Background & Aims The study aimed to evaluate emotional eating tendency of Turkish individuals during COVID-19 pandemic. Methods The study comprised an online questionnaire and it was conducted from August to September 2020. The survey was distributed through social networks. Results A total of 1626 adults have been included in the study, aged between 18 and 65 years (69.6% females and 30.4% males). The average BMI of all participants was 24.4 ± 4.7 kg/m 2 , 6% were underweight, and 11.6% were obese. A total of 32.7% of the participants had an increase in appetite and 34.4% had a weight gain. It was found that most of the participants (75.7%) were emotional eaters at different levels. Emotional eating was more common in obese people (43.5%) than normal weight (33.5%) and underweight (18.4%) people. We examined the increasing food intake according to the BMI, the obese increased the consumption of fresh vegetables, fruits, pastries, and, eggs; underweight increased the consumption of fresh vegetables and fruits, milk and, eggs. As in other countries, a weight gain was observed in the individuals. However, the participants resorted to emotional eating to cope with negative emotions such as depression, anxiety, and stress caused by the pandemic. Conclusions In this study, we have provided preliminary data that can be used in future studies to determine the emotional eating behaviors during the COVID-19 pandemic.
Amaç: Ankara’da bir devlet kurumunda planlanan bir yıllık menünün, sera gazı emisyon ve su ayakizi değerlerinin hesaplanması, mevsimlere göre menülerdeki farklılıkların değerlendirilmesidir. Gereç ve Yöntem: Çalışmada, Eylül 2017–Ağustos 2018 tarihleri arasında sunulan dört kap set seçimsiz menülerin sera gazı emisyon ve su ayak izi değerleri hesaplanmıştır. Sera gazı emisyon ve su ayakizi değerleri, sistematik derleme sonucu elde edilen veriler LCA yaklaşımı (Life-cycle assessment; Yaşam Döngüsü Değerlendirmesi) kullanılarak hesaplanmıştır. Bulgular: Çalışmada, bir yıl boyunca verilen menünün enerji içeriği günlük ortalama 1015.0±37.20 kkal, protein içeriği ortalama 34.4±1.30 g, karbonhidrat içeriği ortalama 91.2±4.95 g ve yağ içeriği ortalama 56.3±2.41 g olarak belirlenmiştir. Bir yıllık verilen menüde 184 farklı yemek çeşidine yer verilmiştir. Yaz aylarında balık yemeklerine hiç yer verilmemiştir. İlkbahar mevsiminde toplam sera gazı emisyonu (227.5 CO2 eşdeğeri/kg) en yüksek iken, kış aylarında (178.9 CO2 eşdeğeri/kg) ise en düşüktür. Su ayak izi düzeylerine bakıldığında da benzer şekilde, ilkbahar mevsiminde (167662.6 m3/ton) en yüksek, kış mevsiminde ise en düşük (146732.8 m3/ton) bulunmuştur. Sera gazı emisyonuna ve su ayakizine en fazla katkıyı küçük parça et yemekleri sağlamıştır. Sonuç: Hayvansal kaynaklı besinlerin menüde fazla yer alması, su ayakizi ve sera gazı emisyon düzeylerinin artmasına neden olmaktadır. Menülerin planlanırken; mevsiminde ve yerel besinlerin verildiği, bitkisel ve hayvansal kaynaklı besinler açısından dengeli ve bireylerin gereksinimlerini karşılayacak özelliklerinin göz önünde bulundurulması gerekmektedir.
Amaç: Tüm dünyayı etkileyen COVID-19 salgını; getirilen kısıtlamalarla birlikte toplumun beslenme alışkanlıklarında ve davranışlarında değişikliğe neden olmuştur. Bu nedenle bu çalışmanın amacı; bireylerin besin tercihleri ve tüketimlerini büyük oranda etkileyen satın alma davranışı ve beslenme alışkanlıklarındaki değişimin COVID-19 pandemi sürecinde değerlendirilmesidir. Bireyler ve Yöntem: Çalışmaya 18-64 yaş arasında internet kullanabilen yetişkin bireyler katılmıştır. Çevrim içi ortamda anket yöntemi kullanılarak bireylerin sosyo-demografik özellikleri, bireylerin vücut ağırlığı ve boy uzunlukları sorulmuştur. Ayrıca bireylerin bu dönemde beslenme alışkanlıklarında değişiklik olup olmadığı kişisel beyana dayalı olarak sorulmuştur. Bireylerin bu süreçteki gıda alışveriş davranışları, Türkiye’de gıda ürünlerinin en fazla satın almayı tercih ettikleri düşünülen yerler sorularak değerlendirilmiştir. Bulgular: Çalışmaya katılan 1626 bireyin %69,6’sı kadın ve %30,4’ü erkek bireylerden oluşmaktadır. Katılımcıların yaşları ortalaması 30 ± 11 yıl ve beden kütle indeksleri ortalama değeri ise 24,4 ± 4,67 kg/m2’dir. COVID-19 sürecinde beslenme alışkanlığında değişiklik olduğunu belirten bireylerin (%50,1) %55,9’u daha sağlıklı beslendiğini bildirmiştir. Bireylerin gıda alışverişini en fazla süpermarketlerden aldığı ve katılımcıların yarısından fazlasının yerel pazarlardan alışveriş yaptığı bulunmuştur. Organik pazar ve çiftlikten ise alışveriş yapmayı tercih etmedikleri bulunmuştur. Beslenme alışkanlığında değişiklik olması durumuna göre alışveriş yaptıkları yerler arasında istatistiksel olarak anlamlı fark bulunmamıştır (p>0,05). Sonuç: COVID-19 pandemi döneminde, bireylerin gıda alışveriş davranışlarının, beslenme alışkanlıklarındaki değişimlerden etkilenmediği bulunmuştur. Beslenmeyi etkileyen satın alma davranışının pandemi sonrasında kalıcı değişikliğe neden olup olmadığının araştırılması için daha fazla çalışmaya ihtiyaç vardır.
Aflatoksinler, Aspergillus flavus (Asp.flavus) ve Aspergillus parasiticus (Asp. parasiticus) küfleri tarafından temel o larak üret ilen yüksek düzeyde toksik sekonder metabolitlerd ir. Özellikle karaciğere toksik etki gösteren bu mikotoksin grubu, başta tahıl ürünleri olmak ü zere yanlış depolama sonucu birçok tahıl ürününde ve kontamine tahıl ürünlerini tüketen hayvanların yenilebilir doku larında bulunmaktadır. Yenilebilir hayvan dokuları arasında en fazla aflatoksin kalıntısı içeren süt ve süt ürünleri; yetişkin lerden daha duyarlı olan çocukların beslen mesinde de fazla miktarlarda tüketilmektedir. Bu nedenle süt ve süt ürünlerinde bulunan aflatoksinler, halk sağlığın ı tehdit eden önemli sorunlardan biridir. Ülkemizde piyasada satışa sunulan sütlerin aflatoksin düzey lerine yönelik yapılan çalış maların sonuçlarına göre; Türk Gıda Kodeksi Bulaşanlar Yönet meliğ i'nde belirtilen yasal limitleri aş madığı fakat ö zellikle çocuklarda uzun süreli alımlarda sağlık için risk oluşturabileceği b ildirilmektedir. Ayrıca sokak sütü olarak satılan çiğ sütlerin aflatoksin M1 düzeyin in, piyasada satılan sütlere göre daha yüksek miktarda olduğu çalışmalarda gösterilmiştir. Aflatoksin besinlerde ve yemlerde tamamen yok edilemeyeceğinden, sağlık ü zerine potansiyel riskleri min imize et mek ve diyetle aflatoksinlerin alımının en düşük düzeylerde tutulması için üretim-tüket im zincirin in her bir aşamasında iyi tarım uygulamalarının benimsenmesi ve önleyici tedbirlerin alınması gerektiği vurgulanmaktadır.
scite is a Brooklyn-based organization that helps researchers better discover and understand research articles through Smart Citations–citations that display the context of the citation and describe whether the article provides supporting or contrasting evidence. scite is used by students and researchers from around the world and is funded in part by the National Science Foundation and the National Institute on Drug Abuse of the National Institutes of Health.
customersupport@researchsolutions.com
10624 S. Eastern Ave., Ste. A-614
Henderson, NV 89052, USA
This site is protected by reCAPTCHA and the Google Privacy Policy and Terms of Service apply.
Copyright © 2024 scite LLC. All rights reserved.
Made with 💙 for researchers
Part of the Research Solutions Family.