İnsan, sosyal bir varlıktır ve iletişim insan yaşamının vazgeçilmez bir ögesidir. Fakat işitme kayıplı ebeveynlerin çocukları (CODA; Children of Deaf Adults) ebeveynleriyle sözlü iletişimden yoksun kalmaktadırlar. Bu çevresel yoksunluk, CODA’ların farklı alanlardaki gelişimlerini farklı şekillerde etkileyebilmektedir. Bu çalışmanın amacı, işitme kayıplı ebeveynleri ile sözlü iletişim yoksunluğunun CODA’ların dil gelişimi ve sosyal-duygusal gelişim alanlarında gelişimleri üzerindeki etkilerini genel çerçevede ele almaktır. Çalışma, bu amaç doğrultusunda, ulusal ve uluslararası literatürde yer alan konu ile ilgili araştırmalarla da desteklenen bir derleme makale niteliğindedir. Bu çalışmada; kısıtlı sayıda araştırmanın yapıldığı bu konuya dikkat çekmek amaçlanarak, ebeveynlerle iletişimde yaşanan bu yoksunluğun bireyin dil gelişimi ve sosyal-duygusal gelişimine etkilerinin önemi üzerinde durulmuştur. Alan yazın gözden geçirildiğinde bu konuda çok kısıtlı sayıda araştırmaya ulaşılmıştır. Ulaşılan çalışmalar sonucunda, CODA’ların dil gelişimi alanında; yaşamın erken dönemlerinde ebeveynlerinden yeteri sesli uyaran alamadıkları ve çıkardıkları sesler için yeterli geri bildirim alamadıkları için dil gelişimi ve konuşma becerisi konusunda gecikmeler yaşayabildikleri, gerekli sözel girdi ve sosyal etkileşimin erken dönemlerde sağlanmasıyla bu gecikmelerin önlenebildiği görülmüştür. Sosyal-duygusal gelişimleri için ise, CODA’ların iki kültürlü bireyler sayılabilecekleri söylenebilmektedir. Ayrıca; ebeveynlerinin işitme kaybı nedeniyle sosyalleşme ve akademik destek görme konularında sorunlarla karşılaşmaları, küçük yaşlarda yaşlarıyla uyumlu olmayan sorumluluklar almaları gibi olumsuzlukların söz konusu olduğu görülmüştür. Diğer yandan; bu sorumluluklar onların daha özgüvenli, problem çözme becerileri yüksek, olgun ve sorumluluk sahibi bireyler olmalarına katkı sunmaktadır. Bu çalışma sonuçları, CODA’ların ve ebeveynlerinin bu süreçlerde mutlaka gelişimsel desteğe ihtiyaç duyduklarını düşündürmektedir. Konuya ilişkin daha çok çalışma ve proje geliştirilmesinin ve bu çocukların desteklenmelerinin de oldukça önemli olduğu düşünülmektedir.
Prosocial behaviors are positive social behaviors that benefit others. Deprivation is an observable and provable measure of absence in one’s social living standards depending on the society or country to which they belong. The present study examines levels of and correlations between prosocial skills and deprivation in Teachers of Students with Visual Impairment student (TVIs). Environmental Deprivation Scale for Teachers was developed by the researchers with 751 teacher participants. As one of the quantitative research methods, this descriptive study was conducted using correlation and screening to examine the relationship between two or more variables and obtain clues about cause and effect. 68 TVIs in Turkey and 73 TVIs in the USA participated in our web-based scale. The participants were also asked an open-ended question about the reason(s) for choosing their profession. The answers were analyzed, and themes and sub-themes were created. The study's main conclusion is that the American TVIs have higher levels of prosocial skills and lower levels of deprivation. In addition, there is a positive and significant relationship between prosocial skills and deprivation. The reasons teachers choose their profession fell under four themes and eight sub-themes for the American TVIs and six themes and nine sub-themes for the Turkish ones. Several factors, such as the differences in the education systems of the two countries and the levels of development, may impact prosocial skills and deprivation levels.
Amaç: Annelik beraberinde birçok sorumluluğu, yeni rolleri ve bir değişim sürecini getiren kritik bir geçiş dönemidir. Annelik rolü ve buna bağlı olarak çocuk yetiştirme davranışları bazı faktörlerden etkilenebilmektedir. Bu faktörlerden birisi çocuk gelişimi ile ilgili bilgi durumu olarak değerlendirilebilir. Bu çalışmada, temel olarak, çocuk gelişimci annelerin çocuklarını yetiştirme sürecinde hangi konularda zorluk yaşadıklarını ve mesleklerinin çocuk yetiştirme sürecindeki olası etkileri konusunda ne düşündüklerini ortaya koyabilmek amaçlanmaktadır.Gereç ve Yöntem: Çalışma, nitel araştırma yöntemlerinden durum çalışması deseninde planlanmıştır. Çalışmaya, ölçüt örnekleme ve kartopu örnekleme yöntemi ile belirlenen 25 çocuk gelişimci anne katılım sağlamıştır. Çalışmanın verileri araştırmacı tarafından oluşturulan soru formu aracılığıyla toplanmıştır. Araştırmadan elde edilen veriler içerik analizi yöntemi ile analiz edilmiş, ortaya çıkan tema ve kodlar modeller aracılığıyla sunulmuştur. Bulgular: Elde edilen bulgulara göre anneler en çok 0-1 yaş döneminde zorluk yaşamıştır; 0-1 yaş döneminde en çok zorlandıkları konu uyku, 1-3 yaş döneminde inatlaşma ve 3-6 yaş döneminde sınır koyma ve okula uyum konuları olmuştur. Anneler mesleki bilgilerinin olası etkilerini gelişim süreçleriyle daha iyi başa çıkma ve gelişimi destekleyici uygulamaları planlayabilme olarak belirtmişlerdir. Sonuç: Çalışmada çocuk gelişimci annelerin de çocuk yetiştirme sürecinde diğer anneler gibi zorlandıkları durumların olduğu, zaman zaman mesleki bilgileriyle çelişen uygulamalar yapabildikleri, anne olmanın ise mesleki bakış açılarını olumlu yönde etkilediği sonucuna ulaşılmıştır.
scite is a Brooklyn-based organization that helps researchers better discover and understand research articles through Smart Citations–citations that display the context of the citation and describe whether the article provides supporting or contrasting evidence. scite is used by students and researchers from around the world and is funded in part by the National Science Foundation and the National Institute on Drug Abuse of the National Institutes of Health.
customersupport@researchsolutions.com
10624 S. Eastern Ave., Ste. A-614
Henderson, NV 89052, USA
This site is protected by reCAPTCHA and the Google Privacy Policy and Terms of Service apply.
Copyright © 2024 scite LLC. All rights reserved.
Made with 💙 for researchers
Part of the Research Solutions Family.