Context: The research on the change in properties of the lower leg muscles by different intensity sinusoidal vertical whole-body vibration (SV-WBV) exposures has not yet been investigated. Objective: The purpose of this study was to determine effect of a 20-minute different intensity SV-WBV application to the ankle plantar flexor and dorsiflexor muscles properties and hamstring flexibility. Design: Prospective preintervention–postintervention design. Setting: Physiotherapy department. Participants: A total of 50 recreationally active college-aged individuals with no history of a lower leg injury volunteered. Interventions: The SV-WBV was applied throughout the session with an amplitude of 2 to 4 mm and a frequency of 25 Hz in moderate-intensity vibration group and 40 Hz in a vigorous-intensity vibration group. Main Outcome Measures: The gastrocnemius and tibialis anterior muscle tone was assessed with MyotonPRO, and the strength evaluation was made on the same lower leg muscles using hand-held dynamometer. The sit and reach test was used for the lower leg flexibility evaluation. Results: The gastrocnemius muscle tone decreased on the right side (d = 0.643, P = .01) and increased on the left (d = 0.593, P = .04) when vigorous-intensity vibration was applied. Bilateral gastrocnemius muscle strength did not change in both groups (P > .05). Without differences between groups, bilateral tibialis anterior muscle strength increased in both groups (P < .01). Bilateral gastrocnemius and tibialis anterior muscle tone did not change in the moderate-intensity vibration group (P > .05). Flexibility increased in both groups (P < .01); however, there was no statistically significant difference between the groups (d = 0.169, P = .55). Conclusions: According to study results, if SV-WBV is to be used in hamstring flexibility or ankle dorsiflexor muscle strengthening, both vibration exposures should be preferred. Different vibration programs could be proposed to increase ankle plantar flexor muscle strength in the acute results. Vigorous-intensity vibration exposure is effective in altering ankle plantar flexor muscle tone, but it is important to be aware of the differences between the lower legs.
Amaç: Fonksiyonel konstipasyonu olan yetişkin bireylerin diyet ile günlük posa, sıvı, vitamin ve mineral alımlarının değerlendirilmesidir. Bireyler ve Yöntem: Çalışma Bayındır Hastanesi Gastroenteroloji polikliniğine başvuran, doktor tarafından fonksiyonel konstipasyon tanısı konmuş 19-64 yaş arasındaki 59’u kadın 26’sı erkek olmak üzere toplam 85 birey ile yapılmıştır. Yüzyüze görüşme yöntemi ile hastaların demografik özellikleri (yaş, eğitim düzeyi, meslek vb.) anket formuna kaydedilmiş, antropometrik ölçümleri (boy uzunluğu, vücut ağırlığı, bel ve kalça çevresi ölçümleri) yapılmış, hastalardan üç günlük besin tüketim kaydı alınmıştır. Bulgular: Çalışmaya katılan bireylerin günlük posa alım miktarı ortalama 17.9±8.91 g’dır. Hastaların %71.8’inin günlük posa alımı yetersiz iken, %24.7’sinin posa alımı yeterlidir (p>0.05). Hastaların günlük su alım miktarları ortalama 1312.9±791.74 mL’dir. Kadın hastaların günlük su alım ortalamaları (1413.6±842.5 mL) erkek hastaların ortalamalarından (1084.6±617.5 mL) fazladır (p<0.05). Hastaların vitamin ve mineral alımları Diyetle Referans Alım Düzeyi (DRI) önerilerine göre değerlendirildiğinde, özellikle folat, tiamin, niasin, B6 ve C vitaminleri ile potasyum, magnezyum, demir ve kalsiyum minerallerini yetersiz düzeyde aldıkları saptanmıştır. Sonuç: Konstipasyonu olan bireylerin günlük diyet ile diyet posası, su, vitamin ve mineral alımları düşüktür. Konstipasyonun önlenmesinde yeterli ve dengeli beslenme ile birlikte yaşam tarzı değişikliği ön plana çıkmaktadır.
Amaç: Bu araştırma, doğrudan ve dolaylı olarak ilkokul çocuklarına verilen beslenme eğitiminin, beslenme bilgi düzeyine etkisini karşılaştırmak amacıyla planlanmış ve yürütülmüştür. Bireyler ve Yöntem: Çalışma Okan Koleji İlkokulu’nda 2017-2018 eğitim öğretim döneminde eğitim gören tüm ikinci ve üçüncü sınıf öğrencileriyle (n=70) yürütülmüştür. Çalışma öncesi sınıflar rastgele iki gruba ayrılmıştır: (1) doğrudan beslenme eğitimi verilen grup (DE: 2A ve 3A sınıfları), (2) dolaylı beslenme eğitimi verilen grup (ÖE: 2B ve 3B sınıfları). Çalışmanın birinci aşamasında ÖE grubundaki öğretmenlere, bir hafta arayla toplamda iki kez, 70 dakika süren beslenme eğitimleri verilmiştir. Eğitim alan öğretmenler kendi sınıflarında konuyla ilgili derslerde 4 hafta süresince (35 dakika/hafta, toplam 140 dakika) sağlıklı beslenme eğitimi vererek dolaylı beslenme eğitimini tamamlamıştır. DE grubundaki öğrencilere ise 4 hafta süresince toplam 140 dakika süren beslenme eğitimi araştırmacı tarafından doğrudan verilmiştir. Eğitim öncesinde öğrencilere demografik özelliklerini içeren anket formu, besin tüketim sıklık formu ve beslenme bilgi testi uygulanmıştır. Beslenme eğitimi ile verilen bilgilerin özümsenmesi ve davranışa dönüştürülmesi amacıyla 2 aylık ara sonrası öğrencilere besin tüketim sıklığı ve beslenme bilgi düzeyi anket formları tekrar uygulanmıştır. Bulgular: Eğitim sonunda, eğitim yöntemi farkı olmaksızın tüm öğrencilerin beslenme bilgi puan ortalamaları artmış olsa da beslenme bilgileri orta düzeyde kalmıştır. Doğrudan beslenme eğitimi verilen öğrencilerin ortalama beslenme bilgi puanı düşük düzeyden orta bilgi düzeyine (p<0.05), dolaylı beslenme eğitimi verilen öğrencilerin ise orta düzeyden yüksek bilgi düzeyine yükselmiştir (p<0.05). Sonuç: Beslenme eğitiminde kullanılan her iki eğitim şeklinin de çocukların beslenme bilgi düzeylerini olumlu yönde etkilediği görülmüştür. Eğitim sonunda, dolaylı verilen eğitimde daha yüksek bilgi düzeyine sahip öğrenci sayısının fazla olması, başlangıçtaki bilgi düzeylerinin daha yüksek olmasından kaynaklı olabilir.
Introduction: Because of the new type of coronavirus disease (COVID-19) seen worldwide, many countries have a difficult time both in terms of health and economy. It is thought that infection and fear of death owing to the disease may cause a disturbance in the individuals’ psychology. Moreover, precautions such as social distancing and quarantine to prevent the spread of the disease and the prolongation of these interventions may further aggravate the conditions, such as mood disorders and stress. This study was aimed to determine the emotional eating status of individuals during the COVID-19 pandemic and to determine its effect on a healthy eating attitude.Material and methods: This is a cross-sectional descriptive study with a total number of 578 adults without COVID-19 diagnosis and treatment (422 [73%] women, 156 [27%] men). The study was conducted using the Google Forms web survey platform. The link to the survey was shared via WhatsApp and Instagram. The participants were asked to share the study link to reach out to as many potential participants as possible throughout the nation using the method known as snowball sampling. A questionnaire form which includes sociodemographic characteristics, the Turkish version of the Emotional Eater Questionnaire (EEQ-TR), and the Attitude Scale for Healthy Nutrition (ASHN) were applied to the participants. EEQ-TR and ASHN forms were answered twice, retrospectively for the pre-COVID period and prospectively during the COVID period.Results: While average emotional eating scores increased compared to pre-COVID-19 scores, individuals shifted from low-level emotional eaters to emotional eaters (p < 0.000). On the other hand, the average ASHN scores decreased, and individuals shifted from the middle-level healthy eating attitude to a low level (p < 0.000). As the quarantine period increased, emotional eating, body weight, and body mass index (BMI) increased, and healthy eating attitude decreased (p < 0.05). Conclusions: Individuals’ emotional eating increased due to social distancing, self-quarantine, or isolation in the COVID-19 pandemic. These changes are found to be effective in healthy eating in a negative way. Long-term unhealthy eating is not recommended for people’s health. Therefore, it is necessary to inform individuals about stress management, healthy nutrition, the importance of regular exercise, and sleep patterns.
ÖzSağlık okuryazarlığı ve beslenme okuryazarlığı son zamanlarda gittikçe popüler hale gelirken, konu hakkında yeterli çalışma bulunmaması ilgili çalışmalara ihtiyaç duyulduğunu göstermektedir. Bu çalışma adölesanların sağlık okuryazarlığı ve beslenme okuryazarlığı düzeylerinin diyet kalitesine etkilerinin incelenmesi amacıyla yapılmıştır.
scite is a Brooklyn-based organization that helps researchers better discover and understand research articles through Smart Citations–citations that display the context of the citation and describe whether the article provides supporting or contrasting evidence. scite is used by students and researchers from around the world and is funded in part by the National Science Foundation and the National Institute on Drug Abuse of the National Institutes of Health.
customersupport@researchsolutions.com
10624 S. Eastern Ave., Ste. A-614
Henderson, NV 89052, USA
This site is protected by reCAPTCHA and the Google Privacy Policy and Terms of Service apply.
Copyright © 2024 scite LLC. All rights reserved.
Made with 💙 for researchers
Part of the Research Solutions Family.