The aims of this study are to assess knowledge of inheritance characteristics of breast cancer and risk reduction strategies and to determine risk perception and the factors affecting risk perception of women with family history. There is a gap in our understanding of risk perception and knowledge of genetic aspect of breast cancer and risk reduction strategies in women with a family history of breast cancer. The study design is descriptive cross-sectional study. Between January 2015 and 2016 at a training and research hospital in Turkey, 117 women who were the first- and second-degree relatives of breast cancer patients were included in the study. Perceived risk scale, cancer worry chart, and a knowledge assessment form were used to collect data. Of the women, 34.1% were first-degree relatives of a breast cancer patient, and knowledge score was 6.9 ± 2.19 out of 11. Almost half of the women (41.9%) moderately worry about the chances of getting breast cancer, and half of the women (51.3%) ranked their perceived risk as moderate (26-50% out of 100%). There is a significant difference between the perceived risk and educational level, having genetic testing, and a significant relationship between the perceived risk and worry level of women. However, breast cancer screening behavior was not affected by risk perception. The knowledge of women regarding inheritance characteristics of breast cancer and risk reduction strategies was moderate, but still majority of women have moderate or higher level of risk perception and are worried about getting breast cancer. Therefore, interventions should be planned to reduce worry and to increase risk reduction strategies such as screening and other health behaviors in women at risk for breast-ovarian cancer.

Background: Non-Hodgkin's lymphoma (NHL) patients demonstrate multiple symptoms in diagnosis and treatment processes. This cross-sectional descriptive study aimed to determine the symptoms and symptom clusters in such patients receiving chemotherapy. Materials and Methods: The study was carried out on a total of 110 inpatients and outpatients receiving treatment in 7 hospitals in Ankara, Turkey. A questionnaire form and the Memorial Symptom Assessment Scale (MSAS) were applied. Percentages, means, t test, one way analysis of variance (ANOVA) and cluster analysis were used for statistical analyses. Results: The most prevalent symptoms in this study were lack of energy, hair loss and change in the way food tastes. The most severe symptoms were hair loss, change in the way food tastes and constipation. The top three most distressing symptoms were taste change, constipation and mouth sores. Seven symptom clusters were determined in this study. Conclusions: Findings of the study will provide an understanding of symptom experiences of Non-Hodgkin's lymphoma patients receiving chemotherapy and will guide determining appropriate nursing interventions. Receiving care of desired quality will contribute to increasing quality of life of affected individuals.

No abstract

No abstract

Amaç: Bu çalışma ülkemizde 2000 ve 2022 yılları arasında kan ve kan ürünleri ile ilgili yapılmış olan yüksek lisans tezlerinin incelenmesidir. Yöntem: Retrospektif tanımlayıcı tipteki bu çalışmada, kan ve kan ürünleri ile ilgili yapılan çalışmaları belirlemek amacı ile Yükseköğretim Kurulu (YÖK) Ulusal Tez Merkezi veri tabanı “kan ve kan ürünleri transfüzyonu”, “kan transfüzyonu”, “güvenli kan” ve “hemovijilans” anahtar kelimeleri yazılarak seçim kısmında yüksek lisans tezleri seçilerek tarama yapılmıştır. Yapılan tarama sonucunda 19 yüksek lisans tezi içerisinden dahil etme kriterlerini karşılamayan 3 tez çalışma dışında bırakılmış olup 16 tane tez araştırmaya dahil edilerek verileri analiz edilmiştir. Bulgular: Yapılan inceleme sonucunda 16 yüksek lisans tezi değerlendirmeye alınmıştır. Tezlerin % 68,5’inin (n= 11) son 5 yılda yapıldığı, çalışma desenlerine göre incelendiğinde %68.75’inin (n=11) tanımlayıcı çalışma desenine sahip olduğu, örneklem grubu incelendiğinde %75’inin (n=12) hemşirelerin oluşturduğu, veri toplama formları incelendiğinde %87,5’inin (n=14) veri toplama formlarının araştırmacı tarafından hazırlandığı ve tezlerin yapılma amacı incelendiğinde %43.75’inin (n=7) kan transfüzyonlarına dair hemşirelerin bilgi düzeylerini belirlenmesi ve % 25’inin (n=4) kan transfüzyona dair bilgi düzeyi ve eğitimin etkisinin belirlenmek için yapıldığı belirlenmiştir. Tezlerin danışman öğretim üyelerinin %37,5’i (n=6) profesör olduğu, %27,50’sinin (n=6) hemşirelik anabilim dalında ve %18,75’i (n=3) İstanbul ve Gaziantep illerinde yapıldığı görülmüştür. Sonuç: Son yıllarda yapılmış olan tezlerde kan transfüzyonu, kan transfüzyonu güvenliği ve hemşirelerin kan transfüzyonu bilgi düzeyleri ile ilgili çok fazla çalışma yapıldığı görülmüştür. İncelenen tezlerde tanımlayıcı çalışmaların fazla olmasından dolayı randomize kontrollü çalışmalar yapılması önerilir.