Özet: Türkiye'de üniversite-sanayi iş birliğinin istenilen düzeyde olmaması, uzun yıllardan beri çalışılan konuların başında gelmektedir. Yapılan çalışmaların çoğu üniversitelerin beklentilerini ve algılarını ele almış ancak sanayi kesiminin üniversite-sanayi iş birliğine yönelik algı ve beklentilerinin üzerinde yeterince durulmamıştır. Bu kapsamda araştırmanın amacı, Samsun'daki sanayi kesimi ile üniversite arasında karşılıklı ve etkin bir ilişki/etkileşim kurabilmesi ve üniversite-sanayi iş birliğinin daha da geliştirilebilmesi için sanayi kesiminin üniversite algısını belirlemek ve beklentileri hakkında çıkarımlar yapmaktır. Çalışmanın verileri, Samsun'un Tekkeköy ilçesinde faaliyette bulunan 243 sanayiciden toplanmış ve analiz edilmiştir. Elde edilen sonuçlara göre, sanayi kesiminin üniversiteyi görece olumlu niteliklere sahip olan, ama şehirden ve sanayi sektöründen kopuk bir kurum olarak algıladıkları söylenebilir. Yine katılımcılara göre üniversite ile sanayi sektörü arasındaki ilişkilerin geliştirilmeye muhtaç olduğu ve bu konudaki beklentilerinin ise üniversitenin aktif rol alması yönünde olduğu ifade edilebilir. Öte taraftan sanayi kesimi kendilerinin de üniversiteye yeterli destek sunmadıkları yönünde bir özeleştiri yaparken; üniversitenin kendilerine ne tür katkılar sunabileceği hususunda yeterli bilgiye sahip olmadıklarını da belirtmişlerdir.
Bu çalışmada “optimal kent büyüklüğü” olgusu tartışılmış; bu konuda ölçek ekonomilerine dayalı yaklaşım eleştirilmiştir. Optimal kent büyüklüğüne demokrasi ve katılım bakımından da yaklaşılmalıdır. Küreselleşme süreciyle demokrasi, yerelleşme, katılım ve yönetişim gibi olgular gündeme gelmiştir. Bu yeni olguların uygulanabilmesi bakımından kentlerin büyüklüğü çok belirleyicidir. Bir diğer deyişle, belli nüfus eşiklerinin üstündeki kentlerde bu olguların uygulanabilmesi mümkün değildir. Bu gerekçelerle çalışmada optimal kent büyüklüğü ile demokrasi ilişkisi ele alınmıştır. Çalışma, literatür taramasına dayalıdır ve optimal kent büyüklüğünün tartışılması demokrasi ve katılım olgularıyla sınırlıdır. Belirlenen konuda Prof.Dr. Ruşen Keleş’in düşünceleri de değerlendirilmiştir. Çünkü Keleş, Türkiye’de kentbilimi biçimlendiren bir bilim insanıdır ve görüşleri önemlidir. Çalışmada demokrasi ve katılım süreçlerinin işlemesi için kentlerin çok büyük olmaması gerektiği tespit edilmiştir. Bu nedenle optimal kent büyüklüğü belirlenirken sadece ekonomik gereklerin değil demokrasi ve katılım olanaklarının da göz önünde tutulması gerektiği sonucuna ulaşılmıştır. Prof. Ruşen Keleş de optimal kent büyüklüğü hususunda demokrasi ve katılımı önemli görmektedir. Bu bağlamda ülkemiz metropol kentlerinin büyüklüğü, demokrasi ve katılım olanaklarını yok etmektedir. Bu nedenle kentleşme politikalarında demokrasi ve katılım olanaklarını gözetmenin, ülkemizde kentsel yaşam kalitesini yükseltmek bakımından önemli olduğu sonucuna ulaşılmıştır.
