Children with autism spectrum disorders (ASD) frequently have ophthalmologic disorders. Due to poor cooperation with ophthalmological examination, ocular abnormalities in such children may be overlooked. We retrospectively studied the records of 324 patients diagnosed as ASD that underwent ophthalmological examination between January 2011 and November 2014 at Dr. Sami Ulus Maternity and Children Research and Training Hospital, Ankara, Turkey. Ophthalmic pathology was noted in 26.9% of patients with ASD, of which 22% had significant refractive errors and 8.6% had strabismus. Comprehensive eye examination by a pediatric ophthalmologist is recommended for all children diagnosed as ASD.

Aim To evaluate the impact of the COVID‐19 lockdown on adolescents with eating disorders (ED) and identify factors predicting ED behaviour. Method This study took place during an age‐stratified lockdown for those under 20 years in Turkey. Participants completed a survey developed to evaluate the effects of the lockdown on ED behaviour, well‐being and quality of life (QoL) and additionally the eating disorder examination questionnaire (EDE‐Q), and scales for depression, anxiety and obsessive‐compulsive behaviour. The relationship between the EDE‐Q‐global score and other variables related to ED was examined. Linear regression analysis was performed to examine the predictive power of these variables on ED behaviour. Results Thirty‐eight ED patients with a mean age of 15.12 ± 1.56 years were included in the study. Of participants, 42.1% reported feeling an improvement in ED symptomatology, 71.0% reported none or rare conflict with parents due to eating, 39.5% reported often or always complying with their meal plan. Of participants, 92.0% agreed to ‘understanding the value of being healthy’ and stated realizing that ‘they were in control’ due to the pandemic. Of participants 36.9% scored ‘bad’ for both overall and ED related QoL. In the stepwise regression analysis depression score had the highest predictive value for ED behaviour. Conclusion Almost half of the participants felt an improvement in their ED and a majority reported rare parental conflict. However, less than half reported meal plan compliance. As depression had the highest positive predictive value for ED behaviour additional screening for depression during the pandemic maybe warranted in ED patients.

No abstract

Çocuk ve ergen psikiyatrisine aile, genç kendi isteğiyle veya başka birimlerin yönlendirmesiyle başvurabilir. Bu çalışmada çocuk ve ergen psikiyatrisi başvurularının, tanı ile eştanının birden çok başvuru şikayetine göre değerlendirilmesi amaçlanmıştır. Gereç ve Yöntemler: Nisan 2017-Mart 2018 tarihlerinde Kırıkkale Üniversitesi Çocuk ve Ergen Psikiyatrisi polikliniğine ayaktan başvuruların dosyası geriye dönük olarak incelenmiştir. Bulgular: %63,5'i erkek, yaş ortalaması 9,2±4,0 yıl olan 1079 hastanın dosyasından okul çağında erkeklerin, ergenlikte kızların daha fazla başvurduğu; okulun erkekleri, pediatrinin kızları daha sık yönlendirdiği; ergen kızların kendi isteğiyle başvurabildiği saptanmıştır. Okul tarafından dışa vurum şikayetleri; pediatri tarafından nörogelişimsel sorunlar ve somatik belirtiler belirtilmiştir. Erkeklerde hareketlilik, sinirlilik/laf dinlememe, konuşma/telaffuz sorunları, konuşmama/ geç konuşma; kızlarda somatik yakınmalar, mutsuzluk/kolay ağlama, kendine zarar verme davranışı/intihar girişimi daha fazladır. Birden fazla şikayet erkeklerde daha fazladır. %75,3'ü en az bir tanı almıştır. Erkeklerde Dikkat Eksikliği Hiperaktivite Bozukluğu (DEHB), iletişim bozuklukları, otizm spektrum bozukluğu; kızlarda depresyon, ayrılık anksiyetesi bozukluğu daha fazladır (p<0,05). Erkeklerin %17,7'si, kızların %12,7'si eştanı almıştır (p<0,05). Eştanı sıklığı okul öncesinde %5,2, okul çağında %19,2, ergenlikte %19,5 şeklindedir. İkinci şikayet belirtenlerin %86,5'i eştanı almıştır (p<0,05). En fazla eştanı DEHB ve zihinsel yetersizlikte saptanmıştır. Sonuç: Bulgular literatürle uyumludur. Bu çalışmanın çocuk ve ergen psikiyatrisinde bölge özelliklerine göre hasta profilinin oluşturulmasına, koruyucu ve tedavi edici hizmetlerin planlanmasına katkı sağlayacağı düşünülmektedir. Yapılandırılmış ölçeklerle epidemiyolojik verilerin toplanması önerilmektedir.