Sex determination is a major area of investigation in forensic anthropology. As technology has advanced, imaging methods such as computed tomography and magnetic resonance imaging are being investigated as alternatives to conventional forensic anthropological research techniques. This study aimed to investigate the suitability of three-dimensional (3D) modeling of volumetric cranial computed tomography (CCT) images for sex estimation from skull morphology. In this study, CCT angiography images from the Department of Radiology 2017 archives were used retrospectively, and 3D images were obtained after the reconstruction of 85 cases of CCT images. The sex-dependent morphological characteristics of the skull were evaluated by three blinded observers and scored on a scale of 1-5 points according to the "Standards for Data Collection from Human Skeletal Remains". The accurate sex estimation rates of the first, second and third observers were 91.8, 92.9 and 92.9%, respectively. The rate of accurate sex estimation for males was 98-100%, while this rate varied between 83.3-86.1% for females. Consistency in sex estimation between the three observers was 83.5%, with a Kappa value of 0.763 (z = 12.2; p = 0.0001*). The glabella was the most effective morphological trait used to estimate sex. The results of this study show that sex can be estimated from morphological features in volume-rendered CCT 3D images. Thus, sex can be estimated by digital images without the need for maceration processes, and the transfer of digital data in place of physical material will make it possible to gain expert opinions in forensic anthropology.
Amaç: Bu çalışmada intihar olgularının demografik yönden irdelenmesi ve ilerleyen yıllar içinde seçilen intihar yöntemleri başta olmak üzere muhtelif yönlerden farklılık oluşup oluşmadığının ve bilhassa da ateşli silahla intihar oranında artış bulunup bulunmadığının araştırılması amaçlanmıştır. Gereç ve Yöntem: Pamukkale Üniversitesi Tıp Fakültesi Adli Tıp Anabilim Dalı otopsi salonunda 2007- 2016 tarihleri arasında otopsisi yapılan 444 intihar olgusu ele alınarak; yaş, cinsiyet, seçilen intihar yeri ve intihar yöntemi, intiharların yıllara ve mevsimlere göre dağılımı gibi parametrelerdeki değişimler yönünden değerlendirilmiştir. Bulgular: Olguların %79,1’i erkek, %20,9’u kadındır. İntiharların en sık 19-30 yaş grubunda gerçekleştirildiği gözlenmiştir. Asının %52,3 oranı ile en sık seçilen intihar yöntemi olduğu, bunu %28,4 oranı ile ateşli silah kullanımının izlediği görülmüştür. Ateşli silahla intihar yönteminin ilerleyen yıllar içerisinde artış gösterdiği, bu artış oranının genç erkeklerde daha yüksek olduğu dikkati çekmiştir. Sonuç: Ateşli silahlarla gerçekleştirilen intiharlarda yıllar içinde artış olduğu görülmüştür. Ergenlerin ve genç yetişkin erkeklerin riskli grubu oluşturması, bu yaş grubuna dikkat edilmesi gerektiğini göstermektedir. İntiharla mücadele için oluşturulacak programlara av tüfeği ve ateşli silahların temini, bulundurulması ve taşınması ile ilgili yeni yasal düzenlemeler ve her türlü ruhsatsız silahla etkili mücadele de eklenmelidir.
Disorders of the serotonergic system are especially known to be present in the neurobiology of suicidal behavior. Studies investigating melatonin levels show that changes in pineal gland functions may also play a role in the pathogenesis of suicide. However, to our knowledge, there are no studies evaluating the activity of pinealocytes responsible for melatonin synthesis in suicide. This preliminary study aimed to investigate the relationship among pinealocyte, acetylserotonin O-methyltransferase (ASMT) immunoreactivity, and suicide. Samples of pineal gland, cerebrospinal fluid, blood, and urine were obtained from 21 suicide and 21 non-suicide cases on which medicolegal autopsies were performed. Expression of ASMT in human pineal gland was evaluated by immunohistochemical methods. A scoring system was used to define the anti-ASMT-positive staining in the sections. Enzyme-linked immunosorbent assays were employed to assess serum and cerebrospinal fluid melatonin levels and blood and urine noradrenaline levels. The ASMT-immunopositive pinealocyte count was observed to be lower in suicide cases compared to the non-suicide cases. With the exception of two cases (with moderate staining), all graded scores were 3 (strong staining) in non-suicide group, whereas scores were 1 (mild staining) or 2 (moderate staining) in the suicide group. Melatonin levels in the blood were lower among the suicide victims. These results support decreased pineal gland activity in suicide. However, further studies are needed to assess whether these changes are related to a psychiatric disorder.
Giriş: Adli ölü muayenesi, mezuniyet sonrası hekimlerin zorlandığı ve hukuki olarak sorunlar yaşadığı bir konudur. Tıp Fakültelerinde adli tıp eğitimi sürecine, adli ölü muayenesi konusunda daha akılda kalıcı ve öğrencilerin ilgisini çekecek düzeyde uygulamalar eklenmesi uygun olacaktır. Bu çalışma, interaktif yöntemlerin uygulanmasında iyi bir model örneği olabilecek “yapılandırılmış senaryo eşliğinde maket üzerinde adli ölü muayenesi” eğitiminin Pamukkale Üniversitesi Tıp Fakültesindeki sonuçlarının ölçülmesi amacıyla yapılmıştır. Yöntem: Pamukkale Üniversitesi Tıp Fakültesi dönem 5 öğrencilerinden adli tıp taskı almakta olan 88 kişi ve dönem 6 öğrencilerinden halk sağlığı stajını almakta olan 52 kişinin yapılandırılmış senaryo eşliğinde maket üzerinde uygulamalı adli ölü muayenesi eğitimi öncesi ve sonrası bilgi ve beceri düzeyleri ile eğitim hakkındaki görüş ve önerileri standart formlarla değerlendirilmiş, öğrencilerin eğitim öncesi ve sonrası bilgi- beceri düzeyleri karşılaştırılmıştır. Bulgular: Ön test ve son test cevapları değerlendirildiğinde; bilgi düzeylerinin değerlendirildiği ilk üç soru için dönem 5 öğrencilerinin birinci sorudaki yanıtları dışında tüm öğrencilerin ön test ve son test cevapları arasındaki olumlu farklılık, istatistiksel olarak anlamlı çıkmıştır. Değerlendirme anket formları incelendiğinde; öğrencilerin büyük çoğunluğunun ileride karşılaşacakları ölü muayenesi uygulama ve otopsiye karar verme konusunda kendilerine güvendikleri, bunda da yapılan eğitimin önemli katkısının olduğu anlaşılmıştır. Yazılı geri bildirim veren tüm öğrenciler uygulamanın verimli ve faydalı geçtiğini ve uygulamadan memnun kaldıklarını bildirmişlerdir. Sonuç: Yaptığımız uygulama mezuniyet öncesi tıp eğitimi çekirdek müfredatında yer alan "adli ölü muayenesi" becerilerinin kazandırılmasında başarılı bir uygulama olmuştur. Bu uygulamamız adli ölü muayenesinin öğretilmesinde diğer tıp fakülteleri için de bir örnek oluşturabilir.
This study aimed to determine haemoglobin A1c (HbA1c) levels in bloodstains shed on glass and fabric surfaces on specified test dates. Blood samples were taken from 26 patients (13 diabetic and 13 non-diabetic). Initial HbA1c levels were detected by using high-performance liquid chromatography (HPLC), and bloodstains were created on both cotton fabric and glass surfaces. Samples were processed at different ages (0, 7, 14, 28 and 56 days) by diluting distilled water and then measuring HbA1c levels by HPLC again. In all stains, HbA1c levels could be determined by using HPLC, but there was a moderate rise in accordance with the age of the stains. A statistically significant difference was found for bloodstains on clothes compared to those on glass surfaces. Receiver operating curve analysis found a sensitivity of 1.0 and specificity of 0.923 (cut-off 6.55) for glass surfaces on the seventh day; a sensitivity of 1.0, a specificity of 0.846 (cut-off 6.45) for clothes on the seventh day; a sensitivity of 1.0 and a specificity of 0.923 (cut-off 6.85) for clothes on the 56th day; and a sensitivity of 1.0 and a specificity of 0.846 (cut-off 7.55) for glass surfaces on the 56th day. In conclusion, this study found that HbA1c levels could be measured with high reliability from forensic bloodstains by using HPLC. Thus, in cases where DNA data banks cannot identify individuals, it would make sense to turn to those who have a medical history of diabetes among the suspects with the results of high HbA1c levels.
scite is a Brooklyn-based organization that helps researchers better discover and understand research articles through Smart Citations–citations that display the context of the citation and describe whether the article provides supporting or contrasting evidence. scite is used by students and researchers from around the world and is funded in part by the National Science Foundation and the National Institute on Drug Abuse of the National Institutes of Health.
customersupport@researchsolutions.com
10624 S. Eastern Ave., Ste. A-614
Henderson, NV 89052, USA
This site is protected by reCAPTCHA and the Google Privacy Policy and Terms of Service apply.
Copyright © 2025 scite LLC. All rights reserved.
Made with 💙 for researchers
Part of the Research Solutions Family.