Öz Yürürlükteki yönetmelik hükümleri doğrultusunda deprem güvenliği çalışmaları yapılan bir binanın güçlendirilmesine ya da yıkılmasına karar verilmesi aşamasında her bina için güçlendirme maliyetinin yeniden yapım maliyetine oranında sabit %40 eşik değerinin kullanıldığı bilinmektedir. Bu çalışmada, deprem güvenliği irdelenmiş bir binanın güçlendirilmesi veya yıkılarak yerine yenisinin yapılması hakkında karar verilirken, ilk aşamada, yalnızca sabit %40 değeri yerine binaların yapım yıllarına göre farklı eşik değerler belirlenmiştir. İkinci aşamada ise, güncel standartlar ve yönetmelikler gereği yapılması zorunlu imalatlar da ekonomik değerlendirme hesaplarına dâhil edilmiştir. Bu iki aşama, tüm binalar için geçerli olmaktadır. İlk iki aşamadan sonra, deprem güvenliği incelemesi tamamlanmış eğitim yapısı için derslik başına düşen öğrenci sayısına göre ek derslik ihtiyacı olup olmadığı, aynı hizmet bölgesinde yeni yapılacak yatırımlar ve diğer karşılaşılabilecek durumlar değerlendirmeye alınmıştır. Yukarıda aşamaları özetlenen yeni ekonomik değerlendirme yönteminde, Taşınmaz Değerleme Yöntemi tanımlamaları ile Federal Acil Durum Yönetimi Ajansı (Federal Emergency Management Agency-FEMA) tarafından uygulanan %50 Kuralı prensiplerinden yararlanılmıştır.
It’s well known that receiving foreign investments is one of the main targets of Turkey’s economic policies since 1980’s. As a result of these policies, foreign-capitalized companies have considerable market shares in many sectors from automotive to mining, from food and beverage to petroleum, from agriculture to chemicals, from construction to pharmaceutical products. On the other hand, in last year’s there is a remarkable and growing public reaction to the foreign investments especially investments related to natural resources and environmental areas. Thus, in near future MNC’s which wanted to invest in Turkey would need to take more attention to public’s tendencies then government policies. In this study, main policies concerning MNC investments in Turkey will be evaluated and public’s approaches to foreign investments in environmental and natural resources will be discussed. In this study government perspectives of the foreign investments made by MNC’s and stimulation policies for foreign investments made by MNC’s will be evaluated in terms of sustainable development policies. Then, public’s reactions which raised especially after 2000’s to the foreign investments in environmental and natural resources and potential results of these reactions for future investments will be evaluated. Method of the study, based on literature review, and analysis of statistics and social event. In the study, the sensitivity against environmental and natural resource investments was found to be active in the past. Thus, MNC, for this type of investment, must more focus on changes in Turkey.
Özet: Ülkemizde 1950'lerden sonra hız kazanan kentleşme olgusu bilinmektedir. Bununla birlikte, yoğun biçimde kırdan kente göçle biçimlenen bu kentleşme olgusunun niteliksel olarak nasıl gerçekleştiği çok fazla irdelenmemiştir. Söz konusu göç süreçleri genel olarak doğrusal ve salt ekonomik boyutlu olarak değerlendirilmektedir. Oysa ülkemizdeki kırdan kente göç süreçleri, sanayileşmiş Avrupa ülkelerindeki göç süreçlerinden farklı olarak, tedrici biçimde ve salt ekonomik faktörlerin yanısıra "duygusal faktörlerle" de yoğrularak gerçekleşmiştir. Ülkemizde kırdan kente göç süreçlerinin "duygusal boyutu" "gurbet" kavramı üzerinden anlaşılabilir. "Gurbet", "evden uzakta" "doğup yaşanılmış olan yerden uzak yer" ya da mecazi olarak "yabancı ellerde olma durumu" anlamına gelmektedir. Gurbet algısı, zaman içinde değişime uğramıştır. Bu değişimin irdelenmesi, ülkemize özgü içgöç süreçlerinin dönemsel olarak farklılaşan temel motivasyonlarını tespit edebilmek bakımından önem taşır. Bu çalışmada öncelikle gurbet kavramının, ülkemizdeki içgöçlere nasıl bir özgün karakter kazandırdığı irdelenecektir. Daha sonra içgöç algısındaki değişimlere değinilerek, kırdan kente göç edenlerin kentte "gurbetlik" algıları ortaya konulacaktır.
scite is a Brooklyn-based organization that helps researchers better discover and understand research articles through Smart Citations–citations that display the context of the citation and describe whether the article provides supporting or contrasting evidence. scite is used by students and researchers from around the world and is funded in part by the National Science Foundation and the National Institute on Drug Abuse of the National Institutes of Health.
customersupport@researchsolutions.com
10624 S. Eastern Ave., Ste. A-614
Henderson, NV 89052, USA
This site is protected by reCAPTCHA and the Google Privacy Policy and Terms of Service apply.
Copyright © 2025 scite LLC. All rights reserved.
Made with 💙 for researchers
Part of the Research Solutions Family.