The intensive care nurse is responsible for caring patients with complex and life-threatening problems. The reasons such as the multiple problems who caring in the intensive care unit, the high caring requirements and the lack of care personnel can affect the ethical sensitivities, job motivations and hopelessness of the intensive care nurses. Therefore, this study was planned to determine the relationship between moral sensitivity, work motivation and hopelessness in nurses working in intensive care unit. Material and Method: This descriptive study was conducted between the date March 2019-May 2019 with the nurses working in the intensive care unit of a state hospital. Of the 75 nurses' data were collected at the time that study was conducted. "Descriptive Prosperities Information Form", "Moral Sensitivity Scale", "Nurses Job Motivation Scale" and "Beck Hopelessness Scale" were used as data collection tools. Results: 57.3% of intensive care nurses were male, 77.3% of them were undergraduate and average working year in nursing was found as 8.80±4.39. The mean score of the nurses' job motivation scale was 56.79±7.42, the mean of hopelessness scale was 8.92±4.74 and the mean score of moral sensitivity scale was 89.35±17.30. A statistically significant relationship was found between the working years of the nurses and their hopelessness (p=0.032) and work motivations (p=0.037). In our study, there was a statistically significant relationship between the levels of hopelessness and job motivations of nurses (r=-0.488, p<0.001). There was a statistically significant relationship between the moral sensitivities and job motivations of the nurses participated to the study (r=-0.278, p=0.033). Conclusion: According to our study results, it was found that nurses working time in intensive care unit had an effect on their job motivation and hopelessness level and it was found that that their moral sensitivities affect their job motivations.
Background: Infertility has increased in recent years. Infertility can cause many mental problems. The place of psychoeducation based on positive psychotherapy (PPT) is important in coping with mental problems. Aims: The aim of this study is to determine the effect of PPT-based training on stigma and self-efficacy in women receiving infertility treatment. Methods: This experimental study with randomized control group was completed with 64 women receiving infertility treatment. While the women in the experimental group received an 8-session PPT-based training, no intervention was applied to those in the control group. Results: A statistically significant difference was observed ( p= .001) between the stigma and self-efficacy levels of the experimental group after the PPT-based training. Conclusions: It was found that the PPT-based training was effective in decreasing stigma level of the women who received infertility treatment and increasing their self-efficacy level.
Bu çalışma, Türkiye’nin Güneydoğu bölgesinde bulunan bir ilde çalışan sağlık çalışanlarının otizm bilgi düzeylerinin çeşitli değişkenler açısından incelenmesi amacıyla yapılmıştır. Tanımlayıcı kesitsel olarak planlanmış olan bu çalışma, Türkiye’nin Güneydoğu bölgesinde bulunan bir ilde Sağlık Bakanlığı’na bağlı Eğitim ve Araştırma hastanesinde çalışan sağlık personelleri ile yapılmıştır. Araştırma, veri toplama formlarını eksiksiz dolduran 210 sağlık personelinin katılımı ile tamamlanmıştır. Araştırmanın verileri; ‘Sosyo-Demografik Özellikler Bilgi Formu’ ve ‘Sağlık Çalışanlarının Çocukluk Çağı Otizmi Hakkında Bilgi Anketi kullanılarak’ kullanılarak toplanmıştır. Verilerin analizi SPSS 24.0 istatistik paket programı kullanılarak yapılmıştır. Çalışmaya katılan sağlık personellerinin %42.4’ü 26-35 yaş aralığında, %65.2’si kadın, %56.7’si lisans mezunu, %68.6’sı hemşire/ebe pozisyonunda çalışmaktadır. Çalışmaya katılan sağlık personellerinin “Sağlık Çalışanlarının Çocukluk Çağı Otizmi Hakkında Bilgi Anketi” puan ortalamaları 10.99±4.66 olarak bulunmuştur. Çalışmaya katılan sağlık personellerinin cinsiyet, OSB’li hastası olma ve OSB eğitimi alma durumu ile çocukluk çağı otizmi hakkında bilgi düzeyleri arasında istatistiksel olarak anlamlı bir ilişki bulunmuştur (p
Çizgi filmler, çocukların izlemekten keyif aldığı etkinliklerden biridir. Çocukların ekrana maruz kalma süresine bağlı olarak gelişimleri olumlu ya da olumsuz etkilenebilmektedir. Araştırmada çizgi filmlerin ilkokul öğrencileri üzerindeki etkisinin incelenmesi amaçlanmıştır. Araştırmanın örneklem grubunu ilkokul dönemindeki 829 çocuk (K=426, E=403) oluşturmaktadır. Verilere 2022-2023 eğitim öğretim yılında Google Form aracılığı ile ulaşılmıştır. Veri toplama araçları olarak araştırmacılar tarafından geliştirilen Genel Bilgi Formu ve Çizgi Film Etki Ölçeği kullanılmıştır. Araştırma verilerinin analizinde Mann Whitney U ve Kruskal Wallis H analizi kullanılmıştır. Ölçek alt boyutlarının arasındaki ilişkinin incelenmesinde ise Spearman Korelasyon analizi kullanılmıştır. Araştırmada, çocukların cinsiyetlerine göre Gerçeklikten Uzaklaşma, Heyecan ve Eğlendirme algı düzeylerinin istatistiksel olarak anlamlı düzeyde farklılaşmadığı (p>0.05) ancak erkek çocukların şiddet eğilimi ve olumsuz duygu algısının kız çocuklardan istatistiksel olarak anlamlı düzeyde daha yüksek olduğu (p
scite is a Brooklyn-based organization that helps researchers better discover and understand research articles through Smart Citations–citations that display the context of the citation and describe whether the article provides supporting or contrasting evidence. scite is used by students and researchers from around the world and is funded in part by the National Science Foundation and the National Institute on Drug Abuse of the National Institutes of Health.
customersupport@researchsolutions.com
10624 S. Eastern Ave., Ste. A-614
Henderson, NV 89052, USA
This site is protected by reCAPTCHA and the Google Privacy Policy and Terms of Service apply.
Copyright © 2025 scite LLC. All rights reserved.
Made with 💙 for researchers
Part of the Research Solutions Family.