gösterir. Tanzimat sanatçılarından olan Namık Kemal, yenileşme sürecinde halkı aydınlatma ve bilinçlendirme çabası içindedir. Kemal, yeni bir kimlik ve toplum inşasında halkı bilinçlendirme yönünde tarih bilincini ve vatan kavramını çok önemli bulur. Kimlik inşa sürecine ve aidiyet bilincine etki eden vatan algısının ve tarih bilincinin toplumları birleştirici birer sağlayıcısı olarak düşünür. Ortak bilinci harekete geçirecek bu iki simge değeri millî bir kimlik oluşumunda, özellikle de bireysellikten toplumsallığa uzanan birer kolektif unsur olarak tiyatro eserlerinde kullanır. Bireyin ve toplumun kimlik inşa sürecini, geçmişle kurulan bağ ile süreklilik kazandırmak isteyen Namık Kemal, geleceğin temellendirilmesi ve millî şuurun harekete geçmesi/uyanması için tarih üzerinden vatan algısını an’a taşır. O, geçmiş-şimdi ve gelecek bağıntısını, bu simgeler üzerinden ele alarak “bir olma” bilincini temellendirir. Namık Kemal, kendi tarihini/ecdadını tanıyan bir neslin, ülkü değer konumunda yer alan vatan kavramına daha içsel bir duyguyla değer vereceğini düşünür. Kendi tarihinin bilincinde olmayan ve bunu an’da içselleştirmeyen insanın, vatan olgusuna zarar vereceğine dikkat çeker